Büyük Tutku Futbol
Terör olayları, açlık grevleri, Cumhuriyet Bayramı tartışmaları derken gündem bir hayli ağırdı son günlerde. Bugün ise gündemden biraz uzaklaşarak halkımız gözündeki en önemli mevzulardan, onunla yatıp onunla kalktığımız, fanatik boyutlara ulaşabildiğimiz bir mevzu olan futbol üzerine konuşacağız. Taraftar kitlelerinden, sportif başarılardan ve gündemdeki konulardan...
Öncelikle geçtiğimiz yıl içerisinde patlak veren şike süreci ve kulüplerin görmüş olduğu zararı göz ardı etmemeliyiz diye düşünenlerdenim. Öyle ki ömrünü doğrudan veya dolaylı olarak futbola adamış, yediden yetmişe herkesi dumura uğratan bu süreç birilerinin yüz karalığı olarak kalmayarak ne yazık ki futbolun genel yapısını ve kulüpleri haddinden çok olumsuz yönde etkilemiştir. Ne yazıktir ki bu süreç yıllar boyunca unutulmayacak, milletimiz üzerinde kara bir leke olarak hafızalarda daima yer bulacaktır.Yaş,sınıf,renk,dil,din,ekonomik ve sosyal ayrılıklar bakılmadan her bireyin o takımlara, gerek maçlarına aldıkları biletler, gerek sözleşmeyle alınan yayın hakları, gerekse anlaşmalı store lerden almış oldukları kulüp ürünleriyle desteklediği, maddi olmasa dahi manevi gönül bağlılıklarını her şekilde gösterme çabasına giren bu kitle artık yeteri kadar Türk futboluna güven duymamaktadır. Umarım elindeki gücü gayri meşru çıkarlar adına kullanmyan spor adamları ve iş adamları yetişir bugünden sonra. Kim suçlu veya değil orası muamma. Yargıtayın vereceği ceza netleşene kadar konuşmak ta yanlış ama bu da gerçektir ki, bu süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın ben sağlıklı bir bilgilendirme olmadığı kanısını taşımaya devam edeceğim. Çünkü bana göre milletimiz yeteri kadar aydınlatılamadı ve amiyane tabirle süreç havada kaldı. Bugünler de geçer diyerek konuya nokta koyuyoruz.
Milli takımımızın son yıllarda süre gelen başarısızlığı herkesi derinden üzüyor. Ancak bu suçu teknik ekip veya Türkiye Futbol Federasyonunda aramak çok büyük bir yanlış. Öyle ki yetiştirdiğimiz futbolcu sayısına, yapısına ve üzülerek söylüyorum teknik ve fiziksel özelliklerimize baktığımızda son derece standartların altında olduğumuz aşikar. Ki ben ömrünü futbola adamış, ufak yaşlarda senelerce top oynayıp fiziksel yönden gelişemeyerek, futbola nokta koyan insanlar tanıyorum. Ya da spora yönelik eğitimini iyi derece alamayarak, sokak topçusu olarak futbol miadını tamamlamış insanlar.(Bir örneği ben) Demeki bu hata toplumun tümünde. Öyle ki bunu teşvik edecek, spor okulları kuracak, çeşitli imkanlar yaratacak tek kurum Devlettir. Yeni yeni spora yapılan teşvikleri, açılan spor okullarını, hatta devlet okullarında açılan spor kursları, kurulan takımları gördüğümüzde geleceğe dair bir umut ta doğmuyor değil. Ancak çok nesil kaybettik, bu içimi acıtmıyor değil. Komiktir, sadece top ses çıkarıyor diye sokak aralarında oynadığımız toplara kızan teyzelerin bulunduğu mahallelerin çocuklarıyız biz. Derslerden bulduğumuz on dakika arada gazoz kapaklarıyla maç yapan öğrenciler topluluğu. Beden eğitimi haricinde topun yüzünü göremeyen, kilitli odalardan çeyiz misali çıkarılan spor aletlerinin bulunduğu okulların, birine bir zarar geldiğinde spor parası adı altında küçük bir servet ödemek zorunda bırakılan dünün çocuklarıyız.. Ne zamandan ne zamana geldik diye şöyle bir iç çekiyoruz. Çok ta değil bu bahsettiğim olaylar yaklaşık bir on yıldan bahsediyorum, iyimser bir rakam. Ancak ilginçtir ki 2000 li yıllar Galatasaray'ın Avrupa'da başarılı olduğu yıllara tekabül eder. Sanırım Türk'ün her zamanki gibi sığındığı bir tezi zorda kalarak ben de söylemek durumunda kalacağım. İman gücü!
İspanya milli takımında, Puyol'un otuz küsur yaşlarını geçmiş olduğunu ve futbol hayatının sonunda olduğunu gördüğümde, geçmiş yıllarda otuzbeşini geçmiş Cafu'nun Brezilya milli takımının vazçgeçilmez defanslarından biri olduğunu düşündükçe "Nedir bizdeki takımı gençleştireceğim?" merakı anlamış değilim. Bu takımın başına gelen her teknik adamda mevcut. Bir hastalık sanırım. Ya da gelecekteki başarılı günleri düşünerek, bu benim eserim demek amacıyla hayallere hizmet ediliyor. Görünen tablo bu. Fenerbahçe'de yedek oturan Semih Şentürk, hiç oynayamasa dahi Avrupa üçüncüsü kadronun içindeki varlığıyla bir dinamo havası katmaz mıydı milli takıma? Ya da bir Necati Ateş. Benim öngörüm teknik ekibin içinde olan eski futbolcu Okan Buruk'un zorlamalarıyla takıma ağabeylik eden Emre Belözoğlu bile milli takımı bırakacağının sinyallerini verdiyse bu takımı kurtaracak kimse kalmamıştır demektir. Biz başarısızlık sebebi acaba ne, futbolcular anlaşamıyor mu, Türkler ve (tabiri özür dileyerek söylüyorum) Almancılarda mı acaba diye sorgulayıp duralım? 2014 Brezilya uçağı çoktan kaçmış olsun...
Türkiye'de yıllardır en çok konuşulan konudur taraftar sayıları ve en ateşli taraftar kimde mevzuları? Beşiktaş'ın besteci yapısı, içten bağlılıkları ve birbirleriyle olan uyum ve ahenki tartışılmaz elbette. Ama ben bu güzide kulübü bir kenara bırakarak iki büyük kulüp ve taraftarları adına yorum yapmak istiyorum. Bana göre en çok taraftarı olan kulüp tartışılmaz Galatasaray'dır. Ancak tarafsız kamuoyu araştırmaları sunan basın yayın organları dışında her zaman Fenerbahçe'nin daha çok taraftara sahip olduğu söylenir. Bu şaşırmadığım bir durum. Çünkü medya patronlarının, önde gelen iş adamlarının ve bir kısım basın mensubunun yıllardır içten içe kulübe hizmet ettiğinin, bir nevi reklam yaptığının görülmemesi için kör olunması gerekir. Efendim işte bak patronlar Fenerbahçeli, basın bile bizden en çok taraftar bizim diyen bir kitle varsa, onlara en çok taraftar kimde kriterinin taraftar sayısı mı yoksa, halk tabiriyle ensesi kalın sayısı mı olduğunu sormak ve sorgulamalarını isterim? Bu patronlar ve tanınmış isimler; yıllarca süren Fenerbahçe reklamı hakimiyetinin etkisinden kurtulamamış, yeşilçam filmlerinde oynayan her delikanlının o takımı tuttuğu, gözbebeğimiz olan Silahlı Kuvvetlerin her paşasının Fenerbahçeyi desteklediği zamanlarla yatıp kalktığı net şekilde görülmektedir. Ve yine bu yüzdendir şike sürecinde yapılan yanlışları kapatmak adına söylenen "Cemaat bizi ele geçirmeye çalışıyor"feryatları. Millet yemez arkadaşlar, Fenerbahçe bu ülkenin baştacı, yüz akıdır ama konuşan şahıslar ortada. Kimse kör değil. Fenerbahçeyi bir zümre takımı yapmaktan çıkarın, halk takımı yapın. Bir araya gelip konuştuğunuz siyasi parti liderinden öğrenin en azından halk nedir, ne ister?
Bildiğim kadarıyla, yanlışım varsa affola üst düzey yöneticilerinin bile o liseden mezun olması kaydı aranan, halk tabiriyle asıl sosyetenin Galatasaray olduğu söylenir. Nedense mal varlığı konusuna geldiğinde kendilerine toz kondurmayan çevreler, iş halk takımı kim daha Cumhuriyetçi, kim daha Atatürkçü veya demokratik konularına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde okumazsan başkan dahi olamazsın, orada elitlik ön planda gibi cümleler kurabilir. Koyu taraftar olmanın getirdiği bir savunma yöntemi bu. Ne yazık ki halkın desteklediği takım Galatasaray'dır. Özellikle 2000'li yıllar ve ondan sonraki nesil taraftar sayısını Cimbom lehine geçirmiş, bu süreç o şekilde devam etmiştir. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki sonuç açık ara Galatasarayı gösterir misal. Ve anında etiketi yapıştırırlar benim anti taraftar olarak tabir ettiğim kesimler. "Tabi severler en büyük Fenerbahçeli Anıtkabirde, en büyük Galatasaraylı İmralı'da yatıyor" Hadi ordan diyoruz kibarca. Asıl bu ötekileştirmenin en büyük kanıtıdır.
Tercihimi Galatasaray olarak kullandım. Gerek okuduğum okullarda edindiğim izlenimden, bulunduğum topluluk ve arkadaş ortamlarımdan gördüğüm izlenimler bana devamlı fazla taraftarı olan grubun bu kulüp olduğunu göstermeye yetti. Ve bunu gerçekten objektif olarak söylediğimi belirtmeden edemeyeceğim. Bunun dışında Beşiktaş ve özellikle üzerine basarak söyleyeceğim Trabzon taraftarını da takdir ettiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Kurtarılmış bölge içine yapılmış Atatürk Olimpiyat Stadyumu'na kırk bin civarında taraftar getirmek her baba yiğidin harcı değildir, gördük. Tebrik ediyorum. Her ne kadar çok kötü günler geçirmiş olsada bölge takımı olarak bir Diyarbakırsporu, kendine has tarzları olan Timsah Bursa ve Eskişehiri, son olarak benim de şehrimin takımları olan Göztepe ve Karşıyaka taraftarını da saygıyla selamlarım. Onlar bu ülkenin ve Türk futbolunun renkli taraflarıdır. Anmadığımız takımlarımıza da saygılarımızı belirttikten sonra yazıma son verdiğimi bildirmek isterim. Sağlıcakla!