Bizim Ağaçlarımız (II)
Türküler bizi söyler, ağaç üstünden
Elbette ağaç köy denildi mi ilk akla gelenlerden olur. Ya türküler. Türküler bizi söyler nağme nağme. Hele bir de bu ikili birleşti mi sormayın gitsin. Hangi ülkede bu kadar uyumlu bir araya gelebilir. Vardır elbet başka yerlerde de. Ama Anadolu’da
bir başka duyguludur. Kendinden olan her şeyi saklamıştır mısralara. Nesrinden başlamalı bilinmez. O kadar çok ki.
“Uzun uzun kamışlar” oldukları yerde büyürken, sevdalılar ise “Nazlı yârin gurbete gidişini” ruhen hazmedememiştir.
“Cevizin yaprağı” neden “Dal arasında”dır bilinmez ama “Mandanın söğüt dalına yuva yapmasının” hayretle dile getirir.
“Ala gürgenin dalının püsküllü” oluşu neleri hatırlatmakta ve kaç kişinin başında “Kavak yelleri esmiştir bu ülkede? ”
“Mor menekşe neden boyun eğmiştir onun hüsn ü cemalinden ?”, “Meşeden gel meşeden” derken kastedilen ne?
“Arpa buğday nasıl çeç” olur? “Güzelin bağ arasında” işi ne? “Fındık dalları ne zaman yeşerir” “Bitlisin önünde ki bağlar”a ne oldu?
Ve yüzlerce halk türküsü…
Sakın demeyin ki gülü laleyi unuttun? Gül için takâtımız yoktur. Asırlardır ne mısralar yazıldı ne sözler söylendi hakkında. Üstelik tamamen yerli ve bizden bir çiçek. Ne batıdan devşirme, ne de morarmış utancından. Ne Çin’e ve uzak doğuya ait, ne de Bizans’a ve Batı’ya.
Yani gül için sözümüz yoktur. Şair: “ Gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz.” der.
Lale için: “Gülün alımlı rakibi diyor ” usta kalem Beşir Ayvazoğlu. Şimdilik bu tarafını geçiyoruz.
Hele meyve ağaçları. Onlara yakılan türküler. “İğdenin dalları yerde değil mi, bir dalda iki kiraz ve hastane önünde incir ağacı…”
Bizim meyvelerimiz ve bize ait nağmeler… Ya ağaca, çiçeğe ve bitkilere dair sözlere ne demeli. “Mis gibi kokmak, fasulye sırığı gibi büyümek, gözünü budaktan sakınmamak, bostan korkuluğu” gibi yüzlerce söz.
Hele meyve çiçekleri… Sonunda dökülüp meyvesi olan ve bize fayda sağlayan bitkiler. Önceleri erik çıkar Karadeniz’de piyasaya. Yeşil dallar arasından bembeyaz görünür. Aradan geçen süre içinde elmalar süsler bahçeleri bir gelin gibi. Ve baharı müjdeler. Elma çiçekleri çok güzel kokar. Bakmayın beyaz göründüğüne. Yakından incelerseniz küçücük pembeler vardır çiçeklerinin üzerinde. Hani genç bir kızın bir kusur karşısındaki mahcubiyetini andırır. Pembeleşen bir yüz hattına çok benzer. Aslında bir suçu yoktur elma çiçeğinin. Sadece görüntüsü öyledir ve güzel bir çiçektir. Hele bir kokusu vardır yanına varılmadan anlaşılmaz. Ve ardından şeftali açar çiçeğini. Renklidir ve farklıdır. Sırayla arz-ı endam ederler.
Bizim çiçeklerimiz güzeldir.
Bizim ağaçlarımız güzeldir.
Bizim bitkilerimiz bizimdir, yani yerlidir.
Bizim bitkilerimiz bize benzer, sahipsiz ama faydalı.