Birleştirseydi, Arapları Birleştirirdi
Mevcut Siyasi iktidar, Milli Kimliğimizi bir yana bırakmamızı, dini kimliğimizin asıl kimlik olmasını zorluyor.
Bu zorlama milli kimliğimiz sayesinde, elde ettiğimiz, birliğimizi de ortadan kaldırıyor.
Halkımızı cemaatlere, ayrıştırıyor. Mezheplere ayrıştırıyor. Etnik guruplara ayrıştırıyor.
Neden ülkemizde, emperyalizm etkinleştikçe, toplumsal ayrışma artıyor?
Bu soruya, piyasa ekonomisini savunan bilim insanlarının verdiği bir cevap var. Bir de sınıfsal analizden giderek, verilen bir cevap var.
Piyasacılardan başlayalım.
Diyorlar ki; bireyin özgürleşmesi için, içindeki tüm duygularını ve kimliklerini yaşaması gerekir.
Kimliğini yaşaması özgürlüğüdür. Diyorlar.
Etnik, dini, cinsel kimliklerinin özgürleşmesi ise, halkın ayrışmasının nedeni oluyor.
Karslı bir esnaf, yanı başındaki Ispartalı esnaftan alış veriş edilmemesini istiyor. Onların jargonları ile söylesek, bireysel hırslar artıkça, ister istemez ötekileştirme hızlanıyor.
Bir kez ayrışma başlayınca, dindar, dindar değil sınırında kalmıyor. Dinin kendi içinde, farklı inanışlara göre de, ayrışma oluyor.
Alevi/Sünni ve Sünni inanışın içinde var olan farklılıklar, v.s.
Toplum, bir kez, içinde yaşadığı ekonomik ve siyasi ortam nedeniyle, ayrışmaya başlayınca, atomlarına ayrışana dek, ayrışıyor.
Milli kimlik birleştirmeye çalışırken, dini ve bireyselleştirici kimlik ayrıştırıyor.
Kökten piyasacılık, sınıfsal kimliği, yani milli kimliği bastırmak ve etkinliğini azaltmak için, diğer kimlikleri alabildiğine öne çıkarıyor.
Milli kimlik sınıfsal kimlik olduğundan ve birleştirdiğinden, Karslı esnaf, Ispartalı esnafı kendinden ayrı kişi olarak görmüyor.
Dini kimliğin, özelde, Müslüman kimliğinin birleştirici olmadığı, tarihsel veriler ile ortadadır.
İslamiyet, Arapların dini olarak ortaya çıktığı günden bu yana, ayrışarak gelmiştir.
Her Arap ülkesinin ve diğer Müslüman ülkelerinin kendilerine göre bir Müslümanlık anlayışı var. Ayrışarak bu güne gelmişler.
Bu gün de, hala ayrışmaya devam ediyorlar.
Gülen Tarikatı, Kadiri Tarikatından ayrışıyor.
Cemaatleşme, ayrışma, sahte uygarlaşma, bir özgürlük projesi gibi önümüze konuyor.
Suriye’de Amerika ile birleşen dinciliğin, Suriye halkını nasıl ayrıştırdığını görüyoruz.
Irak’ta görüyoruz.
Libya’da Hıristiyan ile birleşmeyi, Müslüman ile birleşmekten daha evla gören durumları görüyoruz.
Dincilik ve mezhepçilik birleştirmiyor, ayrıştırıyor.
Mutafa Kemal döneminde, halkı birleştiren temel iki öğe, laiklik ve halkçılıktı.
Halkçılık ve laiklikten (bir anlamda akılcılık) uzaklaştıkça, ayrışma sürecektir.
Bu ayrışmayı durdurmak ve birliğe, beraberliğe giden yolda ilerlemek için, emperyalizm yerine halkçılık, dincilik yerine, laikliği öne çıkarmalıyız.
Din birleştirseydi, Arapları birleştirirdi. Onları Amerikan köleliğinden çıkartırdı.
İran hariç, tüm İslam ülkeleri Amerika sömürgesi olmazdı.