content Yıl 1971-72 ilk şiirler ve sonrası... Şiirler, köşe yazıları son birkaç yıldır yaptığım araştırmalar...Bir çok antolojide yer aldım.Sayısını hatırlamadığım edebiyat sitelerinde yayınlanmakta olan şiirler, denemeler ve hikayelerim var... İnternet radyolarında yayımcılık yapıyorum. İşte şimdi de burada da sizlerle birlikte olmaya devam edeceğim...
10 Ağu

Birbirimizi Delice Seven Sevdalıyız

Tam kapıdan çıktım daha anahtarı çantama koymamıştım ki şehir içi minibüsünün geldiğini gördüm… Hemen bir koşu durdurduğum araca bindim… Bu gün yapmam gereken öyle çok işlerim vardı ki… Nefes nefese kalmıştım…

Boş bir yer bulup oturmamla birlikte kafamdan acil yapmam gerekenleri planlamaya başlamıştım bile… Başlamıştım ki…

En son hatırladığım cüzdanım masanın üzerinde duruyor olduğu idi… Ani bir hareketle çantamı açtım…

Tahmin edebileceğiniz gibi cüzdanım çantamda değildi… Oysa yolu yarılamıştım… Şimdi minibüsten inilip o kadar yol gerisin geriye dönülür mü? Ayrıca ters istikametteydim dönüş için yolumu değiştirmem lazımdı hem zaman kaybıydı da… Açıkçası gereksiz yere ek bir ücret ödemek işime gelmiyordu…

Eee dedim hani derler ya :“akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş”  aynen bu sözü doğruladım kendi kendime…

Kaptan’a durakta inmek istediğimi belirtip minibüsten indim…

Şimdi gerisin geriye bu sıcakta çekilir mi bu yol?

Çare yok dönülecek gerisin geriye… Hangi akla uydumda cüzdanı çıkardım çantadan hay Allah yaaa…

Neyse olan olmuştu sanki ardımdan koşan varmışçasına hızla eve doğru yürümeye devam ediyordum… Hani “kan ter içinde kaldım” derler ya işte aynen bende de durum böyle… Neyse ki kendi kendimi çekiştirirken sonunda eve varabildim…

Anahtarımı çıkarıp kapıyı açıyordum ki telefonun çaldığını duydum… Nedense bir anda hop etti içim… Bak şimdi inanmazsınızda ellerim bile titredi bir anda… Kapıyı kapamayı bile düşünmeden telefona koştum…

Merhaba! Diyordu karşımdaki… Defalarca çaldırmama rağmen şimdi açtınız…

Ben nefes bile alamıyordum… Soluk soluğa kalışım bir kat daha artmıştı karşımdaki sesi duyunca…

Bu gerçek miydi? Yoksa sıcak mı çarpmıştı bana? Beni arıyordu…

Ya bu ses hayal değil de gerçekse… Ama gerçekti işte… Bu oydu… Allah’ım inanamıyorum… İnanamıyorum bu oydu, ahh bir kelime konuşabilsem…

—Merhaba! Dışarıdaydım… Tam giriyordum… Telefonun çaldığını duydum…

Hayret yaaa insan kendi sesini tanımaz mı? Demek ki bazen tanıyamıyormuş… Ben kendi sesimi bile tanıyamadım… Sanki konuşmayı yeni öğrenir gibi…

O devam ediyordu:

—Nasılsınız? Umarım iyisinizdir… Arkadaşlar davet ettiler mi bilmiyorum, etmedilerse de ben davet etmiş olsam gelir misiniz? Koru birer fincan kahve içip sohbet etmeye? Cevabınızı hemen vermeseniz de olur saat 16 da koru’da olursanız sevinirim…

Öyle sakin sakin konuşuyordu ki anlatamam… Yumuşak bir sesi vardı…

Allahım hiç susmasa hep konuşsa…

Anladım, anladım ısrar etmiyor görünüyordu ama benimde orada olmamı istiyordu…

—Peki, hoşça kalın kendinize iyi davranın… Saat 16 da unutmayın…

Dedi ve telefon kapandı…

Hala telefon kulağımda öylece kalakaldım… Hemen kafamı duvardaki saate çevirdim… Saat şu an 13.47… biz 14 diyelim… 2 saatlik bir zamanım var… Bunun yarım saati yolda geçer kalır bir buçuk saatim…

Mümkün değil yetiştiremem işlerimi… Ama gitmek istiyorum, hem de çok istiyorum… Onunla olmak… Hem de hiç düşünmediğim bir anda…

Buraya ilk gelişimdi… Çok güzel harika bir yer… Yemyeşil ağaçların arasında ilerliyordum… İşte yine elim ayağım titremeye başladı… Kalbim desen küt küt atıyor…

Burası labirent gibi bir yer kaybolmamak mümkün değil… Bir an durakladım bir ses hemde o içimi ürperten ses…

Merhaba! Diyordu…

Hop etti içim…

Merhaba! Diyebildim…

Elini uzattı tokalaştık ama… Elimi çekemiyordum elinden… Masaya doğru yürüdük öylece…

Arkadaşlar yok mu? Diyecektim ki sustum… Yüzüme gözlerime bakıyordu başımı kaldırdığımda konuşmak için…

Öylece ne kadar kaldık bilmiyorum… Belki birkaç saniye, beklide saatlerce…

Seni seviyorum… Bunu biliyor musun? Bak sana bu şiirimle anlatmak istiyorum sevgimi dinlemek ister misin?

Ne diyebilirdim ki… Susmuştum şaşkınlıktan "nutkum tutuldu" derler ya aynen nutkum tutuldu…

Her şey bir anda oluvermişti “damdan düşer gibi”  bir çırpıda söyleyivermişti işte o sihirli kelimeyi…

Sevdim

Hani bir bahar günü,

Kırlarda gezinirsin ya,

Yeni açan, papatyaların,

Lalelerin arasında,

Hani içine yaşama sevinci dolar ya,

İşte seni ben öylesi sevdim...

Hani ağaçlar çiçek açar ya,

Kuşlar konar ya dallarına,

En güzel şarkılarını,

Söyler ya,

Hani içine yaşama sevinci dolar ya,

İşte seni ben öylesi sevdim...

Hani masmavi gökyüzü,

Kucaklar ya engin denizleri,

Dalar gidersin ya,

Bakarken o maviliklere,

Derinden bir, aaahhhh çekersin ya,

Hani içine yaşama sevinci dolar ya,

İşte seni ben öylesi sevdim...

Hani sevdim mi, sevdim

Dostluktan da öte,

Arkadaşlıktan da öte,

Kardeşlikten de öte,

Hani içine yaşama sevinci dolar ya,

İşte seni ben öylesine SEVDİM...

Bende seni sevdim… Seviyorum… Bu güzel eşsiz şarkıdaki sözler gibi…

“Biz iki çılgın sevgiliyiz

Delicisine sevdalıyız

Öyle büyük ki bu sevgimiz

Biz ayrılamayız”

 Birbirimizi delice seven sevdalıyız…

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank