content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Mar

Böyle Siyasetin…de!….Böyle Siyaset Dilinin…de…!….

Ninem derdi ki; “Söyleme, sakla!... Adın varsın batsın; Söyle, saklama!....Adın yaşasın!...” Kişi; ‘söylemleriyle’ anılır; demenin Ninemce’siydi bu!... Ah be ninem!... adını yaşatmanın yol ve yöntemlerini senden daha iyi bilenler de varmış; bu dünyada!.... Söylenenlere bak da anla!... Eksiği var da; fazlası yok!.. Bak…. Söylemleri gör de; “söylenen(!)” görsün gözün!... Unutulur mu böylesi “söyleyeceklerini”  bir bir bilip de sayıp döken!... Senin zamanında mostralık derlerdi böylelerine. Şimdilerde ise “Gines’e aday” diyorlar… Ne mi Gines?... Unutulmazlığın kayda alınmasının bir şekli demek sanırım; Gines!...

*

Susalım da; sabır bize… arlanma söyleyene kalsın!.. Meydan söylem sahibine; karar ve yorum, mana ehline (anlayana) kalsın!... Biz diyelim diyeceklerimizi de…; isteyen  ibret alsın… ister mihnette kalsın!... Ama bilinsin ki; dil, kullandıkça keskinleşen tek alet.. Ve insan dilinin altında gizli…

******

Namussuz…

Alçak…

Vandal…

Terörist…

Ateist….

Şerefsiz….

Haysiyetsiz…

Ahlaksız…

Edepsiz….

Haya yoksunu…

Cibilliyetsiz…

Pespaye…

Adi…

Seviyesiz…

Terbiyesiz…

Zalim…

Hain….

Vicdansız…

İzansız…

Cellat…

Sütübozuk…

Sülük…

Haşhaşi…

Tasmalı…

Provakatör…

Yamyam  Ölü sevici

Harami….

Faşist….

Haddini bilmez Rant lobisi…

Soysuz…

Kan lobisi…

Şahsiyetsiz…

Karaktersiz Pisliğe batmış…

Yalancı…

Kansız…

Samimiyetsiz…

Arsız…

Yüzsüz…

Edep yoksunu…

Hayasız…

Yalancı peygamber…

İçi boş…

Yezit…

Kepaze…

Düşman….

Karun…

Firavun….

Çirkef…

Yüzsüz…

Beyinsiz…

Çıkarcı…

Rezil…..

Aklı kıt…

Örgüt üyesi…

Virüs…

İnlerine girmek…

Çöplük…

Casus…

Çete…

Hasım…

Hilekar…

Düzenbaz…

Yalancı…

Üçkağıtçı…

İffetsiz…

Sahte veli…

Alim müsveddesi…

Ucube…

Adam gibi adamsan….

Çapsız…

Cahil-cühela İnsanlıktan nasipsiz…

Darbeci…

Satılmış…

Dışmihrak…

Çakal… Kurt… Kışkırtıcı ajan……

İlkel…

Yalaka…

Bahtsız bedevi…

Namert Vaiz lobisi…

Seviyesiz…

Sarhoş…

Faiz lobisi Yaratık….

Serkeş…

Ayyaş…

***

Kalmış mı ki söylenmedik…Ve; “benden olmayan(?)”lara takılmadık sap, kulp, sıfat!... Ne’yin dilidir ki bu; bunca “seçkin ifadeler(!?)” bile dindiremez kinin, öfkenin ateşini!?...

Sevgisizliğin nefret boyutuna ulaşan bu hali, sadece hoşgörüsüzlük tohumundan dal budak salmış kocaman bir ağaca dönüşmüş olabilir mi ki!?...

Kim verdi bu ağacın suyunu!...Kim büyüttü bunu!?.. Sevgi ağacı toplumda giderek kurumaya yüz tutarken, ihtimamla kim büyüttü bu soysuz ağacı!?..… Kim attı köprüleri…!?

Kim açtı küfürlü ilkel siyasetin kirli yolunu!?... Bu yol, bölücüdür, kırıcıdır, inciticidir, nefretçidir diyen olmadı mı hiç!.?..Bu ruh hali bu ülkeyi nereye sürükler!? Yandaş; kardeş…

muhalif; hasım, yetmedi, hain!...Ya bendensin, ya hainsin!.. Öyle mi!?.... Hangi ihtiraslı bencil yürek, bu mahalle kavgası ağzını yerleştirdi siyasete!....?...

Yüz-yüze bakılmayacak mı!?... İlkelliğin göstergesi, küfürlü saldırıdır diyerek uyaran olmadı mı hiç!.. Kimler; nasıl oldu da, ne oldu da “kıl olmayı”;  “kul olmayı” yeğledi de de   bu kirli siyasetin ürünü olarak, ortalığa saçıldı da… “gurur” duyulmakta olanlardan!..

Cesaretler verilmekte, alkışlar tutulmakta birileri adına, birilerine karşı!...

Aklın ve izanın saf dışı bırakıldığı, vicdanın sesinin duyulmaz olduğu ortamlar, topluma hayır getirmez!...

Soralım bir; böylesi bir ortam, hainlerden ve düşmanlardan başka kimin işine yarar? “Biz”demek dururken, nedir “siz” ve “onlar”!.. Kimdir ki; kimlerdir ki o “birileri”!?...  İlkel toplumlar bile; korunma adına, varlıklarını sürdürme adına, doğanın yanında, hainlerle ve düşmanlarıyla mücadele etmesini bilmişlerdir… Bu mücadeleler sonucunda çağdaş toplum olmanın gereklerine ulaşılmıştır…

Çağında nefes alıyor olup, ilkelliğin yasalarından kendisini kurtaramamış olanlarla mücadele etmek, her çağdaş bireyin görevi değil midir?.

***

Halkıma yazdığım açık mektupta; *Ülke tek; başbakanlar çoook!.... demişim. Ve eklemişim. “Gelen gidecek bir gün, ama delip gitmesin, ama, yıkıp gitmesin!...” demişim. “Kimler geldiiii; kimler geçti o makamdan!.. Kaçını kaç kişi sayabilir eksiksiz…” demişim. “Bizleeer!... Birileriii!…

Onlaarr!.. sözleri de; kubbede pis bir seda olarak bir süre daha yankılanacak olsa da “gelen” de gider günü gelende…süre dolanda!.. Mülk değil mahkeme kadıya!” demişim.  “Gücüne gidiyor insanın!..

Gidecekse delip de gitmesin, yıkıp da gitmesin, istiyor insan!...Kolay kurulmadı ki; kolay yıkılsın, diyor insan…” demişim…

Halkıma dönüp; “Sandıkta ülkeyi emanet verdiklerin, ebedi sahip sandılar kendilerini…

Uğrunda can verirken, kendine mülk bildiğin vatanı; vatan elden giderken, mahkeme kadıya mülk değildir, bu vatan senden çok benim!..Sen emanetçisin diyemedin!...

Demesini bilemedin!...” demişim… Hakaret etmişim!....

İyi mi!?.. He alanda, her meydanda, onlarca ekranda; yazılı, görüntülü, sözlü…3 Sütuna koca sayfa sözcüklerle kurgulanan binlerce cümleden hiç birisinde…

kuruma; partiye…

bireye; hiç kimseye hakaret yok da, benim dediklerimde var!... Öyle mi!...?... Hadi; canım sen de!....   15 Mart 2014

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank