Bursa Nutku’nun, Asıl Hedef Kitlesi
Özellikle 11 Kasım 1938 ‘karşıdevrim’ini müteakip ve 27 Mayıs 1960’dan sonra, kurucu önder Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ orijinal metinleri Batı üniversitelerinde incelettirilerek yalanmak istenmiş; Bu amaçla çok teşebbüsler yapılmış ise de; Her seferinde cevap: “el yazması orijinal ve gerçektir” biçiminde olmuştur. Nutku okuduğunuzda, bu kalkışmaların sebebini anlayacaksınız!..
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN BURSA NUTKU
“Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmış; Rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve hareket duydu mu; ‘bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır...’ demeyecek; Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silâhla... Elinde nesi varsa onunla eserini koruyacaktır…
Polis gelecek; asıl suçluları bırakıp, suçlu, diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘polis henüz inkılâp ve Cumhuriyetin polisi değildir’ diye düşünecek fakat asla yalvarmayacak. Mahkeme onu mahkûm edecektir... Genç tekrar düşünecek: ‘demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım...’ O’nu hapse atacaklar, kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; Bana, İsmet Paşa’ya, Meclise telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını asla istemeyecek... Diyecek ki: ‘ben, inan ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimizde haklıyım. Eğer buraya, haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir...’
İşte benim aradığım Türk genci ve Türk gençliği...”
MESAJIN HAKİKİ MUHATABI VE NUTKUN AMACI?...
Kurucu unsurun Bursa Nutku, yıllarca, gençliğe ve gelecek nesillere verilmiş “sembolik” bir vazife olarak görüldü. Millet iradesi cebren ve hile ile gasp edildiğinde, dâhili bedhahlar ve eş başkanı mütegallibe tarafından bir tedirginlik, kaygı ve korku nedeni olarak görüldü. Bunun için yalanmak, inkâr edilmek ve yok sayılmak istendi…
Gerçekte, mütegallibenin esas korkusu gençlik değil; Nutkun hakiki muhatabı olan kanaat önderleri, bilgeleri, namuslu-dürüst, onurlu ve sorumlu insanları ile Cumhuriyet Savcıları;, Millet adına hüküm veren Yüce Mahkemelerin adaletli-faziletli Hakimleri, mahalli liderler, akil, uyanık ve hakiki muhalefet partileri idi! Çünkü bu nutkun; “millete bir emanet, vasiyet ve mesaj olarak” tamamlayıcı unsurları, mütemmim cüzleri vardı. Ve bu mesajlar doğal olarak Atatürk’ün “Nutuk” isimli eserinde yer almaktadır. İşte Bakınız:
NUTUK; İNSAN HAKLARI, ADALET VE HUKUK
01- Her halde dünyada bir ‘hak’ vardır. Ve ‘HAK’ kuvvetin üstündedir. (1919-Nutuk,3/1184) Esas olan ‘haklıların güçlülüğü’dür. Haksızların gücüne imkân veren hükümetler kesinlikle ‘yok’ hükmünde olup; Devlet daima iyi insan ve iyi vatandaştan yana olmak zorunda, durumundadır.
02- Devlet halinde teşkilâtlanmış bir insan toplumunun Anayasası’nda, adalet kuvvetinin bağımsızlığının önemini açıklamaya gerek yoktur. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin, “devlet olarak” varlığı kabul edilemez. (1920-Nutuk, 2/55-56)
03- Her şey kanun yapmaktan ibaret değildir. Aksine, her şey o kanunları uygulamak ve eşit bir halde uygulattırmaktan ibarettir. Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir. (1920-1/207)
04- Adalet, hak ve hukuk, bir devletin esası olduğuna göre; Mahkemelerin sözde değil, hakikaten bağımsız ve tarafsızlığını temin her işin başında bulunmalıdır. Hak sahiplerine zorluk çıkarmamak, resmi dairelerde işlerini takip eden kimseleri “bugün git yarın gel” diye bir takım zorluklara muamelelere cüret etmek gibi durumlar mutlaka önlenmelidir. (Atatürk’ün Hususiyetleri, Sayfa: 57 – Kılıç Ali, Nutuk)
05- Bir ülkede adalet yoksa o ülkede anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet de yoktur. Aslında (adalet olmayan) o ülkede hiçbir şey yoktur. (Düşünceleriyle Atatürk, S: 300, Arı İnan)
06- Bütün inkılâp sonuçlarını, vatandaşların tam güvenliğini ve milli düzen ve disiplini, dâhili ve adli teşkilât ve kanunlarıyla koruyan ve hiç sarsılmayan bir hükümet otoritesi kurmak ve işletmek; İşlerimizin temelidir. (1931-Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan)