Boşa Giden Alkışlar
Medeni toplumların benimsediği insan örneği okuyan, araştıran, inceleyen ve hep ileriyi gören insandır. Gelişmiş ülkeler bu konulara ağırlık vermişler ve bu sayede yakalamışlardır o seviyeyi.
Hep medeniyetten söz edilir, medeni olmaktan söz edilir. Medeniyet ve medeni olmak lafla olmaz. Sokaklara afiş asmak, futbol maçlarında olay çıkarmak, halkın malını yağmalamak medeniyet değildir.
Maalesef ülkemizde sık sık gördüğümüz tablo budur. Bunu yapanlar ise çoğunlukla yüksek tahsil yapmış ya da yapmakta olan insanlar. Bence medeni olabilmek için ilk önce insana saygıyı bilmeliyiz, yaşadığımız ülkenin bayrağına milliyetine ve kültürüne sahip çıkmalıyız.
İleri düşünmeli, ilime ve bilime önem vermeliyiz. Bunun yanında mensubu olduğumuz ülkenin bir vatandaşı olarak bize verilen sorumluluğu tam olarak ve doğru yerine getirmeliyiz. Adam kayırmak, birilerine payanda olmak, yakıp yıkmak ne medeniyettir ne de medeniliktir. Ancak o sembolün altına sığınılan bir acizliktir.
İnsan her şeyden önce kendi olabilmelidir inancı, dili, kültürü her şeyi ile. Kişi kendi olmalı her zaman. Kendi doğruları, kendi kararları ve kendi kişiliği ön planda olmalı. Böyle olduğu sürece doğru kararlar alınır, doğru sonuçlara ulaşılır.
Başkalarının güdümünde onun istekleri doğrultusunda hareket eden ve hiçbir zaman kendi olmayı başaramayanların ise her attıkları adımlar yanlış, yalan ve uydurmalardan ibarettir.
Kendi olabilen insanlar zaten başkasının emirleri ile hareket etmezler. Kararlı ve bilinçlidirler. Attıkları her adımı ölçüp hata yapmamaya özen gösterirler. Bu durumdaki insanlardan ne çevresine ne ülkesine zarar gelmez. Aksine ülkesinin kalkınmasında ve gelişmesinde katkıları büyüktür.
Daima doğrudan ve güzel olandan yana oldukları için toplum içerisinde saygın bir yer edinmişlerdir. Oturmuş kişilikleri onlara daima güven vermiş, değerli tutmuştur. Onlarda buna layık olmanın bilinci içindedirler.
Medeni olabilmek için önce insana saygıyı bilmeliyiz demiştim. Eğer bizim kendime saygımız yoksa başkasına saygı göstermekten söz edemeyiz. Üzülerek görüyoruz en büyüğümüzden en küçüğümüze kadar bir birimize gösterdiğimizi saygıyı.
Bize öğüt verenleri ülkenin kalkınması ve insanımızın mutlu yaşaması için neler yapılacağını söylemek, gelişmek ve yükselmek için neler yapacağımızı söylemek yerine ve bize örnek olmaları yerine söylediklerini, anlattıklarını ve yaptıklarını görüyoruz.
Hal böyle olunca kafamız iyice karışıyor. Acaba biz medenimiyiz? Ya da medeniyetin neresindeyiz. Yetişen nesle hangi örnekleri göstereceğiz, hangi mirası bırakacağız.
Her çeşit imkâna ve tabi güzelliklere sahip olan ülkemizin neden bu kadar geri kalmasına, ülkemiz insanının ne den bu kadar gerici ve cahil olmasına seyirci kalındıkça biz medeniyeti yakalamak, çağdaş ve uygar seviyeye çıkmak ve medeni olmak yerine sadece kendimizi avuturuz.
Birileri söyler bizler hep dinleriz ne dediğini bile anlamadığımız, nereye gittiğimizi bile bilmediğimiz halde var gücümüzle alkışlarız. Fakat bu alkışlar bize hiçbir şey kazandırmaz. Onlar kazanır, kaybeden hep biz oluruz.
Böyle olmamız mı isteniyor acaba? İsteniyor olsa bile artık uyanmalıyız. Alkışlarımız boşa gitmemeli hem de ucuz olmamalı. Kendimiz olmalıyız artık. Kimi ve neyi alkışladığımızı da öğrenmeliyiz. Ancak o zaman medeniyeti yakalar medeni olabiliriz.