Büyümenin Türkçe Tarihi
Yazar bir hikâye yazarken, yazdığı hikâye’nin birden fazla anlama geleceğini düşünmez, sadece yazar. Çünkü bir hikâye herkes de farklı anlam ve duygulara sebep olur. Okuyanları farklı farklı diyarlara sürükler. Kimi hikâye’nin tümünden etkilenirken, kimi bir kısmından, kimi asıl kahramandan, kimi etkisiz elemandan, kimisi de hikâyede kullanılan her hangi bir cümleden etkilenir. Bazen tek bir hikâye bazı kişilerde iz bırakıp tüm hayatlarına yansırken; bazen de okunuldukları an unutulurlar.
Murathan Mungan’nın Seçtikleriyle: Büyümenin Türkçe Tarihi isimli bu kitap elime; kendimi anlamsız bir şekilde yorgun, karma karışık olduğum bir dönemde elime geçti. Kısa hikâyeler olduğu için beynimi ve beni fazla yormayacağını düşünerek başladım okumaya… Yanıldım…
Bu kitap on bir yazarın beğendikleri hikâyeleri önce duygularını yazarak paylaştıkları sonra hikâyelerin kısaltılmış hallerini paylaştıkları bir kitap. Kitabı elime aldığımda beni eski anılarıma götüreceğini, duygularımı ve beynimi zorlayacağını düşünmemiştim. İlk iki hikâyeden sonra neredeyse okumaktan vazgeçiyordum. Çünkü eski anılarımda hikâyeler beynime üzücü, stresli olayların konu alındığı, betimlemelerin, tanımlamaların fazla olduğu biraz ruhumu sıkan, sarsıcı olarak kazınmış…
Bu kitap da bahsedilen hikâyeleri en çok ortaokul zamanlarında okumuştum. O hikâyeleri okumamız için öğretmenlerimiz bize bir nevi baskı yaparlardı, hatta teşvik için ödüller bile verirlerdi. Onları okumak zor gelirdi ve üzerine birde özet çıkarıp anlatmak zorunda kalmak canımı çok sıkardı. Belki de dayatıldığı için sevmiyordum…
Yine de okurdum… Evde sıcacık sobanın başında; battaniye altına girer, çay veya kahve içerek o anların güzelleşmesini sağlardım. Hikâyelerin o ağır duygu yoğunluğuna rağmen ilk iki sayfadan sonra etkisi altına girerdim. Dış dünya ile tamamen bağlantım kopardı. Soluk almak için durduğum anlarda evdekilerin varlıkları, konuştukları konular, yaptıkları işler garibime giderdi. Çünkü hikâyenin etkisinden kurtulamazdım. Olaylar o kadar yoğun ve üzücü olurdu ki; gerçek hayattaki o vurdumduymazlıklara şaşar kalırdım. Kendimi hikâyelerden arındırıp gerçek dünyaya dönmem zaman aldığından; hikâyelerin yazıldığı o kitapların başından bazen, gergin, bazen üzgün, bazen kızgın, bazen küsmüş kalkardım…
Yine o hikâyeler sayesinde etrafımda ki her şeye farklı bakmaya başladım. Canlı cansız her şey farklı anlamlar kazandı. Bir çaydanlık herkes için bir çaydanlıkken bende çok fazla şey ifade etmeye başladı. Ne zaman yapıldı, kim akıl etti, ilk kimin oldu, hangi sofraları, hangi muhabbetleri şenlendirdi düşünür oldum. Birileri bir şeyler anlatırken bile o anlattıkları her ne ise gözümün önünde şekillenirdi. Sırf bu yüzden çok dalgın bir dönem geçirdim. Herkes bunu ergenliğe vurdu ama değildi çünkü bu durum hala devam etmekte.
O hikâyeleri okumak zorunda olmak bana duyarlılığı kazandırıp, görmenin görmek olmadığını öğretmiş olsa da tercihim okumamaktan yana olurdu. Mesela Ömer Seyfettin’in Kaşağı isimli hikâyesini okuduktan sonra, Yüksek Ökçeler ve Falakayı okumazdım. Çünkü ilk hikâye beni yeterince sarsmıştı, diğerleri ise altüst etmişti. Sonrasında ise diğer hikâyelerin okunması bana göre akıl işi değildi.
Belki de onun sayesinde hüzün ve acıdan nefret eder oldum. İnsanları üzecek her şeyden uzak durmaya başladım, şakalardan bile. Tek isteğim gülmek, gülümsetmek oldu. O günden bana iz kalan benimle özdeşleşen bir alışkanlık oldu.
Bu kitaptaki yazarların önce okudukları hikâyelerden nasıl etkilendiklerini anlatıp ardından hikâyeleri paylaşmaları çok güzel olmuş. Fatih Özgüven de benim gibi Ömer Seyfettin’in hikâyelerinden çok etkilenmiş. Hemen hemen benim yaşadığım duyguları yaşamış fakat bir farkla o tüm hikâyelerinde ki kadın faktörlerini daha çok dikkate almış ve bunu paylaşmış. Paylaşımının ardından Kaşağı’yı tekrar okumak o hikâyeye farklı gözle bakmamı sağladı. Onun sayesinde ne çok şey öğrendiğimi, yazımının ve hikâyelerinin hayatıma nasıl yansıdığını, bana nasıl yön verdiğini gördüm. Hikâyelerin, romanların, makalelerin vs. tek bir nokta da birleştirmeye çalışsa da herkesi farklı farklı etkilediğini bir kez daha öğrendim. Yenilendim… Ve iyi ki okumuş dedim.
Kitap hiç bitmesin istiyorum. Bu yüzden imkânınız var ise siz de okuyun istiyorum