Bugün Bayram…
Bugün Kurtuluşumuzun bayramı...
Bugün Özgürlüğümüzün bayramı...
Kendini Dünya medeniyetleri üzerinde gören, ülkeyi sahipsiz zannedip kendi aralarında adeta üleşen devlerin arasından sıyrılıp, bizlere bugünkü sınırları çizen ATALARIMIZIN bize emanet ettiği toprakların sahibi olmamızın günüdür... Bayramdır bayram...
Öyle bir bayram ki; aç - susuz kalıp, karda - kıyamette tir tir titreyerek bizim bu günkü REFAHIMIZ, MUTLULUĞUMUZ ve BAĞIMSIZLIĞIMIZ için savaşan (erkek - kadın) ecdadımızın KANINA ve CANINA mal olan bir bayram!
Öyle bir bayram ki bu bayram; değerini bilmemenin NANKÖRLÜK olduğunu adeta yüzümüze bir TOKAT gibi vuran, anımsatan bir bayram!
Bu öyle bir bayram ki; her türlü yokluk ve sıkıntıya rağmen büyük bir kararlılık, inanç ve iman gücüyle elde edilen, hedefi en baştan, "tam bağımsızlık ve muasır medeniyetler seviyesi" olarak koyan ve ancak bu hedeflere de cumhuriyet ve demokrasiyle varılabileceğini gören Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve dedelerimizin, ninelerimizin, kadınlarımızın, delikanlılarımızın uğruna BAŞ KOYDUĞU, KANLI bir bayram...
Bu bayram öyle bir bayram ki; savaşın hemen ardından Cumhuriyet ilan edilerek, Türk toplumunun, vatandaşlardan oluşan siyasi bir varlığa kavuşturulması sağlanan, modern anlamda millet haline getirilen bir bayramdır...
Sözün Özü!
Şimdi geriye dönüp bir bakalım!
Bu şartlarda kazanılan, kurulan bir toprağın üzerinde bugün hepimiz dilediğimizce, özgürce ve geçmişimizden kabaran (!!) göğsümüzle yaşıyorsak, nasıl bu nimeti tepebiliriz!? Nasıl tepmek isteyenlere meydan bırakırız!? Onun için değil midir ki; Ulu Önder ATATÜRK, siz gençlere seslenirken; "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki ASİL KANDA mevcuttur!" diyerek emanetini korumanızı emretmiştir!