Bir Yastıkta Kocamak Sağlığa Aykırı mı?
Bizde yeni evlenenlere sanki herkes aynı yastığı paylaşıyorlarmış gibi ‘Bir yastıkta kocayın’ dileğinde bulunmak âdeti vardır. Gerçi evlilerin ekserisi aynı yatakta aynı yorganı kullanırlar, ama çoğu evli çiftin yastığı bildiğim kadarıyla ayrıdır.
Hâlâ, o upuzun kocaman yastığa birlikte baş koyanlar kaldıysa, onlar da bu alışkanlıklarından acilen vazgeçmeliler, çünkü bilimsel araştırmalar ‘bir yastıkta kocamanın’ hiç de sağlıklı bir şey olmadığını gösteriyor. West of England Üniversitesi’ e bağlı Uyku Konseyi tarafından yürütülen araştırmaların sonucunu açıklayan Dr. Chris Alfort şunları söylüyor:
“Herkesin uyku tarzı farklı. Bu yüzden çiftler arasında bazen büyük tartışmalar çıkıyor. Yataklarını ayıranlar ya da ayrı odalarda yatanlar daha rahat ediyor.’’
Herkesin vücut saati farklı
Her şeyden önce herkesin kendine göre bir ‘vücut saati’ var. Mesela, bazı insanlar ‘tavuk gibi’ erken yatmayı tercih ederler, sabah ezanı ile de uyanırlar. Bazıları ise ‘gece kuşudur’, ancak sabaha karşı uykuları gelir, güneş doğduktan sonra yatar ve ikindiye kadar da uyurlar.
İkincisi, ‘uykuya dalma’ özellikleri de kişiden kişiye değişir. Kimi daha başını yastığa koyar koymaz derin bir uykuya dalarken, kimi ancak yatakta kim bilir kaç kere dönüp durduktan, pozisyon değiştirdikten sonra uyuyabilir. Bazısı da gazete, kitap okumadan katiyen uykuya dalamaz.
Tabii ki insanların ‘uyku derinlikleri’ de farklıdır. Top atılsa tınmayanlar olduğu gibi, en ufak bir çıtırtıdan uyanan ve bir daha da gözüne uyku girmeyen de pek çok insan vardır.
Kalıp gibi yatan da var, dön babam dönen de
Herkesin uyuma alışkanlıkları da farklıdır. Bazı insanlar yorganın altına iyice gömülerek, bazıları ise ancak üstleri açık olunca uyuyabilirler.
Kimi sıcak bir ortamı tercih eder, kimi de kışın bile pencereler yarım da olsa açık olsun ister.
Bazıları zifiri karanlıkta uyumaktan hoşlanır; perdeleri sıkıca kapatmadan rahat edemez. Oysa, bazıları az da olsa bir ışık olsun, gece lambası yansın ister.
Kimi insan kalıp gibi uyur, tüm gece boyunca ‘milim’ kımıldamadan ‘kalıp gibi’ yatar. Kimi ise ‘dön babam döner’ yatakta. Önce yüzükoyun yatar, uyuyunca sırt üstüne geçer, sağa döner sola döner; hatta kimisi bacak bacak üzerine de atar uykuda.
Farkına varmadan elini, kolunu, hatta bacağını eşinin üzerine atan, yatak arkadaşını düşürecek kadar bir taraf itenler de vardır ve sanırım sayıları da az değildir. Aralarında belirgin ‘sıklet’ farkı olan çiftler için bu ciddi bir sorundur; biri diğerini ezebilir.
Bazı insanlar yastıksız yatmaya alışıktır. Baş bu ferman mı dinler; bazısı da yüksek yatmaktan hoşlanır. Yün yastıktan başka yastığa baş koyamayanlar olduğu gibi, kuş tüyü yastığına sıkıca sarılmadan uykuya dalamayanlar da vardır.
Horlama, geğirme, yellenme, terleme
Bazı insanlar kuzu gibi pek bir ‘sessiz’ uyurlar. Kiminin ise çıkardığı türlü seslerden rahatsız olmamak mümkün değildir. Diş gıcırdatanı vardır, horlayanı vardır.
Geğirenler, terleyenler ve yellenenler sadece yatak eşlerini etkilerler, ama horultuları ile komşularının bile huzurunu kaçıranların sayısının da az olduğunu sanmıyorum.
Bazıları uykuda sabaha kadar sayıklar; kiminin ne dediği anlaşılmaz, ama kimi de o gün ne yaptığını tüm ayrıntılarıyla sayar döker.
Uykuda kaşınma alışkanlığı olanlar da vardır. Tabii ‘sessizce ve zarif’ kaşınanlar olduğu gibi ‘hatur hutur’ kaşınarak yatağı sallayanlar da çıkar. Artık kimlerin nerelerini kaşıdığından bahsedip keyfinizi de kaçırmak istemem.
Bazılarının gece kalkıp bir şeyler içme-yeme alışkanlıkları vardır. Kiminin başucunda sürahisi bardağı hazırdır, kimi bir paket bisküvi bulundurur. Kimi de mutfağa gidip iyice yemeden katiyen tekrar uyuyamaz.
Gece hastalıkları
Bazı hastalıklar özellikle geceleri daha çok belirti verirler. Astım, reflü, huzursuz bacak sendromu, idrar kaçırma, uyku-apne sendromu, sol kalp yetersizliği, prostat bunlar içinde ilk anda aklıma gelenler.
Bunların hepsini tek tek anlatmaya yerimiz müsait değil; tümü de kendine göre eşleri değişik derecelerde rahatsız eden hastalıklar ama ayrı yatarsanız mesele kalmaz.
Gelelim neticeye
Bilim, evlilerin aynı yastığı ve yatağı paylaşmalarının ‘yapacak özel bir işleri’ veya ‘ısınma’ veya ‘yalnız yatmaktan korkma’ gibi sorunları yoksa, hiç de gerekli olmadığını söylüyor.
Yeni evlenenlere de bundan böyle ‘Bir yastıkta kocayın’ yerine’ Ayrı yataklarda yaşlanın’ derseniz daha doğru bir dilekte bulunmuş olursunuz. Hatta ‘Aynı evde ayrı odalarda yatın’ demek belki de daha sağlıklı; siz bilirsiniz.
anlaşılan bu işten en çok sıkılan sizsiniz upuzun yastık modeli tarih oldu.gelenek-göreneklerle sosyalleşen bi ülke modeli yok denecek kadar az.kafanızı bu konuda yormayın derim...
Aralık 21st, 2010 at 12:11