Bitgisel İlaçlara Kanmayın
Son yıllarda tüm dünyada bir ‘bitkisel tedavi modası’ var. İlaçların bir hastalığa iyi gelirken başka organlara dokunması, bazen telafisi imkansız zararlara yol açması insanları haklı olarak ilaç dışı tedavilere özendiriyor. Birçok hasta artık doktorundan ‘ilaç’ yerine ‘bitkisel ilaç’ istiyor. Çünkü ‘Bitkisel ilaçların faydası olmasa da hiç değilse zararlı olmadıkları’ sanılıyor. Adı üstünde ‘doğal ya, bitkisel ya’, eh o zaman ilaçlar gibi zararlı değildir, yan etkileri yoktur yanlışına düşülüyor.
Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken çok hassas bir nokta var. O da şu: Fabrikaya girmiş, bir takım fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçmiş, onlarca katkı maddesi eklenmiş, şurup, tablet, kapsül veya draje haline getirilip şişeye konulmuş bir ‘bitkisel ilacın’ o çekindiğimiz ilaçlardan hiçbir farkı olmadığının acaba farkında mıyız?
Ekinezya balonu
Doğal beslenme ürünleri mafyasının zaman zaman belirli bir bitkiyi, bir ürünü müthiş bir şekilde parlatmasına şaşmamak lâzım, zira bu işin içinde milyon dolarlar var.
Bitkisel ilaç endüstrisinin son zamanlardaki gözde bitkisi de ‘ekinezya’. Ekinezyanın, bağışıklığı kuvvetlendirdiği… nezle ve gribi önlediği… yaraları iyileştirdiği… romatizmaya, alerjiye… iyi geldiği yazılıp çiziliyor. Bunlar, sonuçlarına hiçbir şekilde güvenilmeyecek bir takım sözde araştırmalara dayanan sonuçlar. Üstelik, bu bitkinin hangi türünün, bitkinin hangi kısmının, nasıl kullanılacağı konusunda fikir birliği de yok.
Soğuk algınlığının zirve yaptığı şu günlerde ekinezyaya methiyeler düzülmesi bir pazarlama stratejisinden başka bir şey değil. Ekinezyanın soğuk algınlığına karşı koruyucu olduğunu gösteren kesin bilimsel bir kanıt olmadığı gibi, bu konuda yapılan ciddi araştırmaların hiçbirisi ekinezyanın bir tedavi aracı olarak kullanılmasını da tavsiye etmez.
Üstelik, bu kadar ‘ballandırılan’ ekinezya için söylenebilecek en olumlu şey, tedavi edilmeden kendiliğinden geçen bir hastalık olan soğuk algınlığını önlemediği, sadece hastalık süresini ve belirtilerini bir miktar azaltmaya yardımcı olabileceğidir.
Oysa, doğal olarak yenmeyen bir maddenin tedavi amacıyla tavsiye edilebilmesi için etkinliğinin kesin olarak kanıtlanmış olması gerekir. Ayrıca, ciddi bir yan etkisi de olmamalıdır; ama ekinezya alerjik reaksiyonlara ve mide-bağırsak şikayetlerine yol açabilen ve tüberküloz, AİDS ve çeşitli romatizmal hastalıklarda tehlikeli olabilen bir maddedir. Gebelerde ve çocuklarda kullanılması da sakıncalıdır.
Gerçek doğal tedavi
Oysa, annelerimizin, ninelerimizin soğuk algınlığı belirtilerini hafifletmek için kullandıkları hiçbir yan etkisi olmayan pek çok ‘gerçek doğal tedavi’ var. Meselâ tavuk suyuna çorba, meselâ ıhlamur, ada çayı… meselâ nane-limon çayı, meselâ zencefilli bal.
Archives of Pediatrics and Adolescent Medicine isimli tıp dergisinin son sayısında yayınlanan bir araştırma ‘yatmadan önce yenen bir kaşık bal’ın çocuklardaki soğuk algınlığına bağlı öksürüğü önlemede ünlü öksürük ilacı dekstrometorfandan daha etkili olduğunu ortaya koydu. Üstelik FDA’ nın Amerika’ da soğuk algınlığı ilaçlarını 6 yaşından küçük çocuklar için uygun görmediğini de tekrar hatırlatalım.
Bal, çok değerli bir besin olması yanında yüzlerce yıldan beri öksürük ve bronşit için önerilen bir tedavidir; yara iyileşmesini hızlandırdığına da inanılır.
Araştırmacılar da balın bu olumlu etkisinin hem tahriş olmuş boğaz mukozasını yumuşatmasından ve hem de içerdiği antioksidan ve antibakteriyel maddelerden kaynaklandığı düşünüyorlar.
Gelelim neticeye
Bitkisel tedavi diyince, her zaman herkesin pazardan, manavdan alıp yediği işlenmemiş, ambalajlanmamış, doğal haldeki yiyecekler anlaşılmalıdır. Kahverengi şişelere konmuş eczanelerde satılan ‘bitkisel ilaçların’ gerçek ilaçlardan hiçbir farklarının olmadığı asla unutulmamalıdır.
Doğal tedavi elma yemektir; kuersetin hapı içmek değil. Doğal tedavi balık yemektir, balık yağı hapı içmek değil. Doğal tedavi domates yemektir, likopen hapı içmek değil.
Paranız ekinezyaya değil bala gitsin; lütfen.