content

08 Eyl

Bir Varmış!…

“Bana bir varmış de
Bir varmış bir yokmuş deme
İçime dokunuyor…”

Can Yücel

“Bir varmış bir yokmuş”  ile başlardı masallarımız. “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tellal iken, pireler berber iken. Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…” ile devam ederdi. O zamanlarda bebekler dalgalarda boğuşmak zorunda kalmaz, kıyılara vurmazdı. Çocuklara kurşun işlemezdi. Şimdi ise tersine döndü her şey.

Yetişkin dünyasıyla çocuk dünyası farklı olmuştur her zaman. Öğretilmemişlikler, kirletilmemişlikler var dünyalarında çocukların. Doğaya daha yakın, her anlamda çıplaklığa daha alışkın, hin düşüncelere yabancı ve sürekli şaşkın, sürekli gülen! Doğal ihtiyaçlarının dışına çıkmayan… Evet belki de kilit cümle bu: “Doğal ihtiyaçların dışına çıkmamak” Çünkü insanoğlu doğal ihtiyaçlarının dışına çıkmaya başladığında bozuldu her şey.

Umut demektir çocuk. Geleceğin güvencesidir. Geleceğe ve yarına bizi bağlayan şeydir. Her şeyden umut kesmişken ve karamsarken bile çocuğumuzun yaşayacağı günler hatırına devam ederiz yaşama. Daha bir diş ile tırnak ile tutunuruz yaşama! Bizi hayata bağlayandır çocuklar çocuklarımız. Ya onlar gittiğinde?

Tüm kültürler ve uygarlıklar çocuğu korur hep. Toplumda cinsiyetçiliği bile uygulatsa çocuk kutsaldır. Törenleri, kutlamaları, hediyeleri çoktur… Hatta mezarları bile ayrıdır çocukların. Yetişkinlerin yanında defnedilmez, “Allah’ın erken aldıkları!”

Bazen de, bazıları tarafından ne umutlu yarınlarımız, ne kültürümüzde çocuklara tanıdığımız kutsallık tanınmaz. Öldürüverirler çocukları! Teker teker… Gün gün… Birer ikişer üçer beşer çocuk öldürmeye başlarlar önce. Ya savaşta “yasal mermilerle”, ya doğal felaketlerde ihmaller zincirinde, ya da eksik bıraktığımız her bir hayatta ölür çocuklarımız.

Şimdilerde kirli bir savaş nedeniyle ölüyor çocuklarımız. Sokaklarca dolu iken çocuklar, savaş eksiltiyor teker teker onları. Ve adı da “terörle savaş” oluyor çocuk öldürmenin!

Ne kadar ucuzlatmışız hayatı, farkında mısınız? Bir cana son vermek ne kadar kolay! “Yaşamak zor, ölmek kolay bu topraklarda!”

Çocuklarımızı ayrı gömecek kadar kıyamazken onlara, ne oldu da kurban ediyoruz yaptıklarımıza?

Savaşta; dağda veya asker ocağında çocuğunu kaybeden “baba”dır artık yetim.
“Öksüz” sözcüğünü de “Annesi ölen çocuk” diye tanımlar sözlükler. Oysa son otuz yıllık bu kirli savaş, bu sözcüğü de anlamını da değiştirdi.  Zira artık annesi ölen çocuk değil, çocuğu savaşta ölen annedir.

Kirli savaşlarda ölenlere ‘Şehit’ deniliyor. Yıllardır  “Şehitler Ölmez!” sloganı hem Kürtçe hem Türkçe eksik olmadı bu toprakların göğünde. Her ölen anonimleştirildiği ve yüceltildiği ölçüde ölümsüzleştirildi. Ölümsüzleştirildikçe insan olmaktan uzaklaştırıldı. İnsan olmaktan uzaklaştırıldıkça sağlıklı bir şekilde “yas”ı tutulamadı.

“Şehitler ölmez” diye yükselen ses, aynı zamanda bir yasın tutulmasına da yasak koydu. Gerçek inkâr edildi, iç muhalefet bastırıldı. Ama hep acımızı yüreğimize gömerek bildik ki toprağa inen her can gibi onlarda öldü. Şahit olanlar “Şehitler ölür!” dedi hep bir ağızdan.

Şehitler öldü ve şehitler ölüyor. Ölüleri ölümsüz kılma çabası da ölüm siyasetinin savunusundan başka bir işe yaramıyor. Nereye kadar bu siyaset? ‘Barış’ istiyoruz. Çocuklarımız ölmesin istiyoruz.  Masallar Can Yücel’in dediği gibi sadece ‘Bir varmış’ ile başlasın. ‘Bir yokmuş’ sözü kullanılmasın artık. İçimiz çok acıyor çok …

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank