1991'le 1995 arasında yaklaşık 5 sene süren Sırp ve Hırvat saldırıları sonucunda en az 250 bin Müslüman Boşnak şehit olmuş; 85 bin Müslüman Boşnak kadını, onlarca kişinin tecâvüzüne mâruz kalmış ve 500 bin Boşnak, Bosna'dan göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Sırplar ve Hırvatlar, Bosna'da gerçek anlamda bir 'soykırım' (jenosid) uygulamasında bulundular. 'Etnik temizlik' kavramı, Sırp cellatların Müslüman Boşnaklar üzerindeki politikalarıyla ortaya çıkmıştır. Ancak bu, 'etnik temizlik' aynı zamanda 'soykırım' suçunun da bütün şartlarını taşımaktadır.
Sırpların Bosna'da yaptıkları, Nazilerin Yahudiler üzerindeki soykırımından daha sadistçe uygulamalardır; çünkü Sırpların 'Türk' diye isimlendirdikleri Müslüman Boşnaklar üzerindeki işkenceleri müthiş bir kin ve nefreti aksettiriyor.
Srebrenitsa'da 11 ve 12 Temmuz 1995 günleri 12 bin kişi, akla gelmedik işkencelerle şehit edilmiştir. Depolara, ambarlara toplanan binlerce kişi, organları kesilerek, derileri yüzülerek, yakılarak ve diri diri toprağa gömülerek öldürülüyor. Erkeklerin gözleri önünde bütün kadınların ırzına geçiliyor. Hâmile kadınların karınlarını deşerek cenînlerini kesmek de, bu Sırp alçaklarının çok hoşlandıkları işkencelerden... Kaçmayı başaranları köpeklere parçalatıyorlar. Sorarım size annesinin önünde 1.5 yaşındaki bebeği parçalayıp derisini yüzerek etini kızartıp annesine zorla yedirmek için ne türlü bir canavar olmak gerekir?..
***
Srebrenitsa soykırımında ve Bosna'da uygulanan bütün vahşet, eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Miloseviç ile Bosna Sırplarının lideri Karaziç ve Sırp ordusunun başındaki General Mladiç adlı kâtillerin emriyle gerçekleştirilmiştir.
Ancak, bu alçak kâtiller sadece tetikçilerden ibarettir. Ne yazık ki, bu soykırımın gerçek fâilleri, her biri bir 'tek dişi kalmış canavar' olan köktendinci Hıristiyan Batı dünyasıdır. BM Barış Gücü, NATO ve başta Hollanda olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinin askerleri bu vahşete seyirci kalmış; hattâ birçok olayda Sırplarla birlikte soykırıma iştirak etmişlerdir. Srebrenitsa'da, sokaktaki adama sorarsanız; size Hollandalı ırz düşmanı askerlerin Boşnak kadınlarına nasıl tecâvüz ettiklerini anlatacaktır.
Bu soykırımda asıl sorgulanması ve yargılanması gerekenler Sırp cânilerinden çok; Srebrenitsa'yı 'Güvenli Bölge' ilân ederek Boşnakların silâhlarını toplayıp onları Sırp kâtillere teslim eden; hava harekâtını kasıtlı olarak engelleyen, BM Genel Sekreteri Butrosgali, Barış Gücü Komutanı Fransız Generali Janvier ve BM Bosna temsilcisi Japon Akashi gibi kişilerdir.
***
Srebrenitsa'da ve Bosna'nın her yerinde bu soykırımları yapanların, kurbanlarına: 'Siz Türkleri artık burada görmek istemiyoruz' dedikleri anlatılıyor. Sırplar, açıkça Osmanlı'dan intikam aldıklarını söylüyorlarmış. Yani, sizin anlayacağınız sevgili okuyucular, Bosna'da işkenceyle öldürülenler bizim insanımız, ırzına geçilenler de bizim kadınlarımızdır. Lâkin, bu şuur ancak milletimizde var. O sırada devleti idare edenlerimizde ise aslâ olmadı.
Bosnalılar, kendilerini Osmanlı'nın torunları ve Türk olarak kabul ediyorlar. Savaş esnâsında Belgrad TV'lerinde röportaj yapılan Sırp canavarları yarışırmışçasına, Boşnakları kastederek 'Ben bugün 15 Türk öldürdüm' gibisinden öğünürlermiş. Türk üst kimliğinin etnik nitelikte olduğunu zanneden bazı câhil aydınlarımız, elbette bu vâkıayı idrakten âcizdirler. Bosnalı, Hasan Nuhanoviç, 'Sırplar, bizi taşıdığımız Türk isimlerinden dolayı öldürdüler' diyor. Bugün hâlâ Srebrenitsa'da duvarlarda soykırım esnâsında Sırplar tarafından yazılmış 'Sve Turci u Turciju' (Bütün Türkler Türkiye'ye) sloganlarına rastlamak mümkün. Srebrenitsa'lı Bekir Türkmenoviç (Türkmenoğlu), 'Türkiye'de 75 milyon Boşnak yaşıyor; Bosna'da da 2 milyon Türk yaşıyor' derken gözleri parlıyordu.
Son olarak "Boğaziçi allâmeleri"ni ve liberal geçinen aydın bozuntularını, Ermeni iftiralarını bırakıp gerçek "Soykırım" görmek için Bosna'ya çağırıyorum. Bunu söylediğimde, Boşnak asıllı bir dostum, "Bunu yapmazlar. Çünkü fukara Boşnakların, onları satın almak için Ermeni diyasporası gibi parası yoktur ki!" dedi.