Bu Kafa İle Açık mı Kapanır?
Türkiye için en büyük risk, devamlı artan ödemeler dengesi açığıdır.
Bu dengesizlik sürdükçe; ekonomimizin stabil hale gelmesi, kur-borsa-faiz kıskacından çıkması, sıcak para tuzağından kurtulması, değerleme notlarımızın yükselmesi, borç ve faiz sarmalından sıyrılması çok zordur. En önemlisi de devamlı borçlanma zaruretinin getireceği ekonomik ve politik bağımlılıklardan kurtulması imkansızdır.
1-Dengenin sağlanması, üretimden geçmektedir. Bu da gerçek sanayicilerin (montajcıların, ithalat zenginlerinin değil) teşvik edilmesinden; her tarafta kendi milli üretimimize öncelik verilmesinden geçmektedir.
Ancak, ne yazık ki, Türkiye; özel ve kamu sektörü ile hep ithalatı tercih eden, milli sanayine destek vermeyen bir ülkedir. Bu yüzden de;
a) Ekonomi giderek ithalata daha fazla bağımlı hale gelmektedir. Her 100 dolarlık ihracat için, 62 dolarlık ara malı ithalatı yapılmaktadır. (Bağımlılık oranı %62’ye yükselmiştir.)
• Bağımlılık oranları; Demir-Çelik %76,8 / Demir dışı metal 69,3 / Deri-Kösele 53,6 / Dokuma-Giyim 52,5 / Elektrikli Makine 63,8 / Elektronik 59,8 / Gıda-İçki 66,2 / İşleme 76,4 / Kağıt 43,3 / Kimya 42,7 / Lastik 60,2 / Madeni eşya 59,0 / Makine imalat 53,7 / Orman ürünleri 61,0 / Pişmiş kil-çimento 62,9 / Seramik 28,6 / Taşıt araçları 57,4 / Diğerleri 61,2… (ortalama 62,1) şeklindedir.
• Satılan her 100 otomobilin 78’i ithaldir. Hafif ticari araçlarda, bu oran %47,6’dır.
• Toplam ihracatın %123’ü kadar, hammadde ithal edilmektedir. Bu arada, enerji ithalatımızı da 60 milyar doları aşacaktır.
b) Döviz açığımız, 10 yılda 18 milyar dolardan 139 milyar dolara çıkmıştır. Buna rağmen, hep ihracat artışından söz edilmektedir.
c) 2003 ile Temmuz 2013 döneminde. 1.103,9 milyon TL ana para; 442,4 milyon TL de faiz olmak üzere, toplam 1.546,3 milyon TL (eski para ile trilyon) iç borç ödemesi yapılmıştır. Buna rağmen, halen 401 milyar TL’si iç, 158,4 milyar TL’si de dış borç olmak üzere, toplam 559,4 milyar TL borcumuz vardır.
2- Peki, bu çok vahim tablodan kim sorumludur?
A-Devlet: En büyük sorumludur. Zira, milli sanayi yeterince desteklenmemekte, kamu alımlarında yerli üretime öncelik vermemekte, israf ve yolsuzluklar önlenememektedir.
a) Sn. Zafer Çağlayan, çok uzun süredir ihalelerde, yerli ürünlere %15 avantaj sağlanacağını söyleyip durdu. Peki, konu ile ilgili kanun niçin çıkmadı? Niçin hala bütçe ve plan komisyonunda bekletilmektedir? Ivır-zıvır, bir sürü değişiklik, torba kanunlarla gerçekleştirildi. Peki, ama bu çok önemli kanunu hangi güç odakları, çıkar grupları engelledi? Ülkesini seven herkesi, bu konuya eğilmeye davet ediyorum.
b) Bir sürü kamu kurumu boş durmaktadır. Bir sürü işçiye, boşuna ücretler ödenmektedir. Ancak, yapılan merkezi ve mahalli yönetimlerin ihalelerini, hep yabancılar kazanmaktadır. NİÇİN? Ve neler dönmektedir?
c) Bu ülkede yerli otomobil yapılamaz mı? Telefon yapılamaz mı? En alasından yapılır. Peki, bugüne kadar, bu üretimlerini kim engellemiştir? Niçin, beynelmilel kartellerin açık pazarı olmamıza göz yumulmuştur?
d) Askeri harcamalar, ne zaman denetim ve disiplin altına alınacaktır? Gizlilik palavrasının arkasına sığınma ortamı nasıl sona erdirilecektir? ABD-İsrail vb. ülkelere haraç vermeye, daha ne kadar devam edeceğiz? Awacs uçakları için milyar dolarlar ödedik, ne oldu? Aldığımız, pahalı tanker uçakların, durumu nedir? İsrail’den alınan Heronlar ne oldu? Niçin, yenisi çok daha ucuza olduğu halde, İsrail’e tank ve uçak tamiri yaptırdık?
B- Türk Halkı: (Başta üst gelir düzeyindekiler olmak üzere) Hızla dejenere olmaktayız. İsraf, görgüsüzlük, gösteriş budalalığı, yabancı hayranlığı, başını aldı gidiyor. Milyarlarca dolar, zırt-pırt modeli değişen, telefonlara harcanıyor. En fakiri bile, lüks telefon hastası oldu. Pahalı saatlerin ithalatı 1 milyar doları geçmiş? Kedi köpek mamaları ithalatı patlamış? Turistik amaçlı yurt dışı geziler astronomik rakamlara ulaşmış? Ülke batıyor, kimsenin umurunda değil. Tam anlamı ile Pompei’nin son günleri tablosu.
Hele hele futbol kulüplerinin kendini beğenmiş müsrif başkanları, ülkenin dövizlerini sorumsuzca harcamaktalar. Önlerine gelene milyonlarca euroyu saçıp, savurmaktalar. Bunları denetleyen, 'dur' diyen bir yetkili de yoktur.
C- Belediyeler: Partisi ne olursa olsun, son dönemde gelirleri çok fazla artan belediye başkanlarının çoğu tam bir savurganlık içine girmişlerdir.
a) Gerekli, gereksiz ihaleler yapılmakta ve hep yabancı firmalar kazanmaktadır.
b) Türkiye, Avrupa'nın en büyük otobüs üreticisidir. Ama ne hikmetse hep ithalat yapılır. (Mesela İzmir'de yapılan ihalede Polonya'dan 100 adet Solaris marka otobüs alımına karar verilmiştir. Bedeli 22.5 milyon Euro'dur. Ne için bu karar verilmiştir? Atölyeler yeniden dizayn edilecek, ham madde ambarı buna göre yeniden düzenlenecek midir? Daha önce de bir CHP'li başkan İkarus almıştı. Ne kadar çürük olduğunu gördük). Aynı davranış metro vagonları ve Körfez içi gemileri alımında da sergilenmişti.
Özel bilgiler:
- 2001 yılında 16 büyükşehir belediyesine aktarılan para 1 katrilyon 364 trilyon 770 milyon TL idi. Bunun yüzde 7'si İzmir'e (95 trilyon 800 milyon TL); yüzde 55'i İstanbul'a (746 trilyon 350 milyon TL); yüzde 26'sı da Ankara'ya (354 trilyon 241 milyon TL) gönderilmişti.
- 2012 yılında aktarılan tutar 9 katrilyon 813 trilyon 91 milyar TL'dir (karşılaştırma yapılabilsin diye eski değerleri esas aldım). Toplam artış 7 mislidir. İzmir'e yüzde 13.2'si olan 1 katrilyon 295 trilyon 513 milyar TL; Ankara'ya yüzde 14.3'ü olan 1 katrilyon 403 trilyon 593 milyar TL; İstanbul'a yüzde 47.5'i olan 4 katrilyon 660 trilyon 365 milyar TL gönderilmiştir.
Diğer iki şehrin payı oran olarak düşmüş; İzmir'in payında 13 misli gibi süper bir artış olmuştur.
- Kişi başına tutar; İzmir'de 381 TL, İstanbul'da 340 TL, Ankara'da 303, Bursa'da 179, Adana'da 129, deprem geçiren Sakarya'da 111 TL'dir.
- İzmir'in bütçesinin yüzde 85'i Ankara'dan karşılanmaktadır. Kendi kaynağı sadece yüzde 15'tir. İzmir'in şikayete, mazerete hakkı yoktur. Ne yazık ki, bu paraları hizmete değil, şişirilen kadrolara ve astronomik belediye zararlarına gitmektedir.