Bu Gün Öykü Günü…
En çok sevdiğim uğraşılar arasında bir romanı okuyup kompozisyon hazırlamak…
Ortaokul yıllarında bu merakım sayesinde biriciliklerim vardı. Kompozisyondan on almak ne kadar zevk verirdi bana. Şimdi de bunu hep yapıyorum. Beğenirsem kendime not bile veriyorum.
Çok seneler önce okuduğum bir romanın hatırladığım kadarıyla, bir bölümünden yazılan bir öykü bu. Savaşı konu alıyor.
Adı; Birlikte Başaracağız…
“Bob Butler bacaklarını 1965’de Vietnam’da, bir kara mayınının infilakı sonucu kaybetmiş, yurduna bir kahraman olarak dönmüştü. Gönlünden gelen gerçek yiğitliği de, yirmi yıl sonra gösterecekti…
Bir sıcak yaz günü, Arizona’nın küçük kasabasındaki garajında çalışırken… Birden komşu evden gelen bir kadın feryadı kulaklarında çınladı.
Stephanie’nin annesinin sesi olmalıydı. Hemen tekerlekli sandalyesini eve doğru sürmeye başladı, ne var ki aradaki yoğun çalılık evin arka kapısına ulaşmasına engel oluyordu.
Kendini sandalyesinden aşağıya bıraktı ve arka kapıya toz toprak içinden ve çalıların arasından ulaşmaya çalıştı.”Canım yansa da oraya olaşmak zorundayım” diyordu.
Kapıyı açıp kadının feryatlarının geldiği havuz kenarına ulaştığında, küçük kızın havuzun dibinde yattığını fark etti. Komşusu, üç yaşındaki Stephanie Hanes idi havuzdaki kız.
Kolsuz doğmuştu yavrucak, havuza düşmüş bu yüzden çırpınamamış, havuzun dibine batmıştı. Annesi kızının düştüğü yerde duruyor ve çılgın gibi mütemadiyen bağırıyordu.
Butler hemen havuza attı kendini ve küçük kızı çektiği gibi kenara çıkardı. Kızın yüzü morarmıştı, artık nabzı atmıyor ve nefes de almıyordu. Butler, çocuğun annesine dönüp “Çabuk telefona!” diye bağırdı.
Stephanie’nin annesi yardım çağırmak için telefona koşarken o “ölüm öpücüğüne” başlamıştı. Anne koşarak geldi, çaresiz bir şekilde ağlayıp duruyordu…
Butler ölüm öpücüğüne ara verip serinkanlı bir biçimde ona moralle güvence verdi.
“Üzülmeyin! Havuzdan çıkarken ben onun kollarıydım. Şimdi onun ciğerleri olacağım. Yaşayacak, birlikte başaracağız.”
Aradan bitmeyen saniyeler geçti. Birden küçük kız öksürmeye başladı, kendine geldi. Ardında da ağlamaya başladı.
Anne sevinç gözyaşları içerisinde Butler’e sarılıp, onu kucaklarken; “Yaşayacağını nereden bildiniz?”
“Doğrusunu söylemek gerekirse, bilmiyordum” dedi Butler.
“Ama bir şey var… Savaşta bacaklarım uçtuğunda, bir kırda yapayalnız yatıyordum… Bir süre sonra Vietnamlı küçük bir kız yanıma yaklaştı. Merhametle baktı. Sonra beni tutup köyüne doğru sürüklemeye çalıştı. Beni taşıma mücadelesini sürdürürken, bana dönüp kırık dökük İngilizcesi ile
“Tamam, yaşayacaksın. Senin bacakların olacağım. Birlikte başaracağız” demişti.
Onun sevgi ve merhamet dolu sözleri ruhuma umut salmıştı. Bende aynı şeyi Stephanie için yapmak istedim.”
Umut, inanç ve beraberlik…
Öykü, ne kadar güzel değil mi?
Yalnız başımıza iken, yaşadıklarımızı kaldıramayacağımız anlar vardır. Birisi gelir bizim bacağımız, bizim kolumuz olur. Ve birisi gelir bizim dostumuz olur.
Olmasına ihtiyaç duyduğumuz aslında Yaratanın elinin bize uzandığı zamanlardır bunlar…
O birileri ise, onun görevlileri…
Sevgiyle mutlu kalın
Bir zamanlar bir dostumda benim gerçekleri görmeyen gözlerim duymak istemeyen sağır kulaklarım olmuştu.Şimdi öykülerini okuduğum harika insan iyi ki varsın.
Mayıs 24th, 2010 at 09:08Teşekkürler Paylaşımınız için....
Mayıs 24th, 2010 at 09:41Güzel bir öykü..
Çook ihtiyacımız var böyle güzel öykülere..
Bende öykü yazıyorum, harika öyküler,bayağı da birikti..
İnşallah iyi bir yayınevi bulursam, II. kitabımı basarak Güzel Okuyucularımızla paylaşacağım..
HER ŞEY GÜZEL İNSAN OLABİLMEK ADINA..
Saygılarımla..