Biz Zamana mı Uyalım, Zaman Bize mi Uysun?
Biz Zamana mı uyalım, Zaman Bize mi Uysun?
Dünyaya ilk gözümüzü açtığımız da başlar, ölünceye kadar devam eder adına zaman dediğimiz süreç. Biz mi zamana uyarız yoksa zaman mı bize uyar bir türlü kestiremeyiz. Her ne yaparsak yapalım zamana yetişmek mümkün değil.
O hiç durduğu yerde durmaz, hiç kimseye danışmaz yapacakları için. Her anımızdan bir şeyler çalıp gider, ya da beklemediğimiz olaylar yaşatır bize. Bazen işi zamana bırakır, bazen de ondan şikâyetçi oluruz. Bazen çok çabuk geçtiğinden, bazen de geçmediğinden yakınırız.
Zaman öyle acımasızdır ki ya en sevdiklerimizi alıp gider bizden ya da kaybettiklerimizi getirmez geriye. Sevincimiz, acılarımız, mutluluklarımız yine zaman içinde yaşanır. Ömrümüzün süresi de onunla ölçülür. Kimilerine umulmaz fırsatlar verip şahlandırırken, kimilerinin de elini kolunu bağlar çaresiz bırakır.
Zaman her şeyin ilacıdır deriz ama hangi ilacının ne için olduğunu asla bilmeyiz. Hayatın akışına kapılır gideriz hepimiz. Gündüzün aydınlığını, gecenin karanlığını, omuzlarımıza çöken hayat yorgunluğunu yine ona bırakırız. Yaşanmamış hayallerimizi, alınacak intikamlarımızı, ulaşamadığımız özlemlerimizi onunla gerçekleştirmeye çalışırız.
Zamanın bize uymadığı durumlarda biz zamana uymaya çalışırız. Belki de öyle olduğuna inanırız. Dünyaya gelen her canlı varlığını sürdürmek zorundadır bir şekilde. Öyle ya da böyle onu bekleyen ve önceden bilinmeyen acı ya da tatlı sürprizleri vardır. Bunların bazılarından memnun olup sevinirken bazılarından da şikâyetçi olur yakınırız. İsteriz ki her şey gönlümüzce olsun, üzülmeyelim, kırılmayalım ama bunu önceden kestirmek te mümkün değildir. Yine zaman gösterecektir sonuçları.
İşte hayat böyledir, biz zamanla yarışırken, adım adım tükenirken o hiç bitmez. Bakarsın ansızın terk edip gider ya da harcar seni acımadan. Ne yaşına bakar ne de başına.
Yaratan öyle bir sistem kurmuş ki kâinat üzerinde sadece görebildiklerimizden sorumlu tutuyoruz kendimizi. Ya göremediklerimiz; hissedemediklerimiz hepsi bir sır insan için. Bu sırrı çözmekte çok zor bizim için. Zaman içinde yaşananlar hatırlatıyor bize olanları.
Hani deriz ya hep öyle ya a böyle zaman geçiyor diye sanırım doğru bildiğimiz budur. Evet, her şeye rağmen zaman geçiyor. Geçen zaman içerisinde bazıları gülüp oynarken bazıları da yas içinde insanların. Demek i dünyanın kuralı böyle hep aynı düzen de kalmak olmuyor. Zaman sana uymazsa sen zamana uyacaksın sözü e bunun için söylenmiş sanki.
Birde zamana şu açıdan baksak nasıl olurdu acaba? Ömrümüzü boş işler peşinde heba etmeden, kendimize ve insanlığa yarar sağlayarak, hem bu dünyamızı, hem de öbür dünyamızı karartmadan geçirsek o zamanı. Kırıp dökmeden, yakıp yıkmadan uysak zamana daha doğru olmaz mıydı?
Elbette en doğrusu bu fakat kim ne kadar riayet etti buna. Hiçbir canlının zamanın sonunu göremeyeceğine göre, görebildiği kadarını iyi değerlendirse ne güzel olurdu. Kimse yaptıklarından kendini sorgulamaz ve vicdanı rahat olurdu.
Biz zamana mı uyalım yoksa zaman bize mi uyar bilemem ama doğru bildiğim yaşanan zamanı bu dünyanın güzellikleriyle değerlendirmek, insanlık adına doğru olanları yapmakla geçirmek en doğrusudur.
Yanlışlarımızı düzeltmek için, hatalarımızı affettirmek için, pişman olduklarımızı tekrarlamamak için ya da keş kelerimizi yaşamak için ek bir zaman isteme şansımız asla olmayacaktır.