Bir ŞİVLİLİK günü daha geride kaldı. Bildiğimiz kadarı ile ‘şivlilik’ sadece Konya yöresine özgü ve halen çocuklar tarafından yaşatılan kültürel mirasın adı.
Regaip gecesinin gündüzünde, çocuklar öncesinde planladıkları
bir noktada buluşup, gruplar halinde kapı kapı dolaşırlar. Çalmadık hiçbir kapı bırakmazlar. Kapının açılması biraz gecikmeye görsün, çocuklar hep bir ağızdan “şivli şivli şişirmiş, erken kalkan pişirmiş, iki çörek bir börek bize namazlık gerek, şivlilik” nakaratını söylemeye başlarlar kapı önünde.
Fakir-zengin tüm aileler kapıya gelen çocukları boş çevirmemek için, birkaç gün öncesinden hazırlık yaparlar. Konya’ya yeni taşınmış ve bu gelenekten habersiz ail
eler, konu komşu ile ilişkileri zayıfsa aralıksız çalan zille gafil avlanır.
Şivlilik öncesindeki gecede ise hava şartları ne olursa olsun, sokakta “fener alayı” kutlaması vardır. Ertesi gün şivliliğe çıkacak olan çocuklar, ellerindeki fenerlerle sokak sokak dolaşıp, cıvıltılarıyla ormanları şenlendiren kuşlar gibi şakırlar.
‘Şivli’ ve ‘şivlilik’ kelimesi yüzeysel veya kapsamlı hiçbir sözlükte yer almıyor. Türk Dil Kurumu bile kaydetmemiş sözlüklerine. Şive kelimesiyle bir yakınlığı var mı bilmiyoruz, ama Prof Zeki Tez dahi bu acayip kelimeyi, “Acayip Sözlüğü”ne almamış. Fakat şivlilik tekerlemelerindeki ifadeler, kelimenin manası hakkında bize ipucu veriyor.
Bir görüşe göre şivlilik yöre dilinde "kandil" anlamına geliyor. Ama bu doğru olamaz. Zira Regaip, Miraç gibi özel gecelerin ‘kandil’ kelimesi ile birlikte anılması yakın zamanlara ait bir ifade biçimi olup, doğru bir tanımlama değil.
Osmanlı bu gecelerde camileri kandillerle süslediği için, sadece Türkiye’de Regaip kandili, Berat kandili gibi zikrolunmaya başlanmış... ‘Kadir Gecesi’ ifadesinde olduğu üzere, doğru telaffuz Berat Gecesi, Miraç Gecesi, Regaip Gecesi’dir.
Eskiden hanımlar şivlilik için ‘bişi’ ve içli börekler yaparlardı. Her şey gibi yeni nesil bu geleneğinde içini boşalttı. Artık eskisi gibi kuru üzüm, kaysı kurusu, kuru incir, leblebi, fındık, fıstık, ceviz, badem gibi sağlıklı besinler ikram eden pek yok…
Sentetik bir hayatın esiri günümüz insanları, bu geleneği de sentetikleştirip zararlı hale dönüştürdüler. Bakkal-market, çarşı-pazar her yerde kurulan satış noktalarında ülkenin en kötü şekerleme ürünleri alınıp, o masum çocuklara veriliyor. Bir geleneği yaşatma ve hayır yapma adına çocuklar zehirleniyor.
Doktorlar bu sentetik şeker belası karşısında ne kadar duyarlı ve hastane kayıtları nasıldır bilmiyoruz, ama günümüz şivlilik günlerinde çocuklar şeker komasına bile girebilir.
Geçen gün bir dostumun bürosunda muhabbet ederken söz, şeker ve gebelere şeker yüklemesine geldi. Dünyada “yasal uyuşturucu” olarak tanımlanan rafine şeker hakkında, bürokrasinin içler acısı savunmasını ve tıp çevrelerinin sessizliği hakkında ne düşündüklerini sorduğumda, Prof Dr Sadettin Pençe, rafine şeker için en iyi ifadenin “biyolojik silah” olacağını söyledi.
Yasal uyuşturucunun hafif olduğunu söyleyen hocanın biyolojik silah tanımlaması beni bir kat daha ürküttü. Rafine şeker ve türevlerinin insanlığın başına açtıklarını bilen biri olarak, bunun en iyi tanım olduğundan şüphe duymuyorum.
Anne babaya, dedeye, nineye sevgi, kutlama, şivlilik adına, kendi çocuğuna biyolojik silah yedirdiğini söylesek, bilinci küresel yalanlarla işgal edilmiş kaç kişi bize kulak asar bilmiyoruz. Ama bir kişi bile olsa kâr, kârdır.
Devlet ricali, kapitalizmin abuk sabuk tüketim günlerinde bile kutlama mesajı yayınlarken, şivlilik geleneği diyarının çocuğu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kutlama mesajı yayınlasa güzel olmaz mıydı?
Konya’da çocuklar tarafından üç ayların başlangıcında kutlanan ve önemli bir kültür mirası olan şivliliğe devlet ricalinin ilgi göstermesi, bir yandan bu geleneğin yaşanmasını sağlar, diğer yandan da sokakla, gelenekle ve çevreyle bağları koparılmış çocuklara iyi hasletleri hatırlatma fırsatını sunabilir.
Hz Muhammed (s.a.v.) ana rahmine düştüğü gece olarak kabul edilen, Regaip, rağbet edilen demektir ve hediye kelimesinin çoğuludur. Şivlilik günü olarak bu günü seçen ecdadın çok derin bir maksadı vardı ve anlamlı bir gelenek oluşturdu.
Peygamberi hürmetine O gün, hem çocukları sevindirmek, hem bol ikramda bulunmak, kazancı bol bir fiil. Şivlilikle ilgili bir ‘çocuk kitabı’ bile yayınlayamayan belediyelerin, bu mirasın gününü değiştirme girişimi ve sulandırıcı niteliksiz etkinlikleri can sıkıcı. Bu özel değerin içinin popülizmle boşaltılmasına izin verilmemeli.
İstanbul’da şivlilik için kapımızı kimse çalmadı. Keşke olsaydı da küçüklere ikram imkânı doğsaydı. Haydi şivlilik, İstanbul’a da gel artık!