Bir Şey Çok Kesin Ortaya Çıktı…
Siyasal İslam mı dersiniz, Sünni İslam mı dersiniz, Ilımlı İslam ı dersiniz, bu anlayışların bir devleti yönetemeyeceği artık ortaya çıkmıştır.
Toplumun kesin direnişi, bunları hem kendi aralarında parçalamış, hem de demokrasi ile olan uyuşmazlıklarını ortaya dökmüştür.
Amerika tarafından bu yönetimler önümüze konulurken, Amerika bir anlayıştan hareketle yola çıktı.
Bu anlayışa, çok sayıda araştırma ve inceleme sonunda varıldığı yazıldı, dillendirildi.
Amerika ve onun gizli örgütü CIA, sözünü ettiğimiz anlayışı, 1980-1990’larda, sistematikleştirdi.
Bu teorik çalışmanın ana ekseni, İslam ülkelerinde, Ilımlı İslam ile radikal İslam-ı terbiye etmekti.
Yani Radikal İslam-ı ehlileştirmek.
CIA elindeki psikoloji ve etnoloji uzmanlarıyla, her türlü radikalizmi ehlileştirme teorisi geliştirdi.
Bu teoriye göre; toplum beş katmana bölündü.
-Radikal İslam
-Ilımlı İslam
-Laikler
-Milliyetçiler ve solcular
-Radikal solcular
ABD AKP’yi iktidara taşırken, bölgedeki radikal İslam-ı, Ilımlı İslam-a dönüştürmek üzere yola çıktı.
Laikler ve solcuları dışlamak, mümkünse, yukarıda belirttiğim diğer toplum katmanlarını Ilımlı İslam altında toplamaktı.
Kâğıt üzerinde çok doğruymuş gibi görünen bu teorinin, sadece bir yönü işlemiş oldu.
Ilımlı İslam’ın tüccarları ve yağmacıları, Batı ile ulusal pazarların yağmalanmasında yeterli işbirliği yaptılar.
Ancak Ilımlı İslam, radikal İslam’ı eğitemedi, memnun edemedi, piyasa ile olan çelişkisini ortadan kaldıramadı.
Kaldıramadığı gibi; dini radikalizmi daha da büyüttü.
Batı ile çelişkilerini artırdı.
Amerika’nın bu teorisi laikleri Ilımlı İslam bölgesine çekemediği gibi, laikleri daha da anti-batıcı hale soktu.
Şimdi Ilımlı İslam içinde, bir çatışma ve ayrışma yaşıyoruz.
Bu çatışma ve ayrışmanın, çıkar temelinde, birçok nedeni olmakla birlikte, Amerika’nın koyduğu teorik anlayışın uygulamada işlememiş olması, en önemli nedenlerdendir.
Mustafa Kemal aydınlanması yaşamış bir ülkede, İslam’ın hangi çeşidini iktidar yapmaya kalkarsanız kalkın, bunun uygulamada yürümeyeceği, hem teorik hem de pratik uygulamasıyla kanıtlanmıştır.
Elbette, ülkemiz, yeni bir iktidar anlayışı ve yönetim biçimi arayışına girdiği bir süreci yaşıyoruz.
Bu süreç nasıl sonuçlanır, önceden kestirilemez. Ama gidişatın, yeniden bir Siyasal İslam arayışı olmadığı bellidir.
Bu sürecin ne kadarının demokratik sınırlar içinde kalacağı, ne kadarının çatışmalar dünyasını içinde cereyan edeceğini kestirmek kolay değildir.
Seçim sandığı artık net değildir. Flu görünen bir seçim sandığı var.
Zaten bu çatışmaların ve ayrışmaların yaşandığı bir ortamda, sandığın da, bir çözüm yolu olarak, fazla bir anlamı kalmamıştır.