Biri Bu Aracı Durdursun, Yoksa İş Kötü…
Bu memlekete felaket tellalı olarak Show tv yetmezmiş gibi Kanal D, Star, Atv ve hatta TRT1 türü eğlence kanalları da aynı yoldan gidiyor. Bunların ana haber bültenlerini açmaya insanın eli varmıyor. Açtığınız anda kapamazsanız, felaket bombardımanı karşısında kalpten gidebilirsiniz.
Sonunda da pişkin pişkin ‘bir de iyi haber' diyerek daha felaketini vermiyorlar mı? Televizyon haber yöneticiliği de yapmış biri olarak diyorum ki, bu yapılan habercilik değil, reyting canavarlığı.
Reyting adı verilen tiyatro ya da güvenilmez yalan rüzgârına milletin geleceği peşkeş çekiliyor.
Elbette tek suçlu televizyoncular değil, reklam veren, izleyen, siyasetçi, şu, bu… Kimse masum değil.
Mesela devletin haber ajansı, gazetelerdeki 3. sayfa haberleri denilen magazin ve felaket haberlerini servis etmese ne olur? Hayırlı bir iş ve büyük bir iyilik yapmış olur, ajansın gerçek sahibi olan millete.
O yapmazsa, İHA, DHA vs gibileri mi bunu yapar? Bırakın yapsınlar ama siz yapmayın…
Yeni Söz'de üçüncü sayfa haberleri yer almaz. Üçüncü sayfayı inadına sık sık bu fakir işgal eder.
Ekranı açıyorsunuz, gazete sayfalarını çeviriyorsunuz, birbirini aratmayan servisler.
BURASI AÇIK HAVA TIMARHANESİ Mİ?
Hapis kaçan genç, sevdiği kızı sokak ortasında dövdükten sonra yoluna devam etti.
Karı koca üst geçitte kavga yaptı, erkek karısının çantasını yere attı, karısı da çocuğunu üst geçitten atmak isterken çocuk kurtarıldı.
Marketten sigara çalan iki kişi, polis tarafından aranıyor.
Evlilik masraflarına yetişemeyince, kuyumcuyu soydu.
Emekli maaşını bankadan çektikten sonra yaşlı adamın parası gasp edildi.
Engelli gencin arabası hırsızlar tarafından götürüldü.
Otomobilin camı kırılıp, içinden parayı çaldılar.
Okul önünde bonzai satmak isterken görüntülendi.
Tiner çeken çocuk, sokak ortasında sızıp kaldı.
Sapık bir adam, bir kadına sözlü, diğeri fiili sarkıntılık etti.
Yaşadıkları apartmandaki bütün daireleri soydular, polis tüm eşyaları evde buldu.
Kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar etmek istedi.
Boşanmak isteyen karısını sokak ortasında öldüresiye dövdü.
Bebek firarda gerçek oldu.
Öğretmen K harfini yazamayan çocuğu üst üste tokatladı.
Abartmıyorum, bu haberlerin hepsi aynı güne ait.
FELAKET MUHABİRİ MİLLET
Üstelik sadece hatırımda kalanları yazdım. Dahası her hadise yaşanırken, her hadiseyi ya bir ajansın kameramanı, ya da bir seyirci cep telefonu ile olup biteni kaydediyor. Bir muhabir sokağa çıkıp bir köşeye otursa, gün içinde neredeyse 15-20 haber yakalıyor demek ki.
Allah aşkına, her günün gazete sayfalarında yer bulup, ekranlara arzı endam bu haberleri izleyen millette moral kalır mı? Bu haberler kötü örnek olmaz mı?
“Çaldı çırptı, girdi, hâkim salıverdi” dediğiniz (ki sürekli bunu yayıyorsunuz) de hırsızlığı teşvik etmiş olmuyor musunuz?
Biri, milletçe hepimizi şizofrenleştirmek için çabalıyor.
DEVLET DEDİĞİN SEYREDER
Öyle olmasa, bu rezalete RTÜK, hükümet, TBMM bir dur derdi...
Şu evlilik programı adlı maskaralıklar. Şu ‘suç işleyenleri yakalama' adıyla yapılan programlar, bu millete iyilik midir yoksa kötülük mü?
Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, RTÜK üyeleri, muhalefet liderleri bunları görmüyor mu? Devletin ajansı felaket haberciliği yapar mı?
Sözüm ona AK Partili dindar gazeteler, logolarının üstüne çırılçıplak resimler basarak şeytana yardakçılık yapmayı kendilerine nasıl yakıştırıyor? Çıplak kadın servisi yapıp, göz zinası, nefis azgınlığı yaptıracağınıza, adam gibi habercilik yapamaz mısınız? Manşet oyununuzu, ‘Erdoğan konuşsa da bir manşet patlatsak' diyerek gazetecilik yapılmadığını, bu yüzden okunmadığınızı ve bir etkinliğinizin olmadığını ne zaman göreceksiniz?
SİZE DE FELAK-NAS SURELERİ OKUYALIM
Bu ülkede dört kişiden biri, kendini intihara iten psikiyatri ilaçlar kullanıyor.
En dindar psikiyatr bile, bu tehlikeli ilaçları reçete etmekten imtina ve ar etmiyor.
Bu işin bu ilaçlarla çözülmediğini, aksine insanları intihara, kansere, organ yetmezliğine sürüklediğini görmeyecek kadar mı köreldi vicdanınız? Felak ve Nas surelerini, sizler için de mi okumalıyız artık?
Kalp, şeker ve diyabette dünya lideriyiz.
Mutlu olabilirsiniz! Hepimiz üniversite mezunuyuz. Konforlu araçlarımız var. Rezidanslarda konaklıyoruz. Banka hesaplarımız kabarık, kredi kartlarımız bol limitli. Sabah kahvaltısını ailece 1001 çeşidin olduğu açık büfelerde yapıyoruz. ‘Buna rağmen mutlu değilseniz size nankör derle' diyorsanız demeye devam edin biz mutlu değiliz.
KEMALİZM'E İHTİYAÇ KALMADI
Kimse mutlu değil. Üstelik herkes muhterisleşmiş durumda. Azla yetinmeyi unuttuk. Bahçeli evde yaşamak istemeyen bir nesil türedi, sardı dört bir yanı yer yanı.
Kemalistler siz mutlu olabilirsiniz. Lisanıyla, giyim kuşamıyla, yeme içme biçim ve miktarıyla kendinize benzetmeyi başardınız.
Bu yüzden tepinmenize, cıyaklamanıza gerek yok. Kendine dindar diyenlerde dün sizin dayattıklarınızın misyonerliğini yapıyor.
Başardınız işte! Kına yakabilirsiniz!
LİSE VE ÜNİVERSİTE MEZUNU CAHİLLER ORDUSU
Çocuklarımız, aile ve devlet eliyle diplomalı cahiller olarak yetiştiriliyor. Herkes bol sıfırlı maaş istiyor, ama çalışmaya da razı değil. Koca koca diplomalar, beyni bomboş, vicdanı rahmetli olmuş bir nesil… (Nesil deyince 25 yaş altını değil 60-50 altını kaydetmiyorum.)
80 milyon şair ve yazarımız var, ama hiç birimiz Hz Peygamberin hayatını dahi bilmiyoruz. İzinden gittiğimiz mezhep imamlarımızın adını bile söyleyecek durumda değiliz. Sorun etrafınıza, İmam-ı Maturudî hakkında tek cümle kurabilen çıkacak mı?
Her işimizi banka ile çözüyoruz. Kendi kendine yetebilen köylü bile faiz bataklığına gömülmüş. Tarlası, bağı, bahçesi ipotekli… Okuma numarasıyla köyünden kopardığımız erkek ve kız çocukları, köyünden utanıyor ve geri dönmüyor.
Gençler evlenmek istemiyor. İstese bile evlenmek için servet gerekiyor. Ana değil, kız pazarlamacısı gibi. ABD gibi her şeyi istiyor damat adayın. Yok, neymiş lüks düğün salonu olmazsa olmazmış.
Devletimiz evlenecek çocukların paralarını bankalarda faizle nemalandırıyor ki, faiz musibetinin girmediği mide kalmasın.
Feministleştirilen dindar aile kızları da, iş ve kariyer peşinde koşmak için evlenmek istemiyor. Evlenmek istediklerinde yaş 35-40 olmuş, bu kez de armudun sapı üzümün çöpü sorunu çıkıyor karşılarına. Sonra iste de, çocukları olmuyor.
Hükümetimiz, daha çok ilaç içelim, ilaç firmaları daha fazla para kazansın ve 4 doktora bir ilaç pazarlamacısı yerine her doktora bir pazarlamacı düşsün diye, -dünyadaki tek örnek olan- Küba gibi ilaç katılım payını da kaldırıyor. Artık bu sayede hiçbir hastalığımız kalmayacak.
Hastalanırsanız, ambulans, doktor, ilaç, hastane bedava, rapor şahane…
Birine saldırırsanız tereddüde gerek yok, nasıl olsa ambulans, doktor, ilaç, hastane yaraladıklarınıza da bedava. Faturayı siz değil, SGK ödüyor nasılsan. Vurun vurabildiğiniz kadar!
İster millet, ister devlet, ister siyasetçi, ister aile reisi, isterse de fert olarak bu gidişten mutlu iseniz size diyecek bir şeyimiz yok.
Değilseniz ayağa kalkın ve bir adım atın.
Son sözümüz şu olsun: Ölüm ve hesap var ve çok yakın!