Boş Kalan Küp
Rahmetli babaannem anlatırdı. Eskiden temel, Nasrettin hoca hikâyeleri bu kadar çok bilinmiyormuş. Babaannem de padişah vezir hikâyeleriyle büyümüş. Çocukken bizlere anlatırdı. Şimdi anlıyoruz ne demek istediğini. Krallık ve padişahlık dönemlerinde vezirler, bu dönemde ise vekiller, bakanlar boş küple gelip küpünü dolduruyorlar. Tabi yapanlar için söylüyorum. Dürüst çalışanlara sözümüz yok.
Padişahta, başbakan da ne kadar adaletli, doğru ve dürüst olursa olsun çevresi olmazsa engelli gözükür ve bir taraftan çürümeye başlar. O nedenle çok titiz davranması gerekir. Bu durum makam sahipleri içinde geçerli. Adları kullanılarak yapılan işler her zaman kendilerine mal ediliyor. Kişi gidip birebir görüşüp soramayacağı için inanıyor. İnanmasa da yapacak bir şey yok. Mecburen kabulleniyor.
Önce masalımızı anlatalım. Padişaha gelip vezirin hazinenin altınını çaldığını ve küpünde biriktirdiğini söylerler. Padişah önce inanmaz. Ama içine de şüphe düşmüştür. Araştırır ve takip ettirir. Söylenenlerin doğru olduğunu görünce çok üzülür. Güvendiği vezirinin böyle bir şey yapması, halkın yetimin hakkını yemesinin bir cezası olacak elbet. Veziri huzura çağırtır. Son kez veziri dinlemek ister. Vezire neden böyle yaptığını, sahip olduğun imkânlar sana yetmedi mi.'' Böyle durumlarda kellenin gideceğini cezasının idam olduğunu bilmiyor musun' 'der.
-Vezir padişahım altının cazibesine dayanamadım. Eğer beni öldürtürseniz yeni gelecek vezirde kendi küpünü dolduracak. Hiç olmazsa benim küpüm doldu iki parmak kaldı daha sonra almayacağım. Yeni vezir boş küple gelecek ve dolana kadar o da çalacak der.
Evet; şöyle bir etrafımıza baktığımızda herkes diyebileceğimiz kadar çoğunlukta insan kendi çapı kadar alıyor. Adı rüşvet değil hediye bağış oluyor. Yatırımcı Kamu Kurum ve Kuruluşlarında, KİT'lerde yaşanıyor. Kısacası her yerde. ..
Müteahhit ve taşeronlardan gizli veya açıkça faydalananlar. İhalelerde ayrı bir konu. Adını bal tutan parmağını yalar zihniyetine sahip olanların yaptığı bir iş. Ama dürüstlük konusunda kimseye söz bırakmaz adeta dürüstlük timsali olurlar. İşlerine taş koyan olursa makam sahibiyse o elemanı sürgün eder. Yerinden eder. Kısacası burnundan getirir. Ve buralarda derler bir kulağın sağır, dilin lal, bir gözün kör olacak. İşin rast gitsin yoksa başından belalar gitmez diye aleni veya gizli tehditler. Her şeyi kılıfına uydururlar hatta sen suçlu olursun. Minareyi çalan kılıfını hazırlar derler.
Hatta bazıları da işin içinden çıkmak ya da çamura basıp üstüne sıçratmak istemediğinden ‘her doğru her yerde söylenmez' derler. Yanı sussan yükün ağır olur, söylesen başından belalar gitmez sana musallat olurlar.
Padişahım vezirlerin küpünü dolduruyor mu demeli yoksa bırakın doldursun gelen boş küpü dolduracak diye ya da başımıza bela olacak diye kör, sağır, dilsiz mi olmalı. Bence padişahla Elele verip bütün küpleri kırmalı. Yetim, kul hakkı yenmemeli, Emaneti korumalıdır. Sizce nedir?