content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
09 Tem

Bizim Genetik Özelliğimiz

Gerçi artık işin suyunu da çıkarttılar ya!..
Malum, gündemde Ergenekon var, herkes bu konuda yazıyor, biz de fazla eksik kalmayalım dedik.


Şu sıralar Ergenekonla yatıp, Ergenekonla kalkıyoruz. Televizyon haberlerinin bir saatinin nereden baksanız ortalama yarısını bu ve türetilen haberler alıyor.
Gırtlağımıza kadar Ergenekonla dolduk

En son, iki general de gözaltına alınırken, soruşturmayı yürüten savcının, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Gazeteci Mustafa Balbay’ın bu durumuna itiraz ettiği ve tutuklanması talebinde bulunduğunu da öğrendik.
Eh, haberlerin gidişatından, gözaltına alınmaların daha bitmediği ve devamının geleceği de görünen köy gibi olduğu anlaşılıyor.

Tüm bu gelişmeler sürerken, tutuklanan iki general ile ilgili olarak “darbeci generaller” nitelendirmesi kamuoyunda yer almaya başladı bile.
Hem de terör örgütü kurmak da işin cabası.
Tabii bir de ortada “darbe olmasın” mitingleri peşpeşe yapılmaya başlandı ya, onun da altından Çapanoğlu çıktı.

Meğerse, bir yerlerden tetiklenen bir takım girişimlerle, bu bilgiler zaten kendilerine ulaştırılmış ve kamuoyu oluşturmak için de “darbeye hayır” mitingleri tertiplenmiş!..
Çok ilginç... Bu konu ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde de bir yazı yazmış ve eğer “darbeye hayır” mitingi yapılıyorsa, bu ülkede hâlâ darbe korkusu var demektir, demiştim.

Sonra, bu konuyu gazetemizin de tarih araştırmacısı Ali Akkoç hoca ile konuştum.
Binlerce yıllık Türk tarihi, ordunun yaptığı darbelerle doluymuş meğerse... Bizim geleneğimizde beğenilmeyen kağan, beğenilmeyen sultan, beğenilmeyen padişah ve tabii yakın tarihimizde de beğenilmeyen başbakanlar, hep ordu eliyle devrilmiş.
Anlayacağınız, bu durum bizim genlerimize işlemiş. Bunun için de çok fazla yadırgamamamız gerekir diye düşünüyorum!.. Ha, yadırgasak ne olacak ki zaten? Değişen ne var?
Bakın bizde ilk ordu marifetiyle iktidarı devirmek, taa milattan önce ikinci yüzyılda meydana geliyor. İlk Türk devleti olarak tarih sahnesinde yer alan Büyük Hun Devleti’nde, babası Teoman Han’a kızan oğul Mete Han, kurduğu ordusu ile babasını devirerek, bu geleneği başlatan ilk Türk Hakan’ı olma onuruna da erişiyor.
Dedik ya, bizde yönetimi beğenmeyen, ordu kanalı ile iktidarı devirip, kendisi geçiyor başa diye. Bunun kapısını Mete Han açarken, günümüze kadar onlarca örneği ile devam ediyor bu süreç.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ise Fatih döneminde başlıyor, ordunun iktidardakini devirip, yerine kendi istediğini geçirmesi... Ve bu süreç yaklaşık 2 bin 500 yıllık bir zaman diliminde onlarca kez tekrarlanarak bugünlere uzanıyor.
Bu konuyu şimdilik burada böyle kısaca değinip geçelim de, asıl tarihçi Ali Akkoç hocanın, yine bu konu ile ilgili olarak hazırlayacağı köşe yazısını merakla bekleyelim.
Sanıyorum, Ali Akkoç’un değineceği ve bugüne kadar belki de bilmediğimiz birçok gizlilik de, gözlerimizin önüne serilmiş olacak.

Şimdilerde ise demokrasi ile yönetiliyoruz(!) ya, bazılarımız artık ordunun darbe yapıp, iktidarı ele geçirmesine karşı çıkarmış gibi görünmeleriyle de dikkat çekiyor.
Tabii darbe olunca, darbeci de oluyor doğal olarak. Ve yine tarih sahnesine baktığımızda, darbecileri, darbe yapmaya teşvik ediciler de oluyor!.
Aslında, ordunun darbe yapmasının en önemli nedeni, bu darbecilerden daha çok, darbecileri darbe yapmaya teşvik edicilerin başının altından çıkıyor. Bu teşvik ediciler, kimi zaman sadrazam oluyor, kimi zaman hanım sultan oluyor, kimi zaman iktidardaki padişahın kardeşi oluyor.

Sonuçta hepsi bir gücün, hepsi günün şartlarına göre bir nemalanmanın peşinde. İşin ilginç taraflarından bir başka yönü de, her darbede sürekli olarak halkın, tebaanın, vatandaşın öne sürülmesi, onların rahatı huzuru ve mutluluğu için darbe yapılmasına gerekçe oluşturması.

Yakın tarihimizdeki darbelerde de, darbe teşvik edicilerin ne kadar önemli rol oynadığı hepimizce bilinen gerçek.

Hele hele en son 12 Eylül 1980 darbesinde, kimi kitaplarda Evren ve arkadaşlarının isteksiz olduğunu belirtmesine karşın, teşvik edicilerin aylarca darbe yapmaya yönelik girişimlerde bulunduğu ve ikna etmek için çok yoğun çabalar sergilediği de anlatılır.

Öyle ki, ordunun en tepe noktasında bulunanlar, eğer darbeyi kendilerinin yapmamaları durumunda, ordunun daha alt kademelerinin bu darbeyi yapacağı ve kendilerinin de bir kalemde devre dışı bırakılacağı görüşüne de inandırılır.
Tıpkı 1960 darbesinde olduğu gibi!..
Türk Ordusu için bir utanç kaynağı olan 1960 darbesinde genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları devre dışı bırakılarak, albaylar cuntasının oluşturulmuş  ve yüzbaşıların önayak olduğu bir darbe olarak tarihimize geçmiştir.
Sonrası da malum zaten.

28 Şubat sürecinde de farklı bir şeyler yaşanmadı. O günlerde de, Ordu’yu bir darbeye yönlendirmek isteyen profesöründen, gazetecisine kadar bir çok darbe teşvik edicisi de rol oynadı.
Kimileri bizzat giderek görüş belirtirken, kimileri de köşelerinden “Ordu yönetime” diyecek kadar ileri gitti.

Sanki günümüzde farklı durumlar mı var? Yok tabii ki. Belki isim değiştirdi, belki şekil değiştirdi ama darbe teşvik ediciler yine siyaset sahnesinde kendilerine biçilen rolü oynamaya devam ediyor.

Kimi el altından, kimi de açıktan açığa...
Demek ki, binlerce yıldan bu yana Türk olmamızın hasebiyle genlerimize işlemiş bir gerçek, bir kez daha su üstüne çıkıyor.

Bizim bundan kurtulma gibi bir şansımızın olmadığı da görülüyor. Genlerimize işlemiş bir karakter özelliğimizi, ne yapıp da içimizden atabileceğiz ki? Böyle bir durum söz konusu olabilir mi?
Bakmayın siz ortaya “darbeye hayır” mitingleri ile çıkanlara. Belki onlar da inanmıyorlar yaptıkları eyleme. Sırf günü şenlik(!) olsun diye meydanları dolduruyorlar.

Herhangi bir darbe girişimi olduğunda, ya da bırakın girişimini olur mu olmaz mı belli değil, ama gerçek bir darbe olduğunda, ilk biad edecek olanlar da yine bu demokrat geçinenler olacaktır.

Tıpkı 60 darbesinde olduğu gibi... Tıpkı 80 darbesinde olduğu gibi...
Biz birbirimizi biliriz, onun için de bu hamasi eylemlere de karnımız tok.
.................................
Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Ergenekon destanını iyi kötü hepimiz biliyoruz!.. Acaba diyorum, 21. yüzyılda böylesine abuklukları yaşayacağımızı bilselerdi, atalarımız Ergenekon’dan çıkarlar mıydı?
Vallahi hiç sanmıyorum!.. Ya siz?...

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank