Bir Yanım Van’da Üşüyor Şimdi
Depremler dünyanın doğal bir hareketi.
Dünyanın dönmesi nasıl ki dünyanın var oluşunun bir gereği ise, depremler de bu var oluşun bir başka biçimi.
Yani deprem, dünya için bir ‘hayat’!
Ancak aynı deprem, insan için bir felaket olabiliyor.
Bunun nedeni de yine insan!
Bir slogan haline gelen gerçek şu ki: “Deprem öldürmez, bina öldürür”!
Binalarımız bizleri öldürüyor!
İnsanların bir kısım insanları öldürdüğü gibi; öldüren binaları yapan tüm sorumlular da, o binalarda yaşayanları öldürüyorlar!
Geçen gün Tan Oral’ın konuya ilişkin “Final” adlı muhteşem bir karikatürü vardı: Sahnede, ortada müteahhit, onun bir tarafında belediyeci, bankacı, politikacı, diğer tarafında inşaat mühendisi, mimar ve şehirci el ele vermişler, oyunun finalinde seyircileri selamlıyorlar.
Final ise, binaların yıkılması!
Van’da kısa bir süre içerisinde iki kez final yaşandı!
Ölenler…
Yaralananlar…
Yüz binlerce insanın korkuları, yaşamlarının alt üst oluşu…
Ve soğuk!
Vanlılar üşüyor…
Çocuklar, soğuk ve bir sıcak çorba…
Sınıfı geçen Türkiye toplumu…
Ve sınıfta kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti!
Hele hükümetin kimi bakanlarının deprem sonrası ve özellikle çadır ziyaretlerindeki abuk subuk açıklamaları yok mu?
İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin, depremzedelere gelen tatlılar üzerine, “Biz de bir çadırla burada bir mekân tutalım” veya çadır içinde bir başka perişan bir aileye, “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz hiç gel dediğiniz yok” demesi, gerçekten espri anlayışının sığlığını gösteriyor.
Aynı Bakan Şahin’in, KCK’dan Prof. Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasına itirazların yükselmesi üzerine, bu kadar çok profesör var, birisinin tutuklanması bir eksiklik oluşturmaz türünden yaptığı açıklama, komik bile değil!
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, protestolar karşısında, “Bunların içerisinde provokatörler var, bulun” diyerek polise talimat vermesi; depremden hemen sonra neden yardımların kabul edilmediğini ise, “Kendi gücümüzü test etmek istedik” diye açıklama yapması, ibretlik vakalardan!
Şimdi Van üşüyor!
Her ne kadar benim de bir yanım Van’da üşüyor desem de, bunun empatiden, insani bir duygu taşımaktan öte fazla bir anlamı yok! Elbette depremzedelere bir el uzatılabilir.
Ve toplum bunu büyük ölçüde başardı.
Ya devlet?
Ahmet Altan’ın “Van” başlıklı yazısının son bölümünü biraz kısaltarak buraya alıyorum.
Yazı, devletin birçok sorumluluğundan bir tanesi olan İhale Yasası’nı konu ediyor.
Bu İhale Yasası ki, Avrupa Birliği 15 yıldır Türkiye’ye defalarca bu yasanı bizim müktesebata göre düzenle demesine rağmen, hükümetlerin bu doğrultuda kılı kıpırdamıyor.
Kılı kıpırdamayan siyasetçilerin Tan Oral’ın yukarıda sözünü ettiğim karikatürünün içinde yer alması da son derece doğal!
Altan şöyle yazıyor:
“İhale Yasası.
Avrupa Birliği’nin yasasını kabul ederseniz kamu binalarını o standartta yaparsanız, hiçbir bina yıkılmaz.
Bu hükümet, işbaşına geldiğinden bu yana İhale Yasası’nı tam yirmi kere değiştirdi.
Muhalefet partileri dâhil kimse bunun hesabını sormadı.
O ihale yasası ile yapılacak binalar Başbakan’ın, bakanların, generallerin hayatını tehlikeye sokacak olsaydı, bak bakalım değişir miydi?
Onların hayatı tehlikede olsaydı değişirdi ama ‘insanların’ hayatı tehlikede olunca değişmiyor işte.
Bu bozuklukları değiştirmek için iktidara geldiğini söyleyen AKP’nin de ağır ağır bu Cumhuriyet’in bir parçasına dönüşmesi, kendi halkından uzaklaşarak Ankara’nın ölçülerini benimsemeye başlaması.
Muhafazakâr kesimler, ‘bizim çocuklar iktidarda, aman sesimizi çıkarmayalım’ diyerek susuyorlar, hiçbir şeyin hesabını sormuyorlar, bu Van depreminde yaşananlar bile onları olup bitenleri sorgulamaya itmiyor.
Van’da kar başladı.
İnsanlar evlerine giremiyor.
Hala enkaz altında cenazeler var.
‘Sizin çocuklar’da iktidarda.
Memnun musunuz?”
Ahmet Altan’ın sorusunu yönelttiği İslamcı medyanın gözleri kör, kulakları sağır, yürekleri mühürlü, ama keseleri açık!
Vanlılar üşüyor!
Bir kesimin şakşakları ise kulakları tırmalıyor!