Bu İşin Önemli Bir Sırrı Var!
Her seçim dönemine girişte, “oyları bölmeyelim” ifadesi, CHP’li seçmenin yüreğine düşürülür.
Yazımın konusu; kitle partilerinde ilkesizliğin nasıl da, “oyları bölmeyelim” gibi sloganlarla bütünleştiğini anlatmak olacaktır. Bunun dışında önemli ve görünmeyen bir sırra parmak basacağım.
Seçim dönemleri halkımız tarafından demokratik rekabetin yaşandığı süreçler olarak kavranır.
Oysa seçimler, statükoyu daim kılmak için yapılırken, demokrasi illüzyonunu da içinde taşır.
Düzen partilerinde, parti iktidarını elinde tutanlar için birinci öncelik; partiyi büyütmekten ziyade, liderin önce kendini büyütmesidir.
Bu durum, parti içinde parti disiplini olarak algılanır.
Kitle partilerinde, her halk kesiminden oy alma durumu olduğundan, her kesime şirin görünmek, her kesimin çıkarını savunuyor görünmek anlamına gelir.
Yani parti kitleselleştikçe, ilkesizlik derinleşir. Her kes, her ideolojiyi savunur hale gelir. Başlangıçta yola çıkılan ilkeler muğlaklaşır. Ve kaybolur.
CHP örneğinden gidelim.
Yola çıkış ilkesi nedir? Altı Ok.
Anlıyorum. CHP’ye oy verenler bile gülüyor. Hem gülüyorlar, hem oy veriyorlar.
Yani kendi ilkelerine kendileri inanmıyorlar.
Peki, o zaman bir soru ortaya çıkıyor.
CHP’li olmayan parti kadroları (ilke bazında), seçmenden nasıl oy almaya devam ediyor?
Bu durumu seçmeni kandırıyorlar veya çaresiz bırakıyorlar diye geçiştiremeyiz.
Bu işin önemli bir sırrı var.
Seçim dönemlerinin dışında, parti ilkelerine ihanet kademeli işler.
İlkelere kademeli ihanet tekniği diyebileceğimiz bir sistem….
Ulusalcıları öne çıkarma, liberalleri ve asıl partiyi yönetenleri sütre gerisinde tutma…
Böylece seçimlere varılana kadar, ulusalcı, vatansever, Cumhuriyetçi görünüm verme…
Daha net söylersek; CHP içinde bir kısmı gerçekten ulusalcı, bir kısmı ulusal görünüm veren bir gurup var.
CHP’nin ulusalcı imajını bu gurup ayakta tutuyor. İmaj var uygulama yok.
CHP’nin yıkılan imajını ayakta tutan bu gurup, yıllar içinde hep var oluyor.
Ancak seçim dönemlerinden sonra, hem sayısı hem niteliği değişen ulusalcılık…
Bu ulusalcılar belli bir yere kadar ulusalcı olduklarından, tümden ilkesizleşen parti yönetimi ile çatışma konumuna geliyor.
Takip edilen seçim döneminde, eski ulusalcılar ayıklanıyor. Yeni seçim döneminde belli miktarda, yeni ulusalcılar tekrar vitrine konuyor.
Bu böyle işleyip gidiyor.
Gidiyor gitmesine de, CHP de, gericileştikçe, gericileşiyor.
Sanıyorum, bu sır artık deşifre oldu. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, bu süreci daha da hızlandırır.
Sahteciliği vitrindeki ulusalcılar ve sözde laikler de kurtaramaz.
İlkelere ve kuruculara olan ihanetin sonuna varıldı.
Kendime göre; bilimsel bir tespit olarak gördüğüm bu olgu, kitle partisinde, ilkesizlikte gelinebilecek son nokta oluyor.
Kitle partisinde bundan sonra ki durak; ya bölünme ya kapanma şeklinde oluyor.
Doğrudan sermaye yönelimli kitle partilerinin de, ömürlerinin kısa olması, gerçek amacın halktan gizlenmesinden ileri geliyor.
CHP’nin doğrudan sermaye yönelimli bir partiye dönüşmesi, halka daha fazla yalan söylemesini gerektirecektir.
Devrimci ve halktan yana bir partiye yönelimler de, bu noktadan sonra başlayabilmektedir.
Osmanlı Meclisi Mebusan’ının bile, bu günkü Meclisten kaliteli ve ilkeli olduğunu düşünmeye hakkımız vardır, diye düşünüyorum.
Söz gelimi, mevcut Meclisten liderlerin onayladığı CB adayının dışında 20 namuslu vekil çıkar mı?
Yaşadığımız çürüme, Osmanlının yaşadığı çürümenin ötesindedir.
Özetle, ilkesizlikleştikçe başlangıçta büyüyen kitle partisi, ilkesizlik halk gözünde, görünürleştikçe, küçülür.
İlkesizlik başlangıçta büyütüyormuş gibi görünse de, küçültür.
Bülent Esinoğlu
ulusalkanal.com.tr