Bu Kadar Kolay mı?
BU KADAR KOLAY MI?
Sevgi esrarlıdır, efsunludur, tiryakidir. Hiçbir yaratık yoktur ki sevgiyi reddetsin. Ona ihtiyaç duymadan, onu aramadan geçen ömür olabilir mi? Kâinat tüm varlığı ile birlikte bir noktaya doğru akıyor. O nokta da sevgi noktasıdır. Yaratanın kendisidir… adıdır.. SEVGİ…
“Sevgi kainatın yaratılış sebebidir”
“Seversen her şeyi güzel görürsün”
“Çirkinlikler sevgiyle kaybolur”
Bunu böyle biliyoruz ama düşünün şöyle bir; acaba güzel olanı mı seviyoruz, yoksa sevgiyle güzeli biz mi yaratıyoruz?
Nedir güzel?... Güzel; gözün gönlün hoşlandığıdır, hoşluğudur, nazenin ve lezizdir ama onun bir de karşıtı var; çirkin.
”Herkesi, her şeyi sevmeliyiz, yaradan adına yaratılmışları sevmeliyiz” diyoruz da, her şeyi sevebilmek mümkün mü bir insan yüreği için?
Kâinatta toz zerresi hükmünde bile olmayan yüreğime, sonsuz gücün yarattığı her şey sığabilir mi? Onun gücüne ulaşabilir mi? Nedir sevgi? Birilerinin veya kendimizin zoruyla, telkiniyle elde edilebilen bir duygu mudur? Veya insanın kendini zorlama yoluyla elde edilebilinir mi?
Sevmek bu kadar kolay mı veya kendi isteğimizle, bir komutla kullanılabilecek bir duygu mudur? Yok böyle bir şey! Yok! … Kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar. İrademiz dışında gelişen genlerimizin ve sosyal yaşantımızın verileri doğrultusunda neyi sevip sevmeyeceğimize ruh kimyamız karar vermektedir. Bazı sevgiler yaratılışımızla birlikte içimize verilmiştir zaten…hiçbir sebep yokken severiz varlıkları… niçin sevdiğimizin cevabını bilmeden…
Bazen de akıl ve mukayese gücümüzle,ruh kimyamıza uygun olanı sevgi hazinesine işleyebiliriz... çıkar karşılığı da kendimize empoze ederek adını sevgi koyabiliriz…oysa bunlar saman alevi gibi çabucak söner… Alışkanlıkların da adını sevgi koyabiliriz…
Ruh kimyamıza uygun olanı ruhumuzun yakasına bir çiçek gibi işleyebiliyoruz da, ya uygun değilse? Öyle varlıklar vardır ki; hiçbir güç bunları ruh kimyamıza kabul ettiremez…Zorlayarak kabul ettirmeye kalktığınızda tepkimeye girerek ruhun kendi yapısını da bozabilir.
“İsteksiz yenen aş, ya karın ağrıtır ya da baş” demiş atasözü..Nitekim istek dışı evlendirilen bazı kızların intihara kalkışması bu sebepten…
“Her şeyi severim, seviyorum, seveceğim, sevmeliyim” diyerek kendimize empoze etmeye çalışmak bir yalancılıktır yaratıcıya karşı. Ruha fazla yük yüklediğinizde beden gibi çöker ve bunun sonucu ruhsal rahatsızlıklara kadar gider. Mevcut olan sevgiyi de kaybedebilir insan ruhu.
Sevginin sıfır olduğu noktada nefret başlayacaktır doğal olarak.
Sevebildiğimiz kadarını severiz. Kapasitemiz kadarını…Sevgisiz atılan hiçbir adımın başarıya ulaşma şansı yoktur. O yüzden bu kapasiteyi genişletebilmenin yollarını bilmek gerekir.
Bu kapasiteyi genişletebilmenin en önemli yolu hoşgörüdür.
Hoşgörü sevginin besini, nefretin zehiridir.
Asuman Soydan Atasayar