Bu Bir Hastalık mıdır?
Çağlar AKAY
ÇAĞDAŞ BAKIŞ
Emile Dukheim’in “Toplumbilimsel Yönetimin Kuralları” kitabını tekrar okurken bir paragraf takıldı gözüme. Toplumumuzun içinde bulunduğu çelişkiyi çok iyi anlatıyor.
Diyor ki: “Kabaca, acıya hastalığın bir göstergesi olarak bakılır ve genelde, bu iki olgu arasında bir ilişki bulunduğu da kesindir, ama söz konusu ilişki süreklilikten ve kesinlikten yoksundur. Acı vermeyen önemli hastalıkların yanında, tıpkı göze kaçan bir kömür taneciğinin neden olduğu rahatsızlık gibi gerçek bir acıya dönüşen önemsiz hastalıklar da vardır. Hatta bazı durumlarda, hastalık belirtisi acı yoksunluğu hatta duyulan hazdır. Şimdi biz vücudun uyumunu bozan her acıya hastalık mı diyeceğiz? Buna hangi ilkelere göre karar vereceğimizin bize söylenmesi gerekir. Birinin ve ötekinin, sağ kalma şansımızı etkileme tarzına göre mi?
Doğrusu, hastalığın gerçek sonucunun organizmanın zayıflamasından doğduğudur”Sosyoloji ile ilgilenenler bilirler, Durkheim gelmiş geçmiş en önemli sosyologlardan biridir. Kiabının bu bölümünde de toplumsal işleyişin insan vücudu ile olan benzerliğiyle söze girmiş.Alımda şu son günlerde toplumun tüm kesimlerinin acı sinyalleri vermesi geldi. Nereye baksanız sesler yükseldi ve eski puslu günlere yöneliş başladı. Hani bundan birkaç ay önce de böyle günler geçirmiş, kimin kime laf attığı belli olmamıştı da o ara ne kanunlar geçmiş, ne ihaleler verilmişti eşe dosta. İşte yine o günlere dönüş var. Tabi bu yazıda ondan bahsetmeyeceğim.
TÜSİAD bir yandan, MHP ayrı yandan, CHP ve AKP deseniz malum, yeni oluşum adı altında oluşturulmaya çalışılanlar, AB, ABD ve tabi dünyadan ayrı kendi başına bir dünya olan medyamız dahil gündeme düşme yetisi olan herkes acı içinde, bir başkasına çığırıyor.Çoğunun da dilinde ya türban ya Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davası.
Peki ya bu acı gerçekten bizi öldürecek mi? Büyük bir hastalığın mı habercisi yoksa birileri gözümüze sosyal sadakalardan kalan kömürlerden mi sokuyor? Ve birileri bu hastalıktan acılı görüntüsüne saklanıp aslında haz mı duyuyor? Yoksa haz duyanlar hastalıklarının farkında değiller mi?Sosyologların üzerine düşmeleri halinde önemli çalışmalar yapabilecekleri bir dönem geçirdi Türkiye. 6. yılına da giriyor. Bazılarımız sistemli ilerleyen bir hastalık gibi hissediyor, bazılarımız haz duygusu ile ilerleyen hastalığının farkına varmıyor.Yukarıdaki yazıda en önemli kısım hastalığımızın ne olduğuna hangi ilkelere göre karar vereceğimiz. Ben Anayasa ve Hukuk derim...Vücudun istikrarlı bir yaşam süzmeri nasıl ki bazı ilkelere bağlı ise, değişmez gerçekler varsa, toplumun da düzgün ilerleyişine yön verecek olan, yanlışları gösterecek olan T.C. Anayasasıdır.
Eğer sınırları, doğru ve yanlışları siyasi olarak çizerseniz, yoksuzlukların yarattığı yollar halkın üzerinden geçer...
Unutmayın bu ülkede şerefleri ile ilgili en çok kötü yorum yapılan insanlar hep siyasetçiler, sığınacak limanlar ise hukukçular olmuşlardır...