Bitsin Artık Onur Cellatlığı!..
Pes!.. Artık Pes!.. Bitsin Artık Onur Cellatlığı!..
Olur da; bukadar mı olur onur celladlığı!.. Artık sapkınlık sınır tanımaz oldu!.. Bir eylemi tasvip etmiyor olabilirsiniz. Eleştirirsiniz, gerekçeleriyle o eyleme niçin taraftar olmadığınızı, akıllıca, vicdanlıca koyarsınız ortaya!.. Hatta, gereksizliğini de savunabilirsiniz yapılan eylemin!.. Sizin doğal hakkınızdır bu. Hele, bir kanaat önderliğine soyunmuş bir basın mensubu iseniz, bu eleştiriler sizden beklenir de. Kamuoyunda bir önem de arzeder söyleyecekleriniz!.. Ama eylemi küçümseyemezsiniz, onursuzlaştıramazsınız!.. Böyle bir davranış, söyleneni değil, söyleyeni alçaltır!..
Olaya bu boyuttan bakmak yerine, darağacı başı bekleyen bir cellat gibi; saldırırsanız eylem sahibinin üzerine, adınız yargısız infazcı kör cellada çıkar!..
11 Eylül, 2010. Saat 15.00 TV Kanallarında “son dakika” haberi!..
“HSYK’nın seçilmiş 4 asil, 3 yedek üyesi kurul üyeliğinden istifa etti!..”
Ekranda; istifa eden 7 sayın üye adına başkan vekili, Kadir Özbek açıklama yapmakta!..
“Toplanamıyan, karar alamıyan ve ayni zamanda, toplanması ve karar alması kasıtlı olarak fiilen Adalet Bakanı’nca engellenen bir kurulda bulunmanın bir anlamı kalmamıştır. Bu nedenle, seçilmiş üyeler olarak bizler, HSYK üyeliğinden ayrılıyoruz!..”
“Hukukun, sürekli tartışma konusu yapılması ve bu yolla yıpratılması, topluma, hukuka ve hukuk kurumlarına zarar vermektedir. Birinin her an hukukun koruması altında olduğunu hissetmeli, hukukun herkes için aynı ve tek olduğuna inanmalı. Kurallar ve kurumlardan oluşan hukuk devletinde yaşamanın en temel hakkı olduğunu bilmeli ve bunun için de mücadele etmelidir.”
“Hukuk kurumları ise bu süreçte kendilerine anayasa ve yasalarla verilen görevleri görev bilinci ve sorumluluğu içerisinde hukuk kurallarına göre yerine getirmek zorundadırlar. Bu bağlamda HSYK hiçbir önyargı ve hiçbir art niyeti olmadan anayasanın çizdiği sınırlar içerisinde ve kanunların kendilerine verdiği yetkilerine sahip çıkarak görev yapmak amacını ısrarla ortaya koymuş olmasına rağmen, 17 Ağustos 2010 tarihinden itibaren fiilen çalıştırılmamaktadır.”
“Üzüntüyle ifade edelim ki bu husus Adalet Bakanlığına defalarca iletilmiş, sözlü ve yazılı başvurularla duruma resmiyet kazandırılmış, yapılamayan her toplantı için Kurulun seçimle gelen üyeleri tarafından tutanak tutularak durum ilgili makamlara iletilmiş olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir sonuç alınamamıştır...”
Spiker bayan, eylemin yorumlanması için, bir köşe yazarını konuk ediyor!.. Köşe yazarı, yabancımız değil. Bildik biri!.. Abonesi bu tür yorumların.. Yaptığı işi o kadar sevmekte ki, tek köşe ve tek ad yetmiyor kendisine... Birinde, yaptıkları ve yazdıklarıyla duyduğu kıvanç’tan almış soyadını, diğerinde ise yandaşlığın vurgusunu pekiştirmek için tuttuğu yolun ak-oluşundan...
İstifalara ilişkin ne düşündüğü sorulduğunda, isimlerinin hakkını vermek için olsa gerek, şöyle bir geriye doğru kaykıldı bay yorumcu yazar; derin bir nefesle başladı yorumuna!..
“Buraya gelirken, telefonla bazı yerlerden bilgiler aldım... Kadir Özbek’in görev süresi zaten, 2 Aralık 2010 tarihinde doluyor. Diğer istifa eden Musa Tekin’in görev süresi ise, 16 Ekim’de yani bir hafta sonra bitiyor...
Sözü hemen ağzından kapıyor spiker, yorumcunun !.. Birbirlerinin eksiklerini tamamlamak için biraraya getirildikleri apaçık belli, soru ve cevaplardan!..
“Yani ucuz kahramanlık mı yapıyorlar!?..”
“Hayır” demiyor yorumcu. Hakkını yemiyelim, “evet” sözü de çıkmıyor ağzından ama, “ucuz kahramaklık!” onayı her halinden belli oluyor!..
-----------------------------------------
Gerekçesi net olarak ortaya konulmuş bu onurlu istifayı, halk nazarında, saygınlıktan yoksun kılma, küçültme, küçük düşürme gayreti, adına, daha ilk saniyede takılan kuyruk, hangi tür vicdanların işidir anlamak mümkün değil!.. Onursuzlaştırma, kimi onurlandırır ki!?..
Eğer yapılan, “ucuz” ya da “sahte” kahramanlık ise, ve zaten iki üyenin süreleri dolmuş idiyse, diğer 5 kişi ne diye istifa etsin!? Sahte bahane yaratma, sahtekarlığın ta kendisidir!..
Ucuz kahramanların peşine takılmayı alışkanlık haline getirmiş olanların, herkesi de kendileri gibi zannetmeleri doğal görülse de, bu durum bir erdem değildir!..
Ülkemizde öylesine çarpıklıklar yaşanmaktaki, onurlarıyla istifa eden erdem sahipleri alkışlanacağı yerde, neredeyse yuhalanma noktasına getirilmekte!..
Oysa, aslolan, devletin işleyişinde, demokratik ve sosyal hukuk devletinin ilkelerinden taviz vermemektir!..İşlemeyen hukukun dayattığı, onurlu bir davranıştır istifa!... Bihakkın yerine getirilemiyen görevden ayrılmak erdemdir. Doğru davranış bunu gerektirir!..
Ahlakı sadece iki bacak arasına sıkıştırıp, diğer ahlak değerlerini hiçe sayan bir toplum, onurlu davranışları da enayilk ve ucuz kahramanlık olarak görmeye başlarsa, toplumsal erdem büyük yara alır!.. Hele sahip olduğu erk gücünün arkasına sığınıp kabadayı tavrıyla, bu onurlu davranış, dört-dörtlük şov olarak nitelenebiliyorsa ve halkın vekillerinden alkış da alabiliyorsa bu tavır, vay o toplumun haline!..Onurlu davranışlar alay konusu olma noktasına gelmişse, Pes artık!.. Pes!..
Hocam, size şiddetle Osman Can'ın "Darbe Yargısının Sonu" kitabını öneriyorum. Osman Can da bir hukukçudur, aynı zamanda çok birikimli biridir. Kabalığımı bağışlayın ama, o kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim!
Ekim 16th, 2010 at 07:08