Bir Yudum Gelecek-II
Eski insanları anlamak çok zor, ne sorsam eskiden bu vardı, şu vardı diyorlar. İnanabiliyor musunuz eskiden içme suyu bile evlere borularla getirilirmiş, insanlar musluklardan istedikleri kadar su içer, istedikleri kadar yıkanır hatta evlerinde çiçekleri olur onları bile sularlarmış. Yani eskiden su için bizimki gibi bir sürü para verip birkaç bidon su alınmazmış. Hayret doğrusu, bu kadar su nasıl olmuşta bitmiş anlam veremedim. Annem o zamanlarda insanlara neden kızmamış hayret, şimdi benim beş dakika bile yıkanmama kızıyor. Neymiş o su için babam yüzlerce lira saymışmış. Ben ne yapayım, siz eskiden bol suyla yıkanırken iyiydi ama değil mi. Nedense bizim köy diğer köylere oranla daha kalabalık. Okulumuzdaki sınıflarda 60 kişi ders işliyor. Sıralara üçer üçer oturmak zorunda kalıyoruz. Babama bir gün siz okula giderken sıralarda kaç kişi otururdunuz diye sordum. Cevabı beni çok şaşırttı. Eskiden bu köyde başka bir okul varmış, küçük bir okulmuş ama babamlar sıralara teker teker otururlarmış, sonrada zaten okulları kapandığı için şehre göç etmişler. Yani o zamanlar köy nüfusu azmış, genelde herkes büyük şehirlere göç ettikleri için okulda okuyacak öğrenci bile kalmamış. Şimdi ise kimse şehirde yaşamak istemiyor. Çünkü şehirde her yer beton, havası çok kirli, köyde de hava pek temiz değil ama en azından toprak var ve azda olsa yeşil yerler.
Zaten babamlarda köye bu yüzden taşınmışlar, birde şehirde havalar daha da sıcakmış. Orada yaşayan insanları anlamıyorum doğrusu, o pis havada nefes alamadıkları için belki de şehirlerde ortalama ömür elli. Köyde ise en azından 55-60 yaşına kadar yaşanabildiğini söylüyor televizyon. Hem köyde dışarı çıkarken maske takmak zorunda da değilsin. Geçenlerde sadece birkaç dakika sürmesine karşın yağmurun yağmış olmasına çok sevindim. Biliyorsunuz yağmur yağması ülkemizde pek de rastlanan bir olay değil. Annemden dışarıya çıkmak için izin aldım, fakat o buna müsaade etmedi. Pek anlamadım ama bunun asit yağmuru olduğunu söyledi, sonuçta yağmur anlayacağınız neden izin vermedi ki. Bu asit kelimesini de çok duymaya başladım son zamanlarda. Sanayinin gelişmiş olması sonucunda, fabrikalar asit yağmurlarına neden oluyormuş. Bunun neresi kötü kavrayamadım, onlar olmasa yağmur zaten hiç yağmayacak. Belki de onlara bunun için teşekkür etmemiz gerekiyor. Öğretmenimiz bize “ Dünyamızı tanıyalım” konusunu anlatırken dikkatimi çeken bir şey oldu. Sınıfa elindeki top gibi bir şeyle geldi ve dedi ki biz bunun üzerinde yaşıyoruz. Elindeki topa baktığımda çoğu yer mavi renkte görünüyor, bazı bölümleri ise yeşil. Öğretmenimize sorduğumda ise bana, mavi renkte olanların deniz ve okyanuslar, yeşil olarak görülen yerlerin ise kıtalar, yani üzerinde yaşadığımız yer olduğunu söyledi. Bense bir an kendimi tutamayarak güldüm ve dedim ki “ Öğretmenim burada denizler mavi ile gösterilmiş fakat deniz mavi olmaz ki, deniz dediğin gri olur, yeşil dediğiniz yerler ise kahverengi, toprak yeşil olmaz ki”. Öğretmenimiz bir an gözlerimin içine baktı ve haklı olduğumu söyledi. Sonra öğrendik ki eskiden denizler maviymiş, topraklar ise yeşilmiş. İnsanoğlu denizleri kirlettikleri için grileşmiş. Yeşillikler ise yangınlar ve susuzluktan ötürü yok olmuş. Hayret ettim doğrusu, ben denizi hep gri, yeryüzünü ise kahverengi bilirdim. Oldum olası gökyüzünü merak etmişimdir, özellikle de geceyi. Hava karardığı zaman gökyüzü neden siyah olur anlamam. Ha birde yıldızlar var tabi, gece olur olmaz çıkıveriyorlar meydana, annem diyor ki yıldızlar aslında gündüzleri de varmış fakat biz onları göremezmişiz. Fakat yakında onları her zaman görebileceğim, çünkü televizyonda duyduğum haberlere göre insanoğlu artık dünyadan başka bir gezegene göç edecekmiş. Çünkü dünya artık kirlenmiş, yaşamın gelecekte yok olacağını söylüyorlar. Bu nedenle tek çare başka bir dünya bulmakmış, bilim adamları bu konuda umutlu, anlaşılan artık yıldızlarda bile yaşayabileceğiz. Buna gerçekten sevindim. Artık dünyada yaşamak istemiyorum zaten, her taraf pis ve kirli, insanlar çok çabuk hastalanıyorlar. Umarım köyümüzde iyice kirlenmeden gideriz bu dünyadan. Dün ilk kez savaş kelimesini duydum. Bu kelimeyi belki daha önce de duymuştum fakat en azından şimdi savaşın ne demek olduğunu biliyorum ve savaşı hiç sevmedim. Televizyondan öğrendim savaşın ne olduğu. Ortadoğu denilen bir bölge varmış, adını daha önce hiç duymamıştım. Orada herkes birbirlerini öldürüyor, sokak aralarına gizlenmiş bir çocuk vardı, sanırım askerlerden korktuğu için oraya saklanmıştı. Sonra bir çatışma çıktı ve çocukta çatışmanın tam ortasında kaldı. Çok kötü bir görüntüydü, zavallı çocuk kanlar içersinde yerde yatıyordu, onu öldürmüşlerdi, sanırım çocuk çok yaramazdı ve askerlerde onu bu yüzden öldürmüştü, yoksa onu neden öldürmüş olabilirlerdi ki, askerler ondan ne isterdi ki. Umarım benim babamda ben yaramazlık yaptığımda beni öldürmez. Bana bazen kızar ama öldürebileceğini sanmıyorum. Çünkü beni o kadar çok sever ki, bende onu çok severim. Hem nasıl olurda insan çocuğunu öldürür anlamam. Babam bana o görüntüleri izlediğim için kızdı, bu görüntüler çocuklar için sakıncalıymış, çok saçma, orada ölen çocukken nasıl oluyor da izlemesi sakıncalı oluyor, onu öldürenlerin yaptıkları sakıncalı değilmiş gibi. Savaş kelimesini son günlerde çok sık duyar oldum. Ben sadece Ortadoğu’da savaş olur sanırdım, halbuki Afrika denen yerde de savaşlar oluyormuş. Orada kabileler çok varmış, birde o insanlar dünyanın en fakir insanlarıymış. Yani anlayacağınız onların bizimki gibi suya verecek yüzlerce liraları yokmuş. Zaten bu yüzden savaşıyorlarmış, su için. Devletleri suya zam yapınca iç savaş çıkmış, bunu da ilk kez duydum. Oradaki insanlar su satılan yerleri talan edip istedikleri kadar su bidonu alıyormuş. Su için birbirlerinin üstüne çıkıyorlardı, ve bazen de o kalabalığın içinde ezilenler oluyordu. Su savaşları başladı deniliyor televizyonlarda, sanki önceden biliniyormuş gibi. Yakında ülkeler su için birbirleriyle savaşacaklarmış, yani su için yine bir çok masum çocuk öldürecekler. Umarım bu savaşlar bizim ülkemize de sıçramaz, ben su için asla birini öldüremem, onları öldürmektense daha az su içmeye razıyım.
Devam Edecek...