Bomonti’den Sanata…
Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında Batı ile ticaret artar ama değişen sadece ikili ilişkiler değildir.
Batılı davranış kalıplarıyla, saray ve malikanelerdeki yaşam biçimleri de değişmeye başlar.
Üst düzey erkan, paşaların
aileleri, veliahtlar üç dört yabancı dil bilerek yetiştirilir.
Kız, erkek diye çocuklar arasında ayrım yapılmaz, mürebbiyeler tüm çocukları bilimden sanata donatırlar. Piyanolar salonlarda yerini alırken ......... şarabın yanı sıra bira da evlere girmeye başlar.
İlk küçük bira imalathanesinin İstanbul ve İzmir’de kurulduğunu yazıyor tarih.
Büyük ölçekli bira fabrikasını ise ilk kez 1890’da Bomonti kardeşler İstanbul Feriköy’de açıyor.
İsviçreli iki kardeş Bomonti’lerin yatırımı olan fabrika daha sonra kurulduğu semte de adını verir.
1909’a kadar rakipsiz olarak İstanbul ve havarisinde bira üreten tek firmadır Bomonti.
Bir süre sonra “Bira Bahçeleri” kurarak birayı halka yaymaya çalışır.
AİLE BİRA BAHÇELERİ
İstanbul, Trakya ve Marmara Körfezi kıyılarından Eskişehir’e kadar uzanan nüfus bölgesinde “Bomonti Bira Bahçeleri”nde yalnızca ailelere bira verilir.
Kendisine has şişesi, özgün lezzeti ve az alkolüyle hemen sevilen Bomonti geniş bir pazar yaratır.
Muhafazakar yaşamın hüküm sürdüğü yıllarda dahi Bomonti bahçeleri ilgi görür.
1909 yılında ise Bomonti’nin karşısında yine İstabul’da ilk rakip bira firması Nektar çıkar fakat birbiriyle giriştikleri rekabet iki firmanın da zarar etmesiyle sonuçlanınca Bomonti ve Nektar birleşme kararı alır.
1912 yılında “Bomonti-Nektar” olarak ortaya çıkarlar. Bomonti-Nektar en büyük yatırımını İzmir’e yapar.
Sadece bira ile sınırlı kalmazlar ve ilk rakı fabrikalarını İzmir’de kurarak hacimlerini artırırlar. Uzun yıllar boyunca ülkemizdeki en ciddi firma olarak ayakta kalan şirket Cumhuriyet’in kurulmasının ardından içki tekeli sorunu ile karşılaşır.
ADI TEKEL OLDU
Sonrası malum. Tekel özelleştirmeleri vs. İşte o gün kapısından içeri girdiğim bina içinde böyle bir tarih taşıyordu. Cumhuriyet, millileştirme harekâtına başlamıştır. Osmanlı’dan kalan kapitülasyonlar kaldırılırken yabancıların elindeki şirketler de kamuya kazandırılmaktadır. Yalnızca sahipleri Türkiye vatandaşı olan Bomonti-Nektar’a 1938’e kadar üretim izni verilir. Ancak iznin bitmesi beklenmeden Bomonti yönetimi İçki Tekeli Türk A.Ş’ye verilir. En son olarak ise 1934’de yönetim ve mülkiyetine bu kez tamamen el konulur. Bomonti-Nektar bundan sonra “tekel” olarak anılacaktır. Üzerinden çok uzun yıllar geçtikten sonra atıl kalmış bu alanı, İzmirliler’in doğalgaz ortaklığı ile tanıdığı Türkerler Holding satın aldı.
Tamam buraya da bir gökdelen dikilecek ama Türkerler Holding Yönetim Genel Koordinatörü, kentin yakından tanıyıp sevdiği Prof. Atilla Sezgin, arazi içindeki altı tarihi fabrikayı da restore ederek sanat merkezine dönüştüreceklerini söylüyor.
“3 İzmirli Sanatçı” adıyla Güven Zeyrek, ressam-mimar Nafi Çil ve heykeltraş Ozan Ünal’ın resim ve heykelleriyle açılan ilk sergi holdingin sözünü tutacağının güzel bir adımı oldu.
Etkileyici bu sergiyi 23 Kasım’a kadar görmenizi öneririm. Tabii atmosfer, alanın tarihini bilenler için daha da hoş. Türkerler eski fabrikaların her birini birer sanat merkezine dönüştürürse ve belki birisi tarihi bira evi olarak yaşatılırsa, İzmir’de fark yaratırlar.
Neyse ki şirketler günümüzde en güçlü itibarı, sanatla yakalayacaklarının farkında. Bizlerin de nasibine gökdelenlerin arasında ne düşerse artık!