Bu Gençlerin Cezaevinde 11 Yıl 3 Ay Yatacak Olmalarının Vebali Kime ait?
Seçim zamanlarında taraftarlar ölümüne çalışırlar. Kimileri, yani fanatikler, 'Öl' deseler ölmeye, 'öldür' deseler öldürmeye hazırdırlar. Seçimler biter, ölmeye ve öldürmeye hazır oldukları şahıslar seçim kaybetmişlerse sorun yoktur. Her şey unutulur.
Ölmeye ve öldürmeye hazır oldukları seçimleri kazanmışlarsa tamamdır. İktidarın nimetleri hazır olduğu sanılır. Kimileri işe alınır, kimileri taşeron yanında işe başlatılır. Kimilerine unvanlar verilir. Beklentilerin kimileri karşılanır, kimileri karşılanmaz.
Beklentiler karşılandığında çalışmaların karşılığı alınmıştır. Karşılık alınmazsa, yeni düşmanlıklar ortaya çıkmıştır. Seçim dediğin nedir ki, göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir. İşte o zaman hesap sorulacaktır. Anlayacağınız fakirin umudu hep devam edecektir.
Orhan Duran'ın DSP'den aday olması hainlik olarak görüldü
Avcılar'da seçim kampanyasının en hareketli günleridir. CHP'liler seçimlere asılmakta ancak DSP'den aday olan Orhan Duran, özellikle Firüzköy'de Değirmenci'ye gönül vermiş olanları, özellikle geleceğini Değirmeci'ye bağlamış olanları oldukça rahatsız etmektedir.
Aynı köyden bir adayın çıkması hatta Değirmenci ile akrabalık bağlarının bulunması, Değirmenci taraftarlarınca neredeyse hainlikle suçlanmaktadır.
Orhan Duran seçimlere kazanmak için değil, AK Parti'nin kazanması ve CHP'li Mustafa Değirmenci'nin kaybetmesi için aday olduğuna yönelik aldan alta büyük bir söylenti yayılmaktadır. Hatta seçim
günü Avcılar'da oy kullanılacak tüm okulların önünde kuşlama yapılarak, Orhan Duran'ın, AK Parti Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile bir yemekte yan yana geldiği fotoğraflar basılarak karşı kampanya yürütülüyordu.
CHP adayının favori olduğu 99 yılında DSP adayı Değirmenci kazanmıştı
Nedense tarih unutulmaktadır. 1999 yılında CHP'nin adayı Yüksel Çengel, DSP'nin adayı Mustafa Değirmenci, ANAP'ın adayı ise Dr. Hayati Arkaz'dır. Seçimlerin CHP ve ANAP adayları arasında geçeceği düşünüldüğünden DSP'li Değirmenci'ye hiç şans verilmemektedir. O zaman nasıl Değirmenci bir hain değilse, dünde Duran bir hain değildi aslında. Sonuçta herkesin siyaseten düşlediği yere gelmek için çabaları vardı. Ve DSP'liler 1999 yılında yaşanan sonucun tekrarlanacağı düşünüyorlardı ama unuttukları bir şey vardı. 99'yılında DSP yükselen partiydi, 2009 yılında ise yüzde 2'lerde gezen bir parti.
Seçim çalışmaları boyunca DSP'lilere karşı öfke büyütüldü
Firüzköy'den aynı aileden iki kişinin aday olması, Mustafa Değirmenci'yi destekleyen gençler içinde büyük bir öfkeye neden oluyordu. Bu öfkenin önüne geçilebilecek iken nedense birileri tarafından bu öfke büyütülü-yordu. Büyütülen öfke bir gece yarısı patlamaya neden oluyordu. DSP adayının seçim kaybettirebileceği düşüncesi birilerinin akıl sağlığını bozuyordu. Ve sakinleştirebilecekken öfkeye nedense büyütülmesine katkı sunuluyordu.
Mustafa Değirmenci'nin seçim çalışmasında yer alan ve içlerinde akrabaları da olan gençler, bir gece DSP'li bir aracın önünü keserler. Aracın içinde bulunan DSP'liler afişlemeden dönmektedirler. CHP'li gurup ile DSP'li gurup arasında kovalamaca başlar, sonra Firüzköy'ün ana caddesinde bulunan kavşakta Halil Paldımoğlu ve Doğan Sanlı Ihkın'ın bulunduğu araç kıstırılır.
CHP'li gençler araçlarından inerler ve ellerindeki sopalarla saldırırlar. Ihkın çeşitli yerlerinden, Paldımoğlu ise dört bıçak darbesi ile ağır yaralanır. Ertesi gün Avcılar Marmara Caddesi'nde DSP'liler tarafından büyük bir protesto gösterisi yapılmış ve belediye binası önüne bırakılmak istene siyah çelenkten dolayı Zabıtalar ve DSP'liler arasında arbede yaşanmıştı.
Yaralama olayının hemen ardından verilen ifadeler sonrasında gözaltılar ve tutuklanmalar yaşanıyordu. Mustafa Değirmeci'nin oğlu Alirıza Değirmenci ve Turhan Tiryaki ortalıktan kayboluyordu. Daha sonra Değirmenci ve Tiryaki savcılığa teslim oluyor, Değirmenci tahliye olurken, Değirmenci'nin damadı Tiryaki tutuklanıyordu.
Tiryaki, Barbaroz ve Kurt toplam 11 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldılar
Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yaklaşık 14 aydır görülen davanın Pazartesi günü son duruşmasında sonuç çıktı. Halil Paldımoğlu'nu yaralamaktan; Cenk Barbaroz, Turhan Tiryaki ve Okan Kurt, mala zarar vermekten suçları sabit görüldüğünden, saldırı olayına faillik boyutunda katıldıkları anlaşıldıklarından eylemlerine uyan TCK'nın 37/1 maddesi yollaması ile 151/1 maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, zarar ve tehlikenin ağırlığı, gece vakti birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, kasıt yoğunluğu, suçun işlenmesindeki özellikler gözetilerek takdiren ve teşdiden 6 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, TCK'nın 62. maddesi uyarınca cezaları takdiren 1/6 oranında indirilerek 5 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, etkin pişmanlığının söz konusu olmaması nedeniyle, faillik boyutundaki davranışlar, sanıkların gerçek anlamda pişmanlıklarının söz konusu olmaması, suçun işlenişindeki olumsuz özellikler, suç işlemekten çekinmeyecekleri ve benzer suçu işleme eğilim taşırdıkları yönündeki kanaat, adam öldürmeye teşebbüs suçu ile ilgili uygulamanın bu kanaati desteklemesi karşısında TCK'nın 50, 51, 39, 168 maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildi.
Sanıklar Turhan Tiryaki, Cenk Barbaroz, ve Okan Kurt'un Halil Paldımoğlu'na karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçuna faillik boyutunda katılma, azmettirme ve başkasına araç olarak kullanma fiilleri sabit görülmekle eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nın 31/1-2, 38/1 maddeleri yollaması ile aynı yasanın 81/1 maddesi uyarınca müebbet hapis cezası ile ayrı cezalandırılmalarına, sanıkların işlemeyi kastettikleri suçu elverişle hareketler ve doğrudan doğruya icraya başladıkları ancak ellerinde olmayan nedenlerle ölüm sonucunu gerçekleştirmedikleri ve eylemin tamamlanamadığı, teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmakta meydana gelen zarar ve tehlikenin fazla ağırlığı, batın bölgesine yönelen ve ağır yara oluşturan 4 bıçak yarası bulunması karşısında TCK'nın 35/2 maddesi uyarınca cezasının takdiren 13 yıl hapis cezasına ayrı ayrı çevrilmesine, sanıkların geçmişleri ve sosyal ilişkileri ile duruşmalardaki tutum ve davranışları lehlerine değerlendirilerek TCK'nın 62. maddesi uyarınca cezaları takdiren 1/6 oranında indirilerek 10 yıl 10 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına…
Kim kazandı ve kim kaybetti?
Evet bir seçim çalışmasında birileri kazansın diye, gereksiz büyütülen öfke sonucunda üç gencin hayatı zehir edildi. Üç gence ayrı ayrı, 11 yıl 3'er ay ceza aldılar. Şimdi ne olacak? Yaralama olayına yönlendirenler, gençleri dolduranlar, seçimlerin demokratik bir yarış olduğu gerçeğini unutanlar şimdi ne yapacaklar? Doğan Sanlı Ihkın davadan vazgeçmese alınan cezalar daha da artmış olacaktı.
Bir seçim çalışması sonrasında mahvolan hayatlar. Gerçekten birilerine ders olur mu? Bu çocukların kaybedecekleri yılların bedelini kim ödeyecek? Yaralanan kişiye hakaret etmek, şikayet ettiği için, çocuklarının ceza aldığını düşünenlere sorulması gereken şu: Sizin çocuklarınız neden o saldırı faaliyet içinde bulundular? Ve ne kazandılar, ne kaybettiler?