Bunun Ölçüsü Ne?
Bundan birkaç hafta önce bir televizyon kanalındaki açık oturumda konuşmacılardan biri, yapılan istatistiklere göre ülkemizde muhafazakârlığın arttığını söyledi. Tartışma bu minvalde devam etti.
Bir takım (soyut)kavramların ölçüsü ve hatta tanımı toplumlara göre değişebilir. Ülkeler arası değiştiği gibi, aynı ülkenin çeşitli bölgelerinde de farklılıklar görülebilir. Dolayısıyla “muhafazakârlık” gibi soyut kavramların ölçüsünü istatistiklere göre belirlemek, dünya ölçeğindeki kıstaslara göre mümkün değildir.
Muhafazakârlık kelime anlamıyla, kısaca mevcut olanın korunması fikri olsa da burada kastedilen dini ve buna bağlı olarak geleneklere sahip çıkılması anlamındadır. Yani kastedilen, muhafazakârlığı dini akidelere ve kurallara bağlanma oranı diyebiliriz. Ve muhafazakârlığı eğer siyasi anlamda kullanıyorsak, o zaman konuya bilimsel olmaktan çok siyaset gözlüğü ile bakmak gerekir ki; Bunun da din ve akideleri ile uzaktan yakından alakası yoktur. Din referans yapılarak yapılan siyaset diyebiliriz.
Eğer din insana hayatını düzenlemenin yollarını “öğütlüyorsa” ve bu arada ahret için rehberlik ediyorsa, insanların bu konuda hassas olmaları ve gerekeni yapmaları konusunda gösterdikleri çabayı normal karşılamak gerekir.
Zira bir dine inanan insanın o dinin akidelerine uymak gibi bir zorunluluğu olduğuna göre buna muhafazakârlık demek mümkün değildir.
Dini inanış ve akidelere uymak konusunda gösterilen çeşitlilik ise dini algılama konusundaki farklılıktan ileri gelir. Bu durumda falanca ya da filanca toplumlar ile kıyaslanarak bir ölçüt getirilemez.
Mesela, Türkiye muhafazakârlaşıyor derken;
Muhafazakârlığı tanımlayan (diyelim ki) batı bilim adamlarının ölçüsü çağdaş Hıristiyan toplumları ile alakalı ölçü ve kıyaslamalardır.
Bir örnek verelim;
Kadınların başörtüsü takmaları (diyelim ki) 1980’li yıllarda ülkemizde %50 iken 2010’ lu yıllarda %70’lere çıkmışsa bu ülkemiz kadınının muhafazakârlaştığı anlamına gelmez. Çünkü zaten başörtüsü dinimiz gereği uygulanması gereken bir davranıştır. Yani yapmaları gereken vazifelerinin idrakine yeni varmışlar demektir. Asıl sorgulanması gereken, bu konuda kadınlarınızın dinimizin emirlerine neden uymadığıdır.
Burada şu konuya açıklık getirmekte de fayda var. Bir insan inançları gereği başörtüsü takmanın gerekmediğini savunabilir ve buna göre başörtüsü takmayabilir. Bu başka bir şeydir. Bunun muhafazakârlık ya da “çağdaşlıkla” alakası yoktur.
Dolayısıyla muhafazakârlık hangi konu için tanımlanıyorsa o konu ile alakalı ve özellikle istatistik yapılan toplumun bakış açısına göre değerlendirilmeli/ölçümlendirilmelidir.