content

18 Şub

Bitkisel Steroller Neden Zararlı?

Üreticiler, bağırsaklardan kolesterol emilimini azaltarak kan kolesterol seviyesini yüzde 15 oranında düşüren bitkisel sterollerin tamamen “doğal” olduğunu ve “hiçbir yan etkisinin bulunmadığını” iddia ediyorlar.

Oysa son senelerde birçok araştırma bitkisel sterollerin damar sertliği

üzerine olumsuz etkileri olduğunu açık olarak gösteriyor. Bunun için de uzmanlar, süpermarketlerde içlerinde bitkisel sterol bulunmayan ürünlere göre 3-5 misli pahalı fiyatlarla satılan bu gıdaların herkes tarafından gelişigüzel tüketilmesinin çok sakıncalı olduğunu bildiriyorlar.

Bitkisel sterollerin zararlarını gösteren araştırmalar

Bitkisel sterollerin zararlı olabilecekleri, ilk olarak bazı genlerde mutasyon sonucu ortaya çıkan ve kalıtsal bir hastalık olan “sitosterolemi” sayesinde anlaşılmıştır.

Bu mutasyon neticesinde bütün sterollerin bağırsaklardan emilimi artar, safra ile atılmaları ise azalır.

Normal insanların kan sterol seviyeleri %1 miligramın altında iken bu kişilerde %12 ila 50 miligram arasındadır ve kolesterol seviyeleri ise yüksek değildir.

Bu hastaların en önemli özellikleri kanda sterol miktarlarının çok yüksek olması, tendonlarda ve deride ksantoma adı verilen kolesterol birikintilerinin olması ve çok genç yaşlarda ileri derecede aterosklerozdur. 

Ayrıca, kanda pıhtılaşmayı sağlayan ve trombosit (pulcuk) adı verilen hücrelerin azalması, kırmızı kan hücrelerinde (eritrosit) şekil bozuklukları, kansızlık (hemolitik anemi), eklem ağrıları ve karaciğer enzim seviyelerinde yükselme de olabilir.

Bu kişilerde kan kolesterol seviyeleri normal olmasına karşılık ileri derecede ateroskleroz ve çok erken yaşlarda koroner kalp hastalıklarına bağlı ölümler olması bu kişilerin kanlarında çok yüksek olan sterollerin aterojenik (ateroskleroz yapıcı) etkilerinin olabileceği şüphesini yaratmıştır.

Sitosterolemili hastaların ksantoma adı verilen yumuşak doku şişliklerinin serbest ve esterize kolesterolden oluştuğu, çok az sterol bulunduğu görülmüştür.  Bu durum, sterollerin kolesterolün dokulara ve damar cidarına geçişini kolaylaştırmasıyla açıklanmaktadır.

Bağırsaklarda bulunan NPC1L1 proteinini baskılayan ve ezetimibe adı verilen bir ilacın kanda hem kolesterol ve hem de sterolleri azaltması ve ksantomları geriletmesi de bu teoriyi desteklemektedir.

Birçok klinik çalışma bitkisel sterollerin LDL-kolesterolü düşürdüğünü göstermiştir ama sterollerin kalp-damar hastalıklarına karşı pozitif etkilerinin olduğunu kanıtlayan bir veri olmadığı gibi yüksek bitkisel sterol seviyelerinin kardiyo-vasküler riski artırabileceği gösterilmiştir.

Bu ilk kez 1991’ de Glueck tarafından bildirilmiştir. Kolesterolü yüksek olan 595 hastada az miktarda artmış bitkisel sterol seviyelerinin kardiyo-vasküler risk artışının bir belirteci olduğu gösterilmiştir.

Salen de, sitosterolemili hastalarda plazma, doku ve ateromdaki sterollerin yüzde 80’ inin kolesterol olduğunu göstermiş ve bunu kanda bitkisel sterollerin çok az artmasının bile damarlarda ve dokularda kolesterol birikimini artırdığı şeklinde yorumlamıştır.

Rajaratnam, menopoz sonrası kadınlarda bitkisel sterollerin başka faktörlerden bağımsız olarak koroner kalp hastalığı riskini artırdığını belirlemiştir. Bu bulgular Sutherland tarafından da her iki cins ve tüm yaş gruplarında onaylanmıştır. Sudhop da bitkisel sterollerde çok az bir artışın bile kalp-damar hastalığı riskini çok artırdığını göstermiştir.

İskandinav simvastatin çalışmasında (4S çalışması) da endojen kolesterol sentezi düşük ama kolesterol ve bitkisel sterol emilimi yüksek koroner arter hastası olan bir subgrup belirlenmiştir. Bu kişilerin simvastatine bağlı olarak kan kolesterolleri düşük olmasına karşılık bitkisel sterol seviyeleri ve tekrarlayan koroner olay riski çok yüksek bulunmuştur.

Büyük epidemiyolojik araştırmalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir. PROCAM çalışmasında kalp krizi geçiren veya aniden kalpten ölenlerde bitkisel sterol seviyeleri yüksek bulunmuştur. Bitkisel sterol seviyesi normalin üst sınırında olan erkeklerde koroner patoloji riski 3 misli yüksek bulunmuştur.

MONICA/KORA çalışmasında da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmada akut kalp krizi görülme sıklığı ile camposterol doğrudan ilişkili bulunmuştur.

Ticari olarak satılan yağlara benzer şekilde bitkisel sterollerle desteklenen diyetle beslenen farelerde de endotel fonksiyonlarının bozulduğu, aterosklerozu artırdığı ve iskemik felçlerin arttığı belirlenmiştir.

Ateroskleroza meyilli farelerde her ikisi de kolesterol emilimini azaltma özelliği olan bitkisel sterol eklenmiş diyetle ezetimibe kıyaslanmış ve beklendiği gibi de bitkisel sterol alanlarda plak oluşum miktarı 2 misli fazla bulunmuştur.

Dahası, bir klinik bir çalışmada da bitkisel sterolle zenginleştirilmiş margarin tüketen hastaların kardiyo-vasküler dokularında fazla miktarda bitkisel sterol bulunmuştur ve sterollerin damarlarda birikiminin kolesterole göre oksidasyonu ve oksijen radikallerinin salgılanmasını artırdığı gösterilmiştir.

Bitkisel sterollerin tümör büyümesini ve kanser hücrelerinin yayılmasını (metastaz) önleyici etkileri yani anti-kanser etkileri olduğu da belirlenmiştir ama bu etki damar hücreleri için de geçerlidir.

Bitkisel sterollerin endotel hücrelerini öldürücü (sitotoksik) etkileri de vardır. Ratnayake, kanda bitkisel sterol seviyesi yükseldiğinde eritrositlerin rijiditesini artırdığını ve farelerin hayat sürelerini kısalttığını göstermiştir. Kanada hükümeti de bu araştırmaya dayanarak ülkelerinde bitkisel sterol bulunan yağların satışına izin vermemiştir.

NOT: Bu yazı Oliver Weingärtner, Michael Böhm ve Ulrich Laufs’ ın European Heart Journal isimli dergide yayınlanan “Controversial role of plant sterol esters in the management of hypercholesterolaemia” başlıklı makalesinden özetlenerek hazırlanmıştır.

KAYNAK: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2642922/

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank