content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
07 Kas

Bir Olay Birkaç Mutlu İnsan!

Geçtiğimiz günlerde yine bu köşede dile getirdiğimiz bir olayda, sürekli ifratla tefrit arasında kaldığımıza dikkat çekmiştim.

Ya hep, ya hiç mantığı ile hareket edince, bir olayla ilgili olarak ya hiçbir tepkide bulunmuyoruz, ya da tam tersine aşırı derecede bir tepki veriyoruz. Bir türlü orta noktasını bulamadık...

Ramazan Bayramını bize zehir eden PKK eşkiyasının baskınında verdiğimiz 12 şehidimizin üzüntüsü ile bir yandan milletçe yanarken, diğer yandan da 8 askerimizin kaçırılması da yaşanılan üzüntüye adeta tuz biber ekti.

Ancak, önceki gün askerlerimiz teslim edildiğinde ortaya çıkan tabloya baktığımızda, herşeyin çok önceden planlanmış bir senaryonun uygulanmasından başka birşey olmadığını da gördük.

Bu gördüklerimiz arasında, birkez daha millet olarak ne kadar dar bir pencereden baktığımızı, karşımızdaki dost bildiğimiz düşmanların ise nasıl bir geniş perspektiften olayları organize ettiğini de gördük.

Ha, ders aldık mı? Hiç sanmıyorum.

Türk devleti olarak en büyük eksikliğimiz yine ortaya çıktı. Uzun vadeli strateji yapamamak!..

Bırakın uzun vadelisini, orta vadelisini, hatta ve hatta kısa vadelisini dahi yapamıyormuşuz!..

Ancak, günübirlik olaylarla, yaşadığımız sorunların üstesinden gelmeye çalışıyoruz.

Sonra da biz böyle olunca, kendi gözümüzdeki çöpü görmeden, sürekli başkalarını suçluyoruz...

Vay efendim kalleş ABD, manyak Barzani, üç kağıtçı İsrail, sahtekar Talabani diye...

Ne kadar doğru olduğuna artık siz karar verin.

Adamlar, aylar öncesinden bugünün planlamasını yapmışlar. Ve, öylesine güzel bir senaryo yazmışlar ki, saniye saniye hiç aksatmadan bu senaryoyu ne güzel uyguladılar ve bize de ne güzel oynattılar...

Daha önce, iki-üç sefer PKK eşkiyasının Türk askerini kaçırdığına şahit olmuştuk. Son yıllara kadar da böyle bir girişimde bulunmuyordu.

Meğerse, daha önceki kaçırmaları da yine ABD’-nin verdiği taktik doğrultusunda gerçekleşiyormuş.

Sürekli dost ve müttefik bildiğimiz Amerika, bizim kuyumuzu son 100 yıldan bu yana oya işler gibi kazıyormuş da, biz de görmezden geliyormuşuz, diyeceğim, ama diyemiyorum. Çünkü, biz hâlâ bakar körler gibi bakıp, bazı gerçekleri görmemekte inatlaşıyoruz.

Adamlar, kendi uzmanları ile gerçekleştirdikleri PKK baskınında 8 askerimizi kaçırtarak, bugünlerde yaşadığımız gelişmelerin kılıfını hazırladılar.

Gerçi, 8 askerimizi kaçırırken, o dağ-bayırlarda gece görüş sistemli helikopterlerimiz olmasına rağmen nasıl görünmeden Erbil’e kadar götürdüler, orası da ayrı bir sorun!..

Sonunda son 15-20 günden beri süren pazarlıklarda, Türkiye bastırdı, istediğini aldı yaklaşımı sergileyebilmek için, 8 askerimiz bu olaylara alet edildi.

Barzani efendi, PKK’nın nerede olduğunu bilmediğini söylerken, teslim alanlar arasında kendi adamları yer aldı.

PKK’nın uzantısı ve sonuna kadar savunucu olarak Meclis’e giren DTP’liler, toplum içerisinde kendilerince itibar kazanmak için, “8 askerimizi biz kurtardık” havasıyla caka satmaya başladılar.

Amerika ise Dişişleri Bakanı Rice’ın gelişi, bizim başbakan ve dışişleri ile yaptığı pazarlıklar sonucunda, gerek Kuzey Irak yönetimine, gerek PKK yönetimine hafif yollu baskılar yaparak hem kullanılmayan PKK bürolarını kapattırdı, hem de 8 askerimizin teslim edilmesini sağlayıp, bir anda Türkiye’de çizilmeye başlayan karizmasını da kendine göre düzeltti.

Öte yandan, hükümet deseniz bir tezkere çıkarttı, hepimiz zannettik ki, bu tezkerenin çıkması ile birlikte Allah Allah nidalarıyla Kuzey Irak’a yürüyeceğiz!..

Meğerse hiç ilgisi yokmuş. Sadece tezkereyi gözdağı vermek amacıyla çıkartmışlar.

“Bak millet de bize baskı yapıyoruz, yoksa tezkereyi kullanmak zorunda kalırız” diyebilmek için çıkarılan tezkerenin asıl pazarlık konusu da kaçırılan 8 askerimizmiş...

Tüm bunlar, kapalı kapılar ardından pazarlık konusu yapılıp, 8 askerimiz de teslim edilince, ailelerinin sevinç gözyaşlarına boğulduğu da haber bültenlerinde yer aldı. Böylece medyanın da katkısıyla milletin de gazı alınmış oldu.

Sonunda, herşey sanki süt-liman durumuna dönüştü...

Sonra da sayın başbakanımız, Bush efendi ile görüşüp, pazarlık yapmaya gitti.

Peki, neyin pazarlığını yapacak ki?

Terör deseniz artık kalmadı!..

PKK baskını deseniz, büroları kapandı!..

Kuzey Irak’taki yönetim geri adım attı!..

Allah’tan daha ne isteyeceğiz ki?

Hem de, tezkereyi kullanmaya bile gerek kalmadan, ferasetli dış politikamız sayesinde, her bir sorunu tereyağından kıl çeker gibi çözümledik!..

İşte, biz de bunu yedik!..

Ha, bu arada İsrail yine Filistin kamplarını bombalamaya başlamış...

Hamas’ın Lübnan’da bulunan yerleşim birimlerini bombalamaya başlamış...

Nedeni de, buralardan kendilerine yönelik havan atışları yapılıyormuş!..

Ölü ya da yaralı dahi yokmuş...

Peki, buraları bombalarken kimden izin aldı?

Ya da biz izin almadan neden adım atamıyoruz?

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank