Bülent Ersoy, DTP ve Operasyon
Türk Ordusu’nun geçen hafta başlattığı operasyon, tüm hızıyla sürüyor. Önüne kattığı vatan haini bölücü eşkiyayı, silip süpürürken, doğal olarak da bizlerin burada göğsümüz gururla kabarıyor.
Tabii bu arada ne yazık ki, hiç arzu etmesek de, savaş ortamı olmasından dolayı da şehitler veriyoruz, gaziler veriyoruz. Bu da savaşın kaçınılmaz sonuçlarından ayrı bir gerçeği.
Şimdiye kadar hiç bu kadar kapsamlı bir karşılık verilmediği için kendini çomaksız köyde zannedip, istediği gibi at oynatacağını sanan PKK eşkiyası ve onların Meclis’teki uzantıları da, bir anda kendilerini dev aynasında görme gafletinde bulundu.
Bu arada, yeni şehitler de verdik. Hepsine Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize de başsağlığı dilemek görevimiz.
Aslanlarımız sayesinde, göğsümüz bir kez daha gururla kabarırken, eşkiyanın da tabanı yanık itler gibi kaçtığını da görmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Zaten kaçamayanlar da bu dünyayı terk ediyor ya...
Şu da bir gerçek ki, askeri strateji uzmanları, İkinci Dünya Savaşı’nda, Almanların Moskova kuşatması için yaptığı harekatın ardından, bugüne kadar yapılan en kapsamlı ve en organize kış harekatının Türk Ordusu tarafından yapıldığı şeklinde vurgulanıyor.
Almanların, o harekatta yaşadıkları kayıp ve hayal kırıklığı dikkate alınırsa, Türk Ordusu’nun bugünlerde gerçekleştirdiği operasyonun öneminin ne kadar büyük olduğu daha da anlaşılıyor.
Üstelik karşısında düzenli bir ordu değil, gerilla taktiği uygulayan bir eşkiya sürüsü var.
Beyinleri yıkanmış, uyuşturulmuş bir güruh.
Aslında akılları olsa, yapacakları en akıllı işin teslim olmak olduğunu da kavrayabilirler. Demek beyinler öyle uyuşmuş ki, bunu bile akıl edemiyorlar.
Kendileri bilir, zaten yaptıkları hainlikle bu dünya için fazla olduklarını da ortaya koyuyorlar.
Meclisteki uzantıları ise car car ötüp, Türk Ordusu’nun operasyona son vermesini istiyorlar.
Öyle ya, yıllardan beri besledikleri eşkiyaya, tabii onlara göre özgürlük savaşçılarına arka çıkıyorlar. Bir kez daha yazıklar olsun onlara.
Bu devletten maaş alırlar ve bu devlete, bu millete hainlik ederler. Nasıl maaş verilir, nasıl bunlara engel olunmaz, bunu da akıl mantık almıyor.
Kendilerine Bülent Ersoy’u örnek gösteriyorlar!..
Hani bir söz vardır, “İflas eden kasap eski defterleri karıştırırmış” diye...
Onlar da artık söyleyecekleri, savunacakları sözleri kalmayınca, Bülent Ersoy’un bir lafına can simidi gibi sarıldılar...
Aslında Bülent Ersoy da, hayatının en büyük hatalarından birini yaptı ya...
Dün de bir basın toplantısı yapıp, kendini savunmaya kalkmış.
Özrü kabahatinden de büyük bir laf etmiş, bu basın toplantısında...
Güya, şehit annelerinin sesi olmuş... Onların söyleyemediğini söylemiş...
Haa bir de Sezen Aksu aramış da, ona ulaşamayan birçok aydın Sezen’i arayıp, söylediklerinden dolayı da kutlamışlarmış...
Gerçekten kimlermiş bu aydınlar... Hakikatten aydın mı acaba?
Memlekette aydından bol bir şey yok da!..
Elinizi sallasanız mutlaka bir aydına değiyor ya!..
Amma velakin, eğer Sezen Aksu’nun söyledikleri doğru ise onlara da yuh kere yuh olsun...
Eğer bu ülkede böylesine bir özgürlük içerisinde ve korkusuzca yaşayabiliyorlarsa, kimlerin sayesinde olduğunu da unutmasınlar.
Bütün analar çocuklarını askere yollamazsa, Amerika mı koruyacak bizim sınırlarımızı ve canımızı?
Aynı Irak’ta yaptıkları gibi!..
Çabuk unutuluyor orada yaşanılanlar...
İnsanlara köpek muamelesi yapıldığı, kadınların kızların kocalarının, çocuklarının gözü önünde ırzlarına geçildiği, demokrasi getireceğim diyenlerin insanlık dışı işkencelerde bulunduğu hep unutuldu sanırım.
Unutanlardan biri de Bülent Ersoy ile Sezen Aksu ile onlar gibi düşünenler...
Bülent Hanım, Amerika’nın Türkiye üzerinde strateji uyguladığını ve buna karşı çıktığını, bu nedenle de çocuğunu askere göndermek istemediğini öne sürmüş.
Sevsinler diva teyzeyi!..
Eğer bir parça tarih bilgisi olsaydı, dünyada savaşların hepsinin stratejiden dolayı çıktığını görür, bilirdi.
Hiç bir savaş, gözünün üstünde kaşın var bahanesi ile çıkmadı, hepsi belli bir menfaat uğrunaydı...
Taa yüzyıllardır böyle... Bundan sonra da böyle devam edecek.
Eğer güçlü bir ülke olduğunu ortaya koyacaksan, gücünü de göstermek zorunda olduğunu unutmayacaksın.
Tırstın mı, pıstın mı, bu dünyada tepene de binerler...
Aynı senin o yarışma programında karşına aldığın garibanlara karşı gösterdiğin güç gösterisi gibi!..
Karşında ezilip büzülen, senin isminin karşısında ezilen o garibanlara karşı bağırıp çağırmak, onları aşağılamak insanlık mı acaba?
Eğer gerçekten büyüksen, büyüklüğünü bilerek göstereceğin tevaazu ile bunu ispatlayacaksın.
Kaldı ki, basın mensuplarının karşısında bile asistanlarını azarlayıp, aşağılamışsın.
İşte, senin bu şekilde yaptığını da ABD karşısında el pençe duran ülkelere yapıyor.
Neden AB ülkelerine karşı bir operasyon, ya da bir savaş çıkaramıyor. Niye Rusya’ya kafa tutamıyor? Hiç bunları düşünebiliyor musun?
Tabii ki bize de kafa tutamayınca, kendileri için çok büyük nimetler ve menfaatler bulacağını umduğu bu topraklarda, bizi parçalayıp da bu emeline ulaşmak istiyor.
Tabii senin gibi düşünenler Allah’tan çok az da, bu Yüce Millet ayakta kalıyor. Yoksa, Allah korusun ya ABD, ya AB efendimiz olurdu...
Aman Bülent Hanım, bundan sonra sözünü edeceğin kelamı iyi düşün de et... Et ki, bu milleti kendine düşman etme... Hele hele şehit analarının yüreğini bir de sen dağlama...
Bırak sen bunlara kafa yormayı da, müziğinle ilgilen, şarkılarını türkülerini söyle, jüri üyeliği yap. Ama bunları yaparken de, garibanlara adam gibi davranarak yap. Eğiteceksen, öğreteceksen her dakika ağzından düşürmediğin Allah kelamının anlamını bil ve Mevlana gibi olmaya çalış.
Son söz olarak da milletvekillerine dokunmak istiyorum. Böylesine bir fırsatçılık yaptıkları için de buradan onları kınıyorum... Tam savaş ortamında uyanıklık yapıp maaşlarını arttırmak için korsan madde ekliyorlar. Hem de gazi aylıklarını bahane ediyorlar. Hepsine de yuh kere yuh olsun. Böylesine bir egoistlik olamaz...
İşin kötüsü de bunlar bizlerin vekilleri öyle mi?
Bunları biz seçtik bir de!.. Bize de yazık...