Bu Ülkede Sadece Okurlar Değil Yazarlar da Okumuyor
Biliyorum yukarıdaki başlığı okur okumaz; kiminiz yok canım olur mu böyle şey diyecek, kiminiz bıyık altından gülecek, kiminiz bu gerçekle yüzleştiği için celallenecek, kiminiz saçma bulacak, kiminiz rahatlayacak, kiminizin de bir an için durup dudakları sola bükülürken gözleri sağa kayacak. Gözlerinin niçin sağa kaydığını kendilerinden başka kimse bilemeyecek!
Kimse gocunmasın, yüksünmesin, pirelenmesin… İsteyene de dur denilmez! Olsun.
Yazar yok ki okurun azlığından, az okuduğundan şikâyet etmesin(?) Hatta bununla ilgili çeşitli araştırmalar yapılır, istatistikler ortaya konulur. Bilmem yazarların ne kadar okuduğuyla ilgili herhangi bir araştırma yapılmış mı, istatistiksel bir veri var mı? Eğer böyle bir veri yoksa neden kitaplar raflarda tozlanıyor diye soranların/yakınanların da ne kadar çok/az okuduğunun araştırılıp irdelenmesi gerekir.
Elimde bununla ilgili herhangi bir belge, bilgi yok. Fakat çok rahatlıkla diyebilirim ki bu ülkede sadece okurlar değil, yazarlar da okumuyor. Hatta bazı okurlar var ki yazarlardan pekâlâ daha fazla okuyor. Yine diyorum ki; bu ülkede sadece yazarlar hakkıyla okusaydı okuma oranı, bulunduğumuz düşük ortalamanın üzerinde olurdu.
Bir yazarın kaleminden mürekkebinin kurumaması hayatın damarlarından sağılan sözcüklerle olur. Bu sözcükleri heybesine katabilmenin yolu ise okumaktır.
Bir araya gelen üç kişiden biri mutlaka bir şeyler yazıyor; yani ehl-i kalemdir. Popüler veya değil, profesyonel veya amatör ne fark eder. Ama yayınlanmış kitabı bulunan nice yazarlar vardır; ayda değil, yılda iki kitap okumuyor.
Abone olduğu haftalık, aylık, mevsimlik bir dergi de yok. Farkındayım, “basbayağı saçmalıyor bu adam” diyorsunuz.
Ama ben daha da ileri gidiyorum. Adına bir kitap değil, onlarca kitabı yayınlanan yazarlar dahi, ya hiçbir dergiyi takip etmiyor ya da sadece ürünlerinin olduğu sayıları alıyorlar. Çoğunun yazdıkları dergileri bile okumadığı aşikâr…
Velev ki vaziyet bu değilse, yalnızca kitapevlerinin raflarında yerini alan yazarlar bile üç-beş dergiye abone olsaydı, çıkan hiçbir derginin okuru birkaç yüzle ifade edilmeyecek, ekonomik sıkıntılarla karşılaşılmayacak ve yayın hayatları sona ermeyecekti. Tabi sadece kendini ehl-i kalem gören değil, ehl-i hiref kişilerin de eğitim-kültür-sanat-edebiyat hareketliliğini takip etmesi için, hiç değilse, birkaç dergiye abone olması gerekmez miydi? Kaldı ki diğer sanat dallarına mensup kişiler de bu kitleye eklendiğinde hiç de küçümsenmeyecek bir rakam ortaya çıkacaktır. İçinde bulunduğu kuşaktan bihaber olan biri, sizce ne kadar kitap sever!? Ne kadar yazar!?
Okunan kitapları bir tarafa bırakalım, Türkiye’deki yazar sayısını düşünelim ve satılan aylık dergi ortalamasıyla kıyaslayalım, o zaman yazarların ne kadar çok/az okuduğu konusunda bir fikir sahibi oluruz en azından. Yıllardır yayın hayatlarını sürdüren dergiler dahi 1000 adet basmakta sıkıntı çekiyorlarsa, yazarların ne kadar okuduğunu varın siz düşünün. Ki basılan dergi adedinin tümünün satılmadığını belirtmeye de hacet yok. Evet, biz hep okura yüklenip okurun okumadığından yakınırız. Peki, yazarlar ne kadar çok okuyor? Yazarı okumayan bir ülkede, okur nasıl ve neden okusun?
Yazarlar okumuyorsa ya da az okuyorlarsa -ki az okuma ihtimalleri daha yüksek- acaba neden?
Bir yazarın okumaması için akla iki şey gelir. Ya kendini mükemmel görmekte(!?) Ki eğer mükemmelse bir yazarın okumasına gerek yok, hatta yazmasına da. Çünkü başkasını aydınlatabildiğiniz kadar aydınlanır, aydınlanabildiğiniz kadar da aydınlatabilirsiniz. Ya da kitap, dergi vs. alacak parası yok. Aslında doğru, parası yoktur yazarın! Olamaz da…
Onun yolunu en zirvelere ulaştıran parasının fazlalığı olamaz, zihinsel bakışının berraklığıdır. Yazarın en büyük sermayesi ışığıdır. Bu ışığını da yazmaya değil okumaya borçludur. Onun yazmasını sağlayan okumasıdır.
Okumak dedimse tabii ki sadece kitap okumayı kastetmiyorum. Nesneleri, olayları, olanları, insanları okumak, tabiatı, hayatı okumak… Hayatı en iyi okuyabilmeye götüren yol, yine okumak değil midir?
Aklıma gelmişken sadece yazdığı dergiyi okumak veya kendisine gönderilen kitapları okumak -yazarların çoğu kendisine gelen kitapları okumadan bir köşeye atar- iyi okumak anlamına gelmez. Eğer ayda bir de olsa, kitap, dergi vs. alınmıyorsa, buna okumak denir mi? Boy boy, renk renk resimli gazete ve dergileri kimse okumaktan saymasın.
Bunun yanında ülkemizde yazarların bir kısmı… Bağışlayın bir kısmı değil, çoğunluğu dıştan denetimli kalemşorlardır.
Üzülerek belirteyim ki bu kalemşorlar amaçlarının, hedeflerinin kölesi olmuşlardır. Cümlenin gizli özneleri, kendi kendinin komutanı olamayan bunları, nesne görüp istedikleri şekilde müdahale edip eyleme sokabiliyor. Oysa yazarlar iç denetimli kişiliğe sahip insanlardır, olmalıdır. Değilse, asla kendi kendinin komutanı olamaz. İç denetimli kişiliğe sahip olmadıkça ve okumadıkça kendimizin dışında herkesi/her şeyi aynı dili konuşsak da kimse kimsenin dilinden anla(ya)maz.
Yazarlar okumuyor... Bu konuda en çok rahatsızlık duyanlardan biride bendim. Hatta sırf bu yüzden bir çok yazı yazdım. Ve aşırı tepkiler aldım. Yazar yazısını yazıp çıkıyor. Kim ne diyor, kimler neler düşünüyor, kimler neler yazıyor diye bakmıyorlar. bu gerçekten ciddi bir sorun. Çünkü kendisi yazdığı için belkide kendini diğer yazarlardan üstün görme durumu yaşanıyor. Bu da tartışılır.
Bu kadar eleştirmeme rağmen bende okuyamaz oldum yazılanları. Ama bu tamamen zaman probleminden kaynaklanıyor. Bazen yazdığım yazıma yapılan yorumlara bile cevap veremdiğim anlar oluyor. İşte sırf bu yüzden artık kimseye kızmamaya karar verdim.
Ben ülkemizde okur oranının az olduğuna inanmıyorum. Bence ülkemizde çok fazla kitap okunuyor. Bunuda şöyle açıklayabilirim. Ne yazık ki kitap ve dergi fiyatları uç noktalarda. Bir çok insan evine ekmek almakda zorlanırken kitap ya da dergi alması beklenemez. Ama bu insanlar okumak istediklerinde çevrelerinden kitap alıyor. Yani bir kitap en az 40 kere okunabiliyor. Sırf bu yüzden kitaplar aşınıp sayfaları kopa biliyor. Bizim insanımızda kitap alış verişi bol. Üstelik benim çevremde daha çok. Bir kiatp alırsın on kere okunur başkasından sende alırsın okunan kitapları. İstatistiklere bakıp da okur oranı az demek yanlıştır bence.
Yazınız gerçekten başarılı ve boşa hiç bir söz yok.Ve iyiki bu konuya değinmişsiniz.Ve yazdıklarım sadece kendi görüşlerim.
Saygıyla
Eylül 15th, 2010 at 12:26Ben de yazarın görüşlerine ve böylesi acınacak Türkiye gerçeğine" yürekten katılıyorum.
Eylül 15th, 2010 at 13:20Sözlerinize katılıyorum...maalesef az okuyor yazarlarımız. Yazdıkları birikimlerini ele veriyor zaten..Ama Asuman Hanımın söylediklerininde gerçeklik payı var...halk elden ele geçirerek kitapları defalarca okutturuyorlar.. ama bunların çoğu sürükleyici ya aşk,ya polisiye romanlar oluyor..Dergi ve gazetelerin okunması da gerekli..Daha uzun bir süreç var önümüzde yeterli okuyan, okur yazar sayımızın yükselmesine...tebrikler.selamlar.
Ocak 10th, 2011 at 01:38