Bütün Sorularda Tek Şık
İnsan umursamadıklarına karşı hep iyi davranır. Hep eleştirdikleri kişiler sevdikleri ve saydıkları dostlarıdır ama bunu anlamak pek de kolay değildir. Düşünmeleri gerekir hiç hoşlanmadıkları arkadaşlarıyla niye bu kadar ilgilenmezler.
Sonuç odaklı bakmamamız gerekir aslında. Her şey göründüğü gibi olamayabiliyor bazen. Belki de bize görünen şeyler gerçekleri yansıtmayacak nitelikte olabilir. Dünyada olup biten her algının altında daha başka bir mantık veya düşünce yatabileceğini unutuyoruz. Sadece harcanmış zamanlardan ibaret değil yaşam ve o kadar kolay yorumlanabilecek bir evren değil yaşadığımız ortam.
Görmüş ve görecek olduğumuz her durumda bizde oluşan önyargılar bakış açımızı o kadar çok değiştiriyor ki bize sunulan fırsatları değerlendirme imkânını reddedebiliyoruz. Düşündüğümüz fikirlerin, bizde oluşan değerlerin temel yapıtaşlarını araştırmadan derine inmeden büyük bir yanılgı içerisine girdiğimiz zamanlar o kadar çok ki sübjektif fikirlerimiz bunu görmemize izin vermiyor ve bunun farkında varamıyoruz.
Doğal olmayanın yalnızca alışılmış olmayan anlamına geldiği, alışılmış olan her şeyin de doğal gözüktüğü bir gerçektir. Nedendir bilmem ama insanlara doğal olarak görünen olayların arkasında sadece kendi düşüncesi olduğunu düşünür ve sadece bana göre doğal değil diye düşünüyor. Yaşadığı olayın, kendisinde meydana getirmiş olduğu düşüncenin, yaşadığı çevreden kendi genetik yapısına kadar etkilediği gerçeğini kabul edemeyişimiz mi bizi bu kadar önyargılı yapıyor yoksa bunu fark edemeyişimiz mi? Bu soru da kendi kişilik yapımızdan ileri gelen bir tarzla bir nebze cevaplanabilir. Fakat şu da unutulmamalıdır ki bu soru başkaları tarafından daha farklı yorumlanabilir.
Gökyüzü mavi mi hala sence? Ne kadar kolay değil mi bunun cevabı mutlu bir insan için. Hem de masmavi demez mi sana? Kapkara bulutların arkasında bile mavi bir gökyüzü olduğunu görebilecek kadar neşeli biri değil mi bu insan? Böyle bir bakış açısı mı daha güzel yoksa ne görüyorsa onu söyleyen insanın yaşam stili mi? Tek görgü tanığı jüri mi? Yarışmacıların da yorumları bir anlam ifade etmiyor mu? Soruyu soran mı biliyor sadece doğru cevabı? Neye göre belirliyoruz doğruyu? Sözüm ona yanlışa bir anlam yüklemeden mi geçiştiriyoruz hayatı? Bu zamana kadar bir kabulleniş edasıyla mı geçirdik ömrümüzü. Yaşam bize özel değil mi? Mavi olarak adlandırılan rengi kendi hayatımızda neden başka kelimeler temsil etmiyor? Neden bütün sorularda tek şık? Başkalarına göre doğal olan bize göre niye yanlış olamıyor? Niye bu kadar programlanmış bir hayatın parçalarıyız?
Yaşlandıkça köleleşiyor muyuz? Hayal dünyamızı ve yaşam stilimizi sınırlar içine sokuyoruz sanki. Yaşlı bir adama imkânsız gibi görünen olaylar daha aklı ermeyen bir çocuğa yapılabilir olarak görünüyorsa eğer oturup düşünmemiz gerek biraz da.
Gökyüzünün hatta dünyanın rengi benim gözümde pembe... Şu hayattaki yaşanmış, yaşanmakta olan tüm olumsuzluklara inat...Hemde toz pembe...Bir çocuk saflığı gibi...
Mart 4th, 2010 at 23:36