content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

01 May

Biyoteknolojinin Dünya Pamuk Tarımına Katkıları

Transgenik çeşitlerin dünyadaki ekilişleri 12 yılda sıfırdan 112 milyon hektara ulaşmış olması ilginçtir. Biyotek çeşitlerin verim ve kalitede yükselmelere, tarımsal savaş ilaçlar tasarrufuna olanak sağlamaları ve özellikle üretim maliyetini düşürmeleri nedeniyle bu hızlı ekim alanı artışı gerçekleşmiştir. Dünyada artan tarımsal ürün fiyatları karşısında bunların ekim alanlarında daha da hızlı bir genişleme beklenmelidir.

Arjantin’de olduğu gibi, “ikinci ürün” sistemine zemin hazırlayan biyotek çeşitlerin bazı ülkelerde ekim alanlarını ikiye katlamaya fırsatı vermelerine pek dikkat çekilmemiştir. Ege Bölgesinde buğday – arpa hasadını takiben ekilecek ikinci ürün transgenik mısır çeşitleri, normal çeşitlerde sap kurdu zararı nedeniyle ekonomik olmayan ikinci ürün mısır tarımına olanak verebileceği, böylece yüz binlerce hektarlık (Ha) ekim alanı kazanabileceğimiz beklenebilir.
GDO’lara karşı görüşler nedeniyle, transgenik çeşitlerin ekimine ancak 2002 yılında başlayabilen Hindistan’da 2007 yılındaki 9,5 milyon Ha pamuk ekim alanın 6,6 Ha’ını biyotek çeşitlere ayırmıştır. Gelirini ortalama %65 artırdığını gören üreticinin bu çeşitleri benimsemesine şaşmamak gerek. Bu nedenledir ki, Türkiye pamuk ithalatında bir numaraya yükseldiği 2007 yılında, Hindistan pamuk ihracatında dünya birincisi olmuştur. Dolayısıyla diğer ülke politikacılarının, tarımla ilgili karar vericilerin bu konulara acil eğilmeleri gerekir. Bu ise toplumun sağlıklı bir biçimde bilgilendirilmesi ile olasıdır. Tarımsal biyoteknoloji ekonomik bir olaydır ve tüm paydaşlar Türk çiftçisinin rekabet gücünü yükseltecek konulara yoğunlaşması zorunludur.
Biyotek ürünlerin ekim alanları 134 milyon Ha’a ulaştığı 2009 yılında bazı ürünlerde dünya ekim alanlarının %50’leri aşmış (Çizelge1) ve örneğin 35 milyon Ha pamuk ekiminin 15 milyonu transgenik çeşitlere ayrılmıştır.
Zararlılara dayanıklı transgenik pamukla ilgili bir araştırmada Arjantin, Çin, Hindistan ve Meksika verilerine dayalı bir araştırma sonuçları ilginçtir. Verim ve kar artışı ile ilaç kullanımındaki tasarruflar oransal olarak Şekil2’den izlenebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi her dört ülkede pamuk verimi belirli oranda artarken Çin’de kar %100’ü aşmıştır. İlaçta ise ortalama %50’lik bir tasarruf sağlanmıştır.
Tarımsal biyoteknoloji karşıtlarının öne sürdükleri konulardan biri de tohumlukların tümü ile uluslararası firmalara ait olmasıdır. Hâlbuki olayı yakından takip edebilen ülkeler kendi sistemlerini kurmuşlardır. Örneğin Çin kullanılan transgenik pamuk tohumluğunun %40’ını kendi çeşitleri ile karşılayabilmekte, İran kendi transgenik çeltik çeşidini tescil edebilmektedir.
Diğer taraftan transgenik çeşitlerin beraberinde gelen artıların, karların paylaşımının da bilinmesinde yarar olsa gerek. Çünkü transgenik karşıtlarının bir görüşü de karların uluslar arası tohumculuk firmalarının cebine gittiği yönündedir. Şekil 3’den, yabancı ot ilacına dayanıklı soya ve bt pamuktan elde edilen karın hangi sektörler ne oranda yansıdığı izlenebilir. Söz konusu meblağın %5’i patente, %10’u tüketiciye ve %50’si de üreticiye yönlenmektedir.
Yıllık 7 milyar dolar civarındaki üretim değeri ile ve %10 artışla transgenik çeşitlerin üretimi gelecekte daha çok ülkede ve çok daha fazla üründe gerçekleştirilecektir.
Türkiye’nin transgenik çeşitlerin acil olarak devreye girmesini gerektiren pek fazla konu başlığı olmayabilir. Pamuk tarımında Çukurova uygulamaları yanında, Ege’de ikinci ürün mısır tarımına olanak verecek transgenik çeşitler dışında, dünyada geliştirilen ve Türkiye’ye önerilecek herhangi bir transgenik çeşit yok. Fakat bu durum, bugün için geçerli. Yarının tarlaları geliştirilen transgenik ürünlerle ilaç endüstrisine veya yeşil yakıt olarak enerji sektörüne hizmet veriyor olacaklar. Nitekim bu konular çerçevesinde, ABD’de transgenik mısır ekim alanları 2006’dan 2007’ye % 50’den %73’e çıkmıştır.
Peki, Türkiye tarımsal biyoteknolojinin seyircisi mi kalacak? Aslında klasik ıslahın henüz başarılı olmadığı, ekonomik getirisi milyarlar Ytl’i bulan birçok konunun bir an önce biyoteknoloji ile çözümlenmesi için acil “Tarımsal Biyoteknoloji Gündemi”ne gereksinmemiz var. Kurak koşullarda daha fazla verim sağlayabilen buğday çeşitlerinin Mısır’da transgenik olarak (hem de geni arpadan alarak) geliştirildiği bilinmektedir. Avustralya’da ise yine kurağa dayanıklı transgenik buğday tescil denemeleri devam etmektedir. Türkiye için süne–kımıla dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesinin çiftçimize ekonomik katkısını düşünebiliyor musunuz? Tarım Bakanlığı bu konuda ilk adım olan “Biyogüvenlik Yasasının” AB mevzuatları çerçevesinde ele alınacağı duyurusunu yaparken, AB’de beş ülkede üç yıldır transgenik mısır tarımının yapıldığını umarız göz önünde bulundurur. Keşke söz konusu taslak olumlu – olumsuz görüşlere yeniden son biçimiyle açılsa da, ülkemiz için en iyi yasanın çıkması sağlanabilse! Bu, yarının çeşit geliştirmelerinin en etkin yöntemi görünen tarımsal biyoteknolojinin, yasal düzenlemeleri, planlama, eleman yetiştirme, yatırım ve araştırma stratejilerinin en titiz bir şekilde geliştirilmesi açısından çok önemlidir.
Tarımsal biyoteknolojilerin dünyadaki uygulamalarına bakıldığında büyük farklılıklara rastlanmaktadır. Yukarıdaki Pakistan ve Brezilya örneklerinde olduğu gibi gen satın alma, çeşit ısmarlamanın yanında, ileri teknoloji araştırma kuruluşları ile eleman yetiştirmeden başlayarak, bilimsel işbirliğine varan ikili anlaşmalar oldukça rağbet gören stratejik seçeneklerdendirler. Ne var ki bu tip anlaşmalar, İran ve Mısır’da olduğu gibi, genelde konusunda uzmanlaşmış kadrosu ile otonom kuruluşlarla, yani “TÜRKİYE TARIMSAL BİYOTEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ” benzeri birimlerle gerçekleştirilebilirler. Kuruluş aşamasındaki “Türkiye Bitki Teknolojileri Platformu’nun” bu konuda olumlu katkılarının olacağı beklenebilir. Unutmamamız gerekir ki, Türk üreticisinin dış rakipleri ile yarışabilmesi için, onların kullandığı ileri teknolojileri kullanabilmelidir.
KAYNAKLAR
1. Açıkgöz N., Contribution Of Transgenic Varieties To Cropping Systems paper presented in “COMMUNITY OF SAHEL–SAHARAN STATES CONFERENCE ON SEED INDUSTRY IN AFRICA:The impact of genetically modified seeds on safety of food and environment” (25-27 April 2006 Tripoli, - Libya).
2. Açıkgöz N, ve N. Açıkgöz. Tarımsal biyoteknoloji ve organik tarımla ilişkisi. Eser: Eraslan İ. H. ve F. Şelli: Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ, URAK yayınları no 2006/1; S: 88-103 (www.urak.org)
3. Açıkgöz N.: Biyoteknoloji Türk tarımına neler kazandırabilir? Tarım ve Mühendislik 2008 (baskıda) 2008
Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz

 

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank