Bölgemizdeki Savaşlar kalıcı mı?
Savaşın kalıcısı mı olur demeyin. Taraflardan biri yenilince savaş biter. Evet, savaşlar eninde sonunda biter de…
Feodal savaşlar ve mezhep savaşları kalıcı savaşlardandır. Tarih böyle yazıyor.
Avrupa’da Yüz Yıl savaşları, Otuz Yıl Savaşları aklımızda kalanlardır.
Bu savaşların özü mezhep savaşları olmasıdır. Çıkarlardan ziyade, bir tarafın öte tarafa inançlarını kabul ettirmesi savaşlarıdır.
İnançlar kısa sürede değişmediğinden savaşlar da, uzun süreli savaşlar oluyor.
Birinci ve İkinci dünya savaşları çıkar savaşıydı. Birincisi Osmanlıyı paylaşmak, İkincisi de Almanya’yı durdurmaktı. Kısa sürede bitti.
Haçlı seferleri de, bir bakıma inanç savaşlarıydı. İslamiyet-i dönüştürme veya mahkûm etme savaşlarıydı. Hala sürüyor.
Emperyalizmin bölgeye saldırısı, her ne kadar enerji amaçlıysa da, ruhunda ve kültüründe din karşıtlığını da barındırmaktadır.
Burada, bir ‘geri’ ‘ileri’ tanımı yapmamız anlamayı kolaylaştıracaktır.
Emperyalizm en gerici bir insanlık düşüncesidir. Başkasının malını zorla gasp etmek, bunun için milyonlarca insanı öldürmek, ilerici bir düşünce olamaz.
Emperyalizmin gericiliği; öldürerek zenginlik elde etmek, elde edilen zenginliği, belirli bir zümrenin elinde toplanmasını sağlamak, ne kadar ilerici teknoloji kullanırsa kullansın gerici bir düşüncedir.
Genel bir gericilik tanımı yaparsak, insanlığa düşman olan her düşünce gerici bir düşüncedir.
Mezhepçilik ve dincilikte gerici düşüncelerdir. Bunlarda inanç için insan öldürürler. Dolayısıyla gericidirler.
Emperyalizm çağın en gerici gücüdür.
Amerika’nın, mezhepçiliğin ve dinciliğin ağır yaşandığı bölgelere, bomba atması, çatışmaların fitilini ateşlemeye yetmektedir.
Irak işgalinde, halkların üzerine atılan Amerikan bombaları, mezhep ve etnik savaşların başlamasına neden oldu. Irak’ta 2003 yılından beri savaş var. Sekiz yıl savaşlarını da buna dâhil edersek, Irak’ta aşağı yukarı yirmi yıldır savaş var.
Afganistan’da 35 yıldır, emperyal devletlerin varlığı sebebiyle mezhep çatışmaları var.
Suriye’deki savaş dört yılını tamamladı. Gidişat öyledir ki, bu savaş çok uzun yıllar süreceği gibi içine bizi de alma riskini taşıyor.
Suriye’de, Amerika ve Avrupa çıkarlarından vaz geçecek gibi durmuyorlar. Emperyalizm kendi içinde zora düştükçe, sorunlarının çözümlerini fetihlerde arar.
Bölge insanı da, yaşamından vaz geçemeyeceğine göre, bu savaşlar öngörülenden daha kalıcı savaşlardır.
Ya taraflar birbirlerini öldürerek bitirecekler ve savaş bitecek, ya da çok büyük bir güç kullanımı aşamasına gelinecektir.
Türkiye’de, mezhepçi olmayan bir iktidar da işbaşı yapsa, Suriye’de, süren savaşların, ülkemize bulaşmayacağı garantisi yoktur.
Savaşlardan çıkış için bir tek şans görünüyor. Onu da, Amerika elinden geldiğince geciktiriyor.
Bölge ülkeleri İran, Türkiye, Suriye bir anlaşmaya varırsa, savaşı küçük bir bölgeye hapsetmek mümkün olabilir.
Böyle bir çözüm arayışı elbette Türkiye’de laik ve Atatürkçü bir iktidarı gerektirir.
Bölgedeki bu gericilik, artık tersine çevrilip, modern bir dünyanın kurulmasına izin vermez.
Bir taraftan mezhep savaşlarının tehdidi, öte yandan etnik bölücülük tehdidi var. Çifte tehditle karşı karşıya olan ülkemizde, mutlaka güçlü bir orduya sahip olma zorunluluğu var.
Savaşların kalıcılığı düşüncesi buradan kaynaklanmaktadır.
bulentesinoglu@gmail.com