Borsalarda Satışlara Rağmen Panik Yapmamak..!
Faiz artırımları bir kar realizasyonu mu? Yoksa kar realizasyonu sebebi mi? Piyasa bunu anlamakta zorlanıyor. Faizler artacak, ABD doları değer kazanacak spekülasyonları uluslararası piyasalarda borsaların düşmesine, gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybetmesine sebep oldu. Dow Jones Sanayi endeksi son zamanların en sert düşüş hareketlerini yaptı.
30 Ekim 2009 Cuma Dow Jones Sanayi endeksi 9700 puanın biraz altında 9664 den kapadı. Bu düşüş elbette bazı verilerin etkisi ile oldu. Ama asıl sebebin uzun zamandır yükselmekte olan piyasaların ve düşmekte olan faizlerin bir kar realizasyonu ihtiyacı hissetmesi idi. Öyle ki yükselen endeks seviyeleri neredeyse kriz öncesi durma gelecek kadar düzeltmişti. Bu durum reel sektör verileri ile çelişen bir durum. Sokaktaki her bireyin çektiği sıkıntı nedense mali piyasalara yansımamakta idi. Gelişmiş sanayi ülkelerinde işsizlik ve güvensizlik rekorları kırılırken borsaların daha da yükselmesi veya yüksekte seyretmesi anlamsız. Beklenen kaçınılmaz davranış bu olacaktı ve sonunda uluslar arası piyasalar bundan etkilendiler.
Bundan sonra nasıl bir seyir izler?
Piyasalar bundan sonra daha sakin ve gerçek verilere göre yeni denge seviyesinde hareket edecektir. Her çıkış ve düşüş sonunda endekslerde yeni denge seviyeleri oluşur. Bu denge seviyesi piyasaların o noktadan sonra yapacakları hareketin referans noktasını oluşturur. Piyasa aktörleri bundan sonraki süreci bu referans noktası içinde değerlendirecektir. Dolar/ Euro paritesi ve emtia fiyatları uluslararası piyasaları doğrudan etkilemektedirler. Özellikle petrol fiyatları borsaları sürükleyen bir unsur olmaya devam etmiştir. Cuma borsalar düşerken petrol fiyatları da günlük en büyük düşüşlerden birini yaşadı. Petrol fiyatları ile uluslar arası piyasalar arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu durumun aynı şekilde sürüp sürmeyeceği piyasa oyuncuları için önemli bir durumdur. Analizimize göre önümüzdeki dönemde bu yatırım araçlarının birbirini etkileyen yapısı değişeceği yönündedir. Özellikle petrol ve borsa ilişkileri artık doğrudan belirleyici olmayabilir. Bunun için bu algoritmanın geçerliliği birkaç ay daha test edilecektir.
Son zamanların referans verisi EURO/ USD paritesi olmuştur. Parite seviyesi DOLAR Carry Trade nın cazibesini veya sürdürebilirliğini bize anlatacaktır. Doların bütün yıl sert düşüşler yaşması pariteyi 1.50 seviyesine kadar taşımıştı. 1.50 geçemeyen parite Cuma piyasaların kırılmasına sebep olan hareketini yapmıştır. Cuma kapanışta ilgili parite 1.4714 seviyesine çekilmiştir. Destek 1.4700 – 1.4680 – 1.4500 seviyeleri olarak önümüzde duruyor. Önümüzdeki haftalar bu noktaları takip ederek piyasaların yönünü tayin etmeye çalışacağız
Uluslararası endeksler ne olur?
Uluslar arası endeksler yeni bir denge seviyesini oluşturduktan sonra oluşacak makro ekonomik politikalar sonucu yeni bir davranış modeli geliştirecektir. Endeksler uzun soluklu yükselişlerini elbette bir dinlenme fırsatı yaratarak ara vereceklerdi. Dow Jones Sanayi endeksi yazımızın yayımlandığı hafta 9440 seviyelerini test edebilme potansiyeli taşıyacaktır. AB finansal piyasaları da bu çekilmeden en çok etkilenen piyasalar olarak karşımızı da duruyor. Özellikle Almanya çok ciddi geri çekilmeyi daha erken yaşadı. 5300 destek seviyesi gözlemlenecektir. Buna rağmen Dünya da var olan aşırı para arzı, alternatif yatırım araçlarını kazanç imkanlarını sınırlı olması yüzünden değişken getirili yatırım araçlarının bir çoğu cazibesini koruyacaktır.
Yine para arzının bu şekilde devam ediyor olması, enflasyonist baskıların olabilirliği ve oluşan zenginliklerin aradığı sığınılacak liman psikolojisi ile değerli metaller( emtia) önümüzdeki yılların perspektifi açısından ve kısa dönem korunma aracı olarak da cazibesini koruyacaktır. Özellikle Altın üzerinde spekülasyonlar hiç bitmeyecekmiş gibi duruyor. Altın yakından izlenecek bir enstrüman olarak dikkatimizi çekiyor.
Türkiye ye gelirsek;
Maalesef Türkiye için olumlu konuşmak zor. Ama Türkiye dinamiklerini etkileyen birçok faktör var. Tabi ki olumlu faktörler, algılama açısında daha çok ön plana çıkmaktadır. Buna göre; Demokratik açılımdan tutunda, komşularla yaşadığımız bahar dönemi, bölgesel aktiviteler den tutunda uluslararası konjonktür de yaşadığımız olumlu algılamalar Türkiye ye para akışını ve uluslararası piyasalarda Türk varlıklarına ( Hisse, bono, kamu kaynakları vs) olan cazibeyi arttırmakta ve değerlenmesini sağlamaktadırlar.
Bütçe disiplinin bozulması, bütçe açığı, reel sektör krizi, yetersiz üretim ve ihracat, sanayi deki atıl kapasite gibi belli başlı sebeplerden dolayı piyasaların daha fazla iyi olmasını beklemiyorum. Ama 2008 de başlayan finansal krize tepki niteliğindeki yükselişle endeks seviyelerinin geldiği noktada gerçekleşen fiyat seviyelerinde başka fırsatlar oluştuğu da gerçektir. Ayrıca ekonominin yaşamsal döngüsü içinde muhtemelen olması beklenen gelişmelere de atıfta bulunarak bazı sektörlerde yaşanacak canlanmaları da bu dönem satın alabiliriz. Özellikle bankacılık ve finans sektörü ile holdinglerin piyasa değerlerinin hızlıca yükselmesi ve neredeyse kriz ortamının olumsuzluklarını atlatması, değerlerini koruması bu hisselerden şimdilik uzaklaşılması gerekliliğini ortaya koyuyor. Bunların dışındaki firmaların piyasa değerleri takip edilebilir tavsiyesinde bulunabilirim. Özellikle birleşme ve yeni satın almalar gündemde yer alırken bunları göz ardı etmemiz lazım.
Ne kadar övünsek ve günlük işlem hacminin 2.5 Milyar TL civarlarından olduğu bir IMKB den bahset sekte bu işlem hacminin büyük bir çoğunluğunun IMKB 15 hadi bilemediniz ilk 30 en çok işlem gören hisselerde olduğu, bunun yanında borsa endekslerini 23.000 seviyelerden 50.000 seviyelere de ancak IMKB de yer alan en hacimli 10 hissenin sayesinde sürüklendiği gerçeğini değiştiremiyoruz. Bu noktada IMKB’ nin daha çok yol alması ve gerçek sanayi ve hizmet şirketlerinin piyasalara kote olmasını beklememiz, teşvik etmemiz, yatırımcılar tarafından da talep edilmesi gerekir.
Geçen hafta IMKB’ nin kötü performansına yorum getirecek olursak; IMKB 100 endeksi 52.000 endeks seviyesini kıramayarak 49.000 seviyesine geri çekilmişti. Önceleri bu geri çekilme destek noktalarında tutunma sağladı. Ama Cuma piyasalarda yaşanan kırılmanın etkisi ile 47.184 e çekildi. Bu noktada 46.000 seviyesi yeni destek ve tutunmazsa 44.300 – 44.500 seviyesine hedefleyen bir düşüşle karşı karşıya kalabiliriz.
Döviz Cephesi de farklı bir durum yok… IMF anlaşması bir yılan hikâyesine döndü. IMF anlaşması ülke ekonomisi için bir çıpa ve dünya piyasaları için bir referans olabilecekken hala beklemekteyiz. Kısa bir süre içinde bir karar verilmesini bekleyen piyasa oyuncuları olduğu gibide, artık anlaşma olmaz diyenlerde var. Bizler için hangi durumda nasıl bir pozisyon almamız gerektiği konusunda bir açılıma ihtiyaç var. IMF anlaşması olmazsa bile vergi barışından 20 Milyar USD ve yabancı sermaye akışlarında ülkeye 16 Milyar USD para girişi gözlemlenmekte. 2009 yılı için beklenen follow bu şekilde atlatılmış olunacak. Ama asıl dikkat edilmesi gereken 2010 iç borçlanma ve diğer finansman ihtiyacı. 2010 yılını şu anda öngörememenin sıkıntısı yaşanmaktadır. Ben ekonomi yönetimi yerinde olsam faizi artırım sürecinin başlama tehlikesinin yaratacağı sıcak para kaçışının da etkisini düşünerek IMF ile kısa süre içinde bir doğrudan standby ve/veya kısmi standby anlaşmasını yürürlüğe sokarım. Yeni yıla bu kabusla girmek üstelik iç siyasi gelişmelerin zirveye çıkacağı bir sene bunun stresini taşımak çok zor olacaktır.
Hala IMF anlaşması olmalımı ?
Dengesiz görünümlerin filizlendiği ve finansal stres ortamının arttığı, gelecek olan yeni yılında reel ekonomi için sıkıntılı geçeceğini düşünerek siyasi otorite, riske girmeden zaten yeni dönem de çoğunlukla IMF normlarına göre düzenlenen ekonomi yapısının da avantajlarına kullanarak bir an evvel IMF ile mutabakat sağlamalıdır. Süreç bunun gerekli olduğuna doğru bir yol almaktadır. Kişisel olarak IMF anlaşmasının ülkeye çok şey katmayacağını düşünüyorum. Ama girdiğimiz süreçte kamu açıklarının sürekli artıyor olması, işsizlik sorunları ve sosyal adaleti sağlayacak argümanlar için gerekli olan yatırımların finansmanı, reel sektörün kritik yapısı, başka bir finansman kaynağının bulunmayışı, başka bir örgütlü yapıdan kaynak saplanmasının mümkün olmayışı, uluslararası mali sistemdeki istikrasızlığın henüz atlatılmamış olması gibi sebeplerden dolayı gerekli olmuştur.