Bir Nasihat Hayat Kurtarır
Sıkıntılı durumlarda aklıma bir hikâye gelir. Ve rahatlarım. Eskiden insanlar bir yerlere çalışmaya gidince senelerce geri dönmezmiş. Ulaşım imkânı olmadığı için yolculuklar haftalarca aylarca yıllarca sürermiş. Şimdiki imkânlar nerde. Uçakla bir saat içinde istediğin yerdesin. Yürüyerek ne kadar zamanda gidilebilir ki.
Üç Nasihat 1- Kaderde ne var ise o gelir başımıza 2- Gönül kimi severse güzel odur 3- Sabrın sonu selamettir, Hırsla kalkan zararla oturur. Ahmet Efendi evine ekmek götüremeyecek kadar yoksulluk çekiyormuş. Köyde yaşayanların ondan kalır yanı da yokmuş. Ekip biçecek ne tarla nede bağı bahçesi varmış.
Yoksulluktan canı çok yanmış. Yeni evli olmasına rağmen gurbette çalışmaya karar vermiş. ‘Karısına hanım bu böyle olmayacak. Ben çalışmaya büyük şehre gidiyorum. Çalışıp bir tarla parası biriktirip dönerim. Hiç olmazsa eker biçer geçinip gideriz demiş.'
-Hanımı çaresiz olur bey diyerek kabul etmiş.
Ve Ahmet Efendi boynu bükük gurbetin yolunu tutmuş. Nasıl boynu bükük olmasın daha yeni evlenmiş ve genç karısını tek başına bırakıp gitmek kolay olmasa gerek.
Senelerce çalışmış, çabalamış ve ancak üç bin akçe biriktirebilmiş. Karısından ayrı gurbette kalmak zor tabii ki. Üç bin akçe yeter, bir tarla alırım birde ev yaparım geçinir giderim diyerek evine dönmeye karar vermiş.
Ve köyün yolunu tutmuş. Yürüyerek köyüne dönmesi haftalar alacak tabii. Heyecanlı bir şekilde yürürken yolda adamın biri bir nasihat bin akçe diye bağırıyormuş. Ahmet merak etmiş bu nasıl nasihat ki bin akçe. Diye düşünmüş. Ben bin akçe için senelerce çalıştım. Demiş ama merakına yenilerek bin akçe verip nasihati satın almış.
-Nasihat “KADERİNDE NE VARSA BAŞINA O GELİR” Ahmet kendi kendine kızarak o kadar senenin emeği gitti. Bu nasihate mi para verdim diyerek pişman olur ama yapacak bir şey yoktur. Parasını geri de alamaz. Üzülerek yoluna devam eder.
Yine birkaç günlük yoldan sonra bir kasabaya gelir. Orada da adamın biri bir nasihat bin akçe diye bağırıyor. Ahmet merak etmeye ediyor ama iki bin akçesi kaldı. Bin akçe versen kalan bin akçe bana yeter diyor merakına yenilerek nasihati satın alıyor. Nasihat “GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR” Ahmet yine pişman merakına yenilmiş. Üzgün olarak yoluna devam ediyor. İki bin akçe vererek iki nasihat aldı. Ama ne işine yarayacak diye düşünürken günler geçmiş köyüne az kalmıştı. Köyüne yakın bir kasabadan geçerken yine bir köşede adamın biri bir nasihat bin akçe diye bağırıyor. Ahmet Efendi yine iyice meraklanır. Ama elinde kalan son bin akçesi vardır. Onu da verirse köyüne eli boş dönecek o kadar sene, çektiği çileler ve hasretlik boşuna çekilmiş olacak. Gurbetin kahrı ve çilesi yanına kar kalacaktır. Dayanamaz ve merakına yenilerek elindeki son akçesinde verip nasihati satın alır.
Nasihat SABREDEN MURADINA ERER HIRSLA KALKAN ZARARLA OTURUR, çaresiz yola düşer Ahmet. Köyüne eli boş gelmesine mi üzülsün, onca çektiklerine mi düşünerek yoluna devam eder. Elinde üç bin akçe ödeyerek aldığı üç nasihatten başka bir şey yoktur. Köylüye ve karısına nasıl anlatacak, ne cevap verecek. Diye düşünürken yol kenarında bir kalabalık görür. Kalabalığın yanına gelir. İnsanlar bir kuyunun başında toplanmış üzgün bir şekilde kendi aralarında konuşuyorlarmış. Ahmet merak eder sorar. -Neden burada kuyunun başında toplandınız. -Kalabalığın içinden biri cevap verir. Bu kuyu bizim tek su kaynağımızdır. Kuyunun suyu akmıyor halk perişan susuz kaldı. Ahmet neden kuyunun suyumu kurudu? -Hayır der kuyunun içinde bir canavar var. Bize suyu vermiyor -Ahmet neden kimse canavarı öldürmüyor? -Hayır, kuyuya kim indiyse geri çıkamadı. -Şimdi herkes korkuyor ve kuyuya inmek istemiyor. -Ahmet oradan ayrılacaktı ki aklına ilk satın aldığı nasihat gelir. Kaderde ne varsa o gelir. Kalabalığa döner ve ben inerim der. -Ama geri çıkamazsın -Olsun ben inerim kaderimde ne varsa onu yaşarım. -iyi tamam derler. -Ahmet'in beline ipi bağlayarak kuyudan aşağı indirirler. Kuyuya inince Ahmet'i canavar karşılar. -o insanoğlu hoş geldin, neden geldin der. -Ahmet suyu akıtmaya geldim -Baya cesurmuşsun, buraya gelenler bir daha geri dönemedi der. -Ahmet kaderden ötesi olmaz -Hı seni sevdim sana bir soru soracağım eğer bu soruyu bilirsen senide suyu da bırakacağım der. - İyi sor bakalım -Canavar sağında çok güzel melekler gibi bir kadını, solunda ise bir kurbağayı göstererek bak bakalım bunlardan hangisi daha güzel. Hangisini alıp diğerini bırakayım der. -Ahmet bir kadına bakar bir kurbağaya, tam kadın diyecekken birden aklına aldığı nasihat gelir. Ve derki gönül kimi severse güzel odur. - Bu söz canavarın çok hoşuna gider. Çünkü canavar kurbağanın gözlerine âşıkmış. Kadını seviyormuş ama kurbağanın gözlerinden vazgeçemiyormuş,
Ahmet'in satın aldığı iki nasihat işe yaramıştı. Canavar sözünü tutarak hem Ahmet'i hem de suyu bırakmış. Halk sonsuza kadar suya kavuşmuş. O ülkenin kralı suyu kim akıtırsa kilosunca altın vereceğini vaat etmiş. Ahmet efendiyi krala götürmüşler. Kral Ahmet'in kilosunca altın ve erzak vermiş. Ahmet sevinçle köyün yolunu tutmuş. Evine gelmiş. Evine gelince pencereden içeri bakmış. Bakmış ki ne görsün karısı genç bir delikanlıyla sarmaş dolaş şakalaşıyor gülüyor.
Ahmet birden sinirlenerek kılıcını çekmiş ve içeri dalmış. Onları öldürmek üzereyken aklına üçüncü nasihat gelmiş. Hırsla kalkan zararla oturur, sabrın sonu selamet.
Kılıcını bir kenara koymuş. Karısına sarılmış. Karısı yanındaki delikanlıya dönerek oğlum baban geldi hoş geldin desene diyerek yönlendirmiş. Ahmet şaşkın karısına bakıp, oğlumu diyerek oğluna sarılmış.
Kadın evet sen gidince ben hamileydim. Bir oğlumuz oldu. Ahmet aldığı üçüncü nasihatle bir daha kazanmıştı. Daha anlamadan gördükleri karşısında hem evladını hem de eşini öldürecekti. YORUM SİZLERİN.