Bunlar mı Topluma Yön Veren Siyasetçiler?
Güzel sözlerimizden biri de “İmam yellenirse, cemaat ............”dir.
Tüm imamlarımızı tenzih ederim, ama bu sözü kim söylemişse, artık veciz bir söz olarak literatürümüze de geçmiş bulunuyor ne yazık ki!..
Bu toplumun kanaat önderleri vardır, bu topluma örnek olacak insanlar vardır, bunların da başında sanatçılar, bilim adamları ve siyasetçiler gelir.
Ancak, son günlerde yaşanan siyasetçi rezaletlerinden sonra, insan ister istemez “Bunlar mı topluma yön veren siyasetçiler?” demekten kendilerini alamaz oldular.
Siyaset böylesine pespayeleştirilebilinir mi?
Siyaset böylesine ayaklar altına alınabilir mi?
İktidar ile muhalefet partilerinin ikinci adamı konumundakilerin rakipleri için söylediklerine bakın da, kimlere oy verdiğimizi bir kez daha gözden geçirin!.
Muhalefet partisinin ikinci adamı çıkıyor “Laiklik öyle Recep Tayyip Erdoğan'ın küçücük beynine sığmayacak kadar geniş bir kavramdır.” diyor...
Ve, ne olursa olsun, bu ülkenin yönetimine halkın büyük çoğunluğunun oyu ile seçilen bir kişinin küçük bir beyne sahip olduğunu ve ülkeyi yönetemeyecek yetenekte biri olduğunu öne sürüyor.
Ama bunu söylerken, aynı zamanda Türk insanına da hakaret ettiğinin farkında değil, dışarıda bizleri yakından takip edenlere de verdiği mesajın da...
Demeye getiriyor ki, Türkiye’yi küçücük beyinli bir adam idare ediyor, bu yüzden onun söylediklerini dikkate dahi almayın...
Tabii bu arada kendi liderine de aklınca yalakalık yapıyor.
Kim mi bu adam, CHP’li Önder Sav.
Sonra sahneye iktidar partisinin ikinci adamı çıkıyor.
O da, öyle cevaplar veriyor ki, yenilir yutulur cinsten değil.
Söylenenleri, tartıyor ve çok daha ağır karşılık vermek için kendini adeta zorluyor.
Rakibi, kendi liderine küçük beyinli dediyse, O’nun altında kalmaması gerektiğine inanıyor.
Diyor ki; “Daha evvel ki bir basın toplantımda beyin fıtığı olarak nitelendirmiştim. Ancak bu sözümü geri alıyorum. Çünkü beyin fıtığı olabilmek için önce beyinin olması gerekir ama görebildiğim kadarıyla maalesef ondan yoksunlar!..”
Kısaca, iktidar partisinin ikinci adamı olan Dengir Mir Mehmet Fırat, muhalefet partisinin yöneticilerini de tamamen beyinsiz olmakla suçluyor.
İşte, canım ülkemde iki siyasetçi modeli...
Biri küçük beyinli diyor, vay sen misin diyen diyerek, karşısındaki de sen de beyinsizsin diye karşılık veriyor.
Siyasetin çirkin yüzünü karşılıklı olarak sergilemekten de kaçınmıyorlar.
Bizler de bunları topluma yön veren, topluma örnek olacak insanlar olarak, Yüce Meclis’e gönderiyoruz...
Onlara değil, bizlere yazıklar olsun!...
Yukarı tükürsen bıyık!..
Bandırma gündemine giren çimento fabrikası inşaatı, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen halkı bilgilendirme toplantısının fiyasko ile sonuçlanmasının ardından, şimdilik gündemden düşmüş gibi görünüyor.
Tabii şimdilik.
Ancak, olayla ilgili müsbet ve menfii değerlendirmeler, doğal olarak devam ediyor.
Barış Manço Kültür Merkezi’nde yapılan toplantıda, katılımcıların büyük bir çoğunluğu çimento fabrikasının kuruluşuna değil, ama yerine karşı çıkmıştı.
Aslında doğalı da buydu.
Günümüzde gelişmiş ve sanayileşmiş ülkeler, insan ve çevre faktörünü ön plana alıp, onlar için çok daha sağlıklı ortamlar oluşturmak için yeni sanayi tesisleri kurulmasına izin vermezken, mevcutları da birer ikişer sökerek, başta Çin olmak üzere geliştiklerini iddia ettikleri ülkelere kuruyorlar...
Doğaldır ki, bu kurma o ülkenin geri kalmışlığını örterek, bir anlamda kakalama eylemine yönelik bir avantajlar silsilesi ard arda sıralanarak gerçekleştirilirken, sanayileştiğini sanan ülke de, gelecekte ne büyük tehlikelere maruz kalacağının hesabını yapamamanın gafleti içerisinde hareket etmek durumunda oluyor.
Kimilerine göre globalleşen, kimilerine göre de küreselleşen dünyamızda böylesine sanayileşme hileleri peşpeşe sermayenin emperyalizmle atbaşı gitmesini beraberinde getirirken, Türk insanı da mevcut ekonomik yapı içerisinde geleceğini, aşını, işini ve geçimini düşünmek zorunda bırakıldığı için, sağlığını da zorunlu nedenlerden dolayı ikinci plana atmak zorunda kalıyor.
Bandırmalılar’ın geçtiğimiz günlerde sergilediği duyarlılık aslında takdir edilecek bir davranış olarak dikkati çekerken, kendilerine iş yaratılacağı beklentisi içerisinde olan kimi sektörler içerisinde yer alanlar da, ekmekleriyle oynandığı endişesi ile sitemkâr konuşmalarda bulunuyor.
Aslında onlara da hak vermemek mümkün değil. 15 milyon işsizin olduğu ülkemizde, ekmeğin aslanın midesine kaçtığı da düşünülürse, iş bulurum umudu içerisinde bulunan insanımızı da düşünmek durumundayız.
Aslında, her geçen gün daralan istihdam karşısında, yatırımlar için getirilen bir takım zorunluluklar, insanlarımızın da mağduriyetine yol açıyor. Aç insanın her şeyi yapabileceği düşünüldüğünde, ülkede yaşanan hırsızlık ve fuhuş sektöründeki patlamalara karşı, işsizlik oranlarının mutlaka aşağıya çekilmesi de gerekiyor.
Hani yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal örneği gibi, bir yandan halkın sağlığı ile birlikte çevre faktörünü korumaya çalışırken, diğer yandan da yatırımın kaçmasından endişe edenlere de tatmin edecek bir cevap vermek gerekiyor. Zor ki zor!..