Bütün Dengeler Alt Üst Oldu
Herşey, Cemal Öztaylan’ın milletvekili olabilme hevesiyle istifa ederek, belediye başkanlığı koltuğunu boşaltmasıyla başladı.
Ardından, bir başkanlık krizi yaşandı Bandırma’da.
En yakın aday, Recep Eraydın’dı. Hem başkan yardımcısıydı hem de yapılan hizmetlerin büyük bir kısmının projesi de bizzat onun elinden çıkıyordu.
Ama, aynı zamanda Meclis birinci başkanvekili olan Nuri Taşçı, yarışmada “ben de varım” dedi.
Vekaleten üstlendiği Bandırma Belediye Başkanlığı koltuğunda otururken, bir geceyarısı operasyonu ile başkan yardımcısı Recep Eraydın’ı ve danışman sıfatı verilen Cemal Öztaylan’ı azlederek, birşeyler yapmaya kalktı.
Yaptığını da yüzüne gözüne bulaştırdı.
Sonra, araya ortağı girdi “vazgeç” dedi. O da, Recep Eraydın ile bir araya gelip “vazgeçtim” diyerek, Eraydın lehine adaylıktan çekildiğini açıkladı.
Sonra ne olduysa, tekrar vazgeçti!..
Yine basına ve kamuoyuna açıklamada bulunarak, “Ben yine vazgeçtim. Bu sefer adayım...”dedi.
Bu vazgeçmeleri, taa belediye başkanı seçilecek meclis toplantısına kadar sürekli devam etti.
Bir aday oldu bir vazgeçti, bir aday oldu bir vazgeçti... Sonunda tek başına kendi kendine oy verdi.
Yarışın Nuri Taşçı ile Recep Eraydın arasında geçeceğini sananlar da yanıldı. Taşçı’nın yanar-döner kararsızlığından çekinenler, son dakikada “ben adayım” diyen Ömer Faruk Can’ı desteklediler.
Seçim son derece çekişmeli oldu.
İlk iki turda salt çoğunluğu sağlayamayan Recep Eraydın’ın, üçüncü tura giderken, bir ara yüzünün karardığını hissettim.
Öyle ya başkanlık gidebilirdi de, gelebilirdi de!..
Kıl payı kazandı Recep Eraydın Başkanlığı...
Bir oy farkla.
Öyle ki, Ömer Faruk Can’a çıkan ve ikinci-üçüncü turda yer değiştiren bir oyun, kim tarafından verildiği de çok tartışıldı.
Bu oy, dengeleri sarsabilecek bir nitelikteydi.
Gözler, AKP’li Gökhan Gökbulut’taydı.
Ama o yemin billah edip Recep Eraydın’a verdiğini söyleyince, bu kez bağımsız üye Hamit Levent Gürer’e çevrildi gözler.
O verdim diye de, vermedim diye de yemin etmedi. En son, O’nun Ö. Faruk Can’a oy verdiği kararında birleşti düşünceler.
İşte, bundan sonra, Recep Eraydın’ın meclisteki tutumu merakla bekleniyordu.
Bir oy farkla başkanlığı kazanan Eraydın’ı, son derece bıçak sırtı bir hassasiyet çizgisi önünde en büyük handikap olarak uzanıyordu.
Kendi partisi içerisinde rahatsız olanlar bulunduğu da söylentiler arasında kulaktan kulağa yer alıyordu.
Bu rahatsız olanlardan birinin muhalefet adına oy kullanması, tüm dengeleri de alt üst edecekti.
Öyle ki, Eraydın’ın bütçe görüşmelerinde düşürülebileceği bile konuşulur olmuştu Bandırma’da.
Hem de yüksek sesle...
İş gerçekten çok riskliydi.
Bir oy... Evet, bir tek oy, herşeyi alt üst edebilirdi.
Muhalefet bunların hesabını yaparken, Recep Eraydın’ın da kendine göre çalışması oluyordu.
Kişilik olarak, sessiz-sakin, uyumlu bir tip çizen Bandırma’nın yeni belediye başkanı, çalışmalarını da son derece gizli tutmaya büyük özen gösteriyordu.
Bu arada, gerek CHP içinden gerekse AKP içinden istifalarla boşalan yerlere, yeni meclis üyeleri gelmişti.
Yeni gelenlerin, meclis oturumlarına alışma süreçleri yaşanıyordu.
Bu nedenle de, grup toplantılarında alınan kararlarda, çoğunluğa uymak zorunda kalıyorlardı.
Ne nedir, nasıldır, ne yapılır, yeni yeni öğreniyorlardı.
Ancak, bunların içinde biri vardı ki, bir takım sancılar çekiyordu.
Rahatsızlığı nedeniyle meclis üyeliğinden istifa eden rahmetli CHP İlçe eski Başkanı Mustafa Öz’ün yerine gelen Haldun Man’dı sancılar içinde olan.
Uzun süredir CHP’nin içerisinde bulunmasına, yönetimde yer almasına, mesleğinin muhasebecilik olması nedeniyle, saymanlığa getirilmesine karşın, meclis üyesi seçilince, birden bire rüzgarlar da ters esmeye başladı.
Diğer meclis üyesi arkadaşlarıyla ters düştüğünü özel sohbetlerde sık sık dile getiriyordu. “Benim düşüncemi dikkate almıyorlar” diye yakınıyordu.
Hele hele, basında çıkan bir takım iddiaların, CHP grubu tarafından soru önergesiyle o zamanın Belediye Başkanı Cemal Öztaylan’a yöneltilmesini çok anlamsız buluyordu...
İstiyordu ki, öncelikle kendilerinin verdikleri soru önergelerinin, daha sonra basında yer alıp, haber konusu olmasını. Buna inandığını sık sık dile getirmesine karşın, Başkan Öztaylan’ın kendisi ile ilgili haberleri yalanlamaması nedeniyle verilen soru önergelerini tutarsız bulduğunu söylüyordu.
Söylüyordu, ama dinletemiyordu. Kendi söyleyip kendi dinlemekten de artık bunalmaya başladığını, sıkıntıya düştüğünü görüyordu. Ve, buna daha fazla tahammül edemeyeceği düşünüyordu.
Genç bir politikacı olarak, önünün tıkandığını, düşüncelerinin dikkate alınmamasının, diğerlerinin hegamonyası olarak görmeye başlamıştı.
Bir seferinde Bandırma’da belediyenin yaptığı ça-lışmaları, yerinde görmek istemiş, bu konuda kendisi-nin bilgilendirilmesini talep etmişti, Başkan’dan.
Eraydın da bu isteğini son derece olumlu bulup, bir araç tahsis ederek, tüm çalışmaları yerinde göstermiş ve bilgilenmesini sağlamıştı. Üstelik, bugüne kadar muhalefetten sadece yeni ve genç bir meclis üyesinden böyle bir teklif gelmesine de son derece memnun olmuştu.
3,5 yıldan bu yana hiçbir CHP’liden böyle bir istek gelmemişti. Gerek duymuyorlar diye düşünüyordu.
Öte yandan, belediye meclisine CHP listelerinden giren Göksel Karlahan, Eşref Kasapoğlu ve Hamit Levent Gürer’in, parti içinde çektiği sıkıntıları çekmeye başlayan yeni meclis üyesi Haldun Man, AKP’li başka-nın bu yaklaşımından da son derece etkilenmişti.
Kafasındaki ufak ufak şekillenmeye başlayan ayrılık düşüncesi, daha da netleşip, belirginleşmeye başlıyordu. Artık CHP içerisinde yapamayacaktı.
Tam bu duygular içerisinde boğuşurken, Başkan Recep Eraydın’-dan gelen, “Bize katıl” teklifi, karar vermesinde çok daha etkili olmuştu.
O da son kararını verip, “Tamam” dedi. “Size katılıyorum...”
Ve, dün düzenlenen katılım töreni ile CHP’li Haldun Man, rozet değiştirip, AKP’li oluyordu.
Parti rozetini de bizzat yakasına Başkan Recep Eraydın takıyordu. O artık taze bir AKP’liydi.
Sonra öğreniliyordu ki, Hamit Levent Gürer de, hafta içerisinde AKP’ye geçmişti.
Bandırma Belediye Meclisi’nde, bütçe görüşmelerinde düşünülen bir oyun hesabı tutmamış, Recep Eraydın yapılan bu hesapları görerek, elini kuvvetlendirmişti.
Artık kendi partisi 15 üyeye sahipti. Aynı, meclisin ilk günkü gibi... Muhalefet de 10 üyeye sahip. Onlar da ilk günkü gibi. Ama bir farkla, CHP 10 üyeden 6 üyeye düşmüş, diğer 4 üye de AKP’den ayrılıp, bağımsız kalanlardan oluşmuştu.
Kısacası, AKP kendisinden kopanları, CHP’den koparttıklarıyla takviye etmiş, kendisi güçlenirken, CHP’yi eritmişti.
Adeta, genel seçimler sonrasında yaşanılanların benzer bir kopyası Bandırma’da da yaşanıyordu.
Tüm dengeler alt üst olmuş, AKP elini kuvvetlendirirken, bu kez parçalanan muhalefet bir kez daha azınlığa düşmüştü.
Tabii bu duruma en çok bozulanların başında da CHP’liler geliyordu. Bir kez daha öfke nöbetine tutulmuşlardı.
Kendilerinden ayrılan üç arkadaşlarının verdiği yara daha geçmeden, çok taze bir yara daha almışlardı. Hem de çok yeni bir meclis üyesinden.
Söyledikleri, üç aşağı beş yukarı benzer sözlerle birlikte seçmen iradesinin dikkate alınmamasıydı.
Gerçekte haklıydılar. Seçmen, onlara CHP’li oldukları için oy veriyordu. AKP’ye geçeceklerini söyleseler verir miydi? Asla.
Ama ayrılanlar da, AKP’ye geçme düşüncesiyle seçimlere katılmadıklarını öne sürüyorlardı.
Bu arada, CHP yönetiminin kendi içerisinde sağlıklı bir özeleştiri yapması da gerekiyordu aslında.
Ya, seçim listelerini oluştururken, şu kişi şu kadar oy getirir hesabını bir kenara bırakıp, gerçek CHP’lileri bulmaya çalışacaklardı, ya da CHP’liliğinden şüphe ettikleri arkadaşlarını sürekli olarak dışlamayacaklardı.
Ayrılanların birleştikleri ortak nokta CHP içerisinde dışlandıklarıydı. Özellikle dededen, babadan CHP’li olduğunu sık sık tekrarlayan Hamit Levent Gürer, parti içerisinde, hiçbir kimseden bir yakınlık göremediğini altını çize çize söylüyordu.
Demek ki, parti içinde birileri, birilerini kopartmak için özel bir çaba harcıyordu. Kopunca da, “CHP seçmenine ihanet ettiler” diyorlardı.
Yeni süreç, daha çok konuşulacak.
Hele bir ilk toplantıyı görelim bakalım.
Sözlerimiz, burada bitmeyecek. Devam edecek.