Biz Gavatlığı Sizden Öğrenecek Değiliz
Gerçekçi olmak için gerçek olmak lazım. Geçenlerde yine bir laf ettim. Dedim ki: herkes gerçek aşkı arar da, kimse, ben gerçek miyim? diye sormaz kendine.
Tabii, bu, kendimce gerçekçilik akımını basit bir şekilde ifade edemem. Fakat biliyorum ki gerçekten de ilk önce gerçek olmak lazım. Herkese karşı da gerçek olunmuyor. Yalan sanıyorlar. Fakat onların yalan sanmaları benim, henüz şimdilik halen tarif edemediğim gerçekçiliğimi güçlendiriyor.
İnsan görünce şaşıran insanlar oluyor. Yani ahım şahım bir şey değildir insan olmak:o, başlangıçtır.
Didim. Yukardan aşağı yürüyorum. Güle güle yürüyorum. Şurada, emlaktan, arsasan konuşmayan yok. Herkes alıyor satıyor; olsa da satıyor, olmasa da. Daha da yoksa, atacak bir şey eyleri, hasanın masanın sattığını gevdirip duruyorlar. Kolektif bir mallık var. Sanırım burada birisi, evvelinde bir mallık kooperatifi kurmuş. Veya kolektifi. Üye olmayan, dahil olmayan ben sen bizim oğlan.
Buraya ilk geldiğim zamanlar. Atlamıştım bisiklete. Şu, yukarılarda parlamenterler sitesi var. Oradan da ilerilere gidiyordum. Bazen ıssız bir yer bulunca ayaklarımı denize sokup oturuyordum. O oturmaların birinde biraz ilerdeki 3-4 adamdan birisi bana doğru gelip ağzımı yoklamıştı. Sahil korumadan bir astsubaymış. İnsan ve hayvan kaçakçılığı yapılan yerlerdenmiş oralar. Ağzımı da zaten o yüzden yokladı. Hav a çok güzeldi o gün. Aslında ben de kaçakçılık yapıyordum. Denizden şiir çalışıyordum. Kandırdım o askeri. Sabahın erken saatleri idi. Sonra gezmeye dolanmaya devam ettimdi. Ne güzel yerler. Bir şey kaçırmaya ne gerek var, da diyordum.
Emlak işleri de böyle aslında. Aptal bir iş bu iş. Belki ben de emlak işi kurarım, sırf can sıkıntısından. Sahile doğru yürüyorum. Herkes emlak konuşuyor. Bazen oturuyorum kafelere. Oralarda da durmuyorlar. Herkes bir şeyler alıp satıyor. Burada çok emlakçı olduğuna göre bir ev birden çok kişiye defalarca satılabildiği için var bu emlakçılar. Yani çoğu şerefsiz. Daha doğrusu, durumun kendisi şerefesizce bir durum.
Türkiye Gavat muhabbeti ile çalkalandı. Getirin o gavatı buraya. Yani aslında bu durumlar iyi durumlar, bize yüz gösterdiği için. Tanıyoruz. Yani aslında biliyorduk da dilimiz dönemiyordu. İşte sizin cemaatleriniz, işte sizin imamlarınız. O kullanmaya kalktığınız tanrınız dillerinizi nasıl da döndürüyor, değil mi?
Gavat, çok boyutlu da bir kelime. Kısaca, ilk anlamı, karısını satan demektir. Peki ya bu satmak kelimesinin başka anlamaları da yok mu? Mesela bir erkek, karısını aldatıyorsa, karısına verdiği sözü yerine getirmiyor da demektir. Öyleyse, o erkek karısını yine satıyordur. Söz verdin de, tutmadın hesabı.
Peki ya, kadınlardan da kocasını satan da oluyor mudur? Yani mesela, diyelim ki var, bu kadına biz gavatiye mi diyeceğiz? Mesela bir kadın, benim kocam başka bir kadın daha alabilir, dediğinde o kadına biz gavat veya gavatiye diyebilecek miyiz? Şöyle bir küçük sözlük üretelim:
Erkek Kadın
Puşt Pişt veya Puştiye
Gavat Gavatiye
***
Mehdi zuhur etti.