Bugün Bayram…
Bayram geldi, yine hüzünlendik. Yitirdik eski bayram tatlarını. Bayramdan bayrama da olsa bir araya gelmeler hatırına, büyüklerin gönlü kalmasın diye, adet yerini bulsun diye; kucaklamadan kapıdan gönderdik hep onu, adına tatil diyerek…
Ne bayramlar geldi; kurbanlık koçlar boğazladık. Ne bayramlar geldi geçti; develer, sığırlar boğazladık üç dört günlüğüne. Bu günlerin dışında kalan bütün yıl ise birbirimizi boğazladık. Bu her yıl böyle tekerrür etti dört bir yanında coğrafyamızın. Durmadan insanlar boğazlandı, birkaç günlüğüne de hayvanlar. Sonrada “Nerde o eski bayramların tadı? O çocukluğumuzdaki bayramlar, o bayramlar mı eskide kaldı yoksa biz mi eskidik?” diyerek dert yandık. Ne eskiyen bayramlardı ne de çocukluğumuz… Kuşatılmış zihniyetimizdi eskiyen, besleyip büyüttüğümüz.. dahası manevi benliğimizdi eskiyen, yani kirlenen, sonra da kaybedilen. Ve ne garip ki batıdan ithal edilen bayramlar(özel günler)da aradık kendimizi.
Ne zaman ki İbrahim emaneti olan bayramı; kurbanlık koçları ve insanları değil nefsimizi kurban edebilirsek işte o zaman ihya etmiş oluruz. O zaman gönlümüzün ve beynimizin buzlanmışlığı çözülür. Nasıl oruç tutmak; kendini tutmaksa, kurban da; nefsini kurban vermek, nefsinin zincirlerini alıp dizginlemektir. Kurban, Allah`a olan teslimiyetin ve saygının bir sembolü ve Allah’a yaklaşmaya bir vesile, içtenliğin belirtisi… Nefsini kurban eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez. Ona selam için; bayram sabahı melekler yollara dökülür. Ötelerin neşvesini gül muştusuyla tadar.
Evet, hepimizin itiraf ettiği gibi “Ah o çocukluğumuzdaki bayramlar!” Gerçekten de bayramları sadece çocuklar yaşar… Neden, biliyor musunuz? Çünkü çocuklarda kibir olayı yoktur. Onlar nefislerini kurban edecek kadar büyütmediler daha. Bizim gibi nefisten dağlar, kaleler, kuleler dikmediler. Onun için onlarda bayramların tadı kaçmadı henüz. Çünkü nefretin zerresini göremezsiniz onlarda. Çocuk kalbleri hala çocukluğumuzda taşıdığımız kalb gibi tertemizdir.
Bayram, bizim çocukluğumuzda yaşadığımızdan az değerli değil günümüzde de. Hala öyle insanlarımız var ki bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan göçüp kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Yine de toplum olarak; kutsadığımız değerler yabancı menşeli kültürlerden ithal olduğundan olsa bayramlarda eski tadı arayışımız. Kurban Bayramı’nı ve diğer bayramlarımızı da artık yeni yıl gibi veya diğer özel günler gibi dansözlü kutlar bir toplum haline geldik. Tadı kaçmaya başlayan bayramların “tadını” kaçtığı yerde değil, “tadını” aldığımız yerde bulabiliriz ancak.
Yüreğimizde o çocukluk döneminin bayram heyecanını görememek… Bayram geldi mi sevinçten, heyecandan yerinde duramayan… Kapı zilimizi çalıp, sıcacık gülüşleriyle birbirlerini iterek tuttuğumuz şekerleri itiş kakış alma yarışına girecek çocuk bulabilir miyiz bilmiyorum. Çocuklar! Onlar olmadan bayramların tadının olmadığı… Hiç değilse onlara en güzel ikramlarda bulunalım. Bulunalım ki sevinçlerini, heyecanlarını yitirmesinler, kapımızı çalmaya devam etsinler.
Muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü’minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin. Tatile gitme vakti olmasın bayramlarımız. Sevinip, sevindirdiğimiz bir ibadet olsun. Ve bu güler yüzlülük, bu yaşama coşkusu, bu evrensel sevgi sadece bayram günü değil yaşamımız boyunca sürsün. Batıdan ithal ettiğimiz bayram garipliğine düşmektense kültürümüzün güzel bayramlarını yaşatsak gönlümüz de yaşamımız da bayram olur…
İnanın biz nefsimizi kurban etmedikçe çocuklarımız da kapımızı çalmayacaklar çünkü onlar da büyüyecekler ve nefislerine yenilecekler tıpkı bizim yenildiğimiz gibi…
Bugün bayram, bugün kardeşlik sözleşmesini yenileme günü…
Sadece kendi bayramımızı değil, sadece akrabamızın ve sokağımızdaki komşuların da bayramını değil, sadece dostlarımızın da bayramını kutlamayalım ve sadece kırgın ve dargın olduklarımızın bayramını kutlamakla da yetinmeyelim, başka şehirlerde hatta başka ülkelerde bayramı yaşayamayan nice insanlarında bayramını kutlayarak sevincimizi çoğaltalım.
Bu vesileyle 'ah nerde o geçmiş bayramlar' diyerek değil 'ah nerde o gelecek olan bayramlar' yaklaşımıyla en içten dileklerimle bayramınızı kutluyorum. Bir günün değil gönüllerin bayram olduğu günler dileği ile … Hayırlı Bayramlar.