Bir Melek Vardı
İlkbahar Hüznüm oldun sen benim...
Var olan enerjinin yok olması,
Ara sıra yaptığımız görüşmeler gibi değildi bu son telefon görüşmesi. Ayşenimle.
Bahar bize gelmişti sanki. Kahvaltıda buluşmak için söz verdik birbirimize. Yer ve mekânı Ayşen seçmişti.
Moda İskelesi.
31 Mart 2013 Pazar günü. Güneş gülümseyerek uyandırdı beni. Alelacele çıktım evden.
Kadıköy İskelesinde beni bekliyordu. Karşılıklı el salladık birbirimize. Öyle de özlemiştik ki. Sohbet ederek ulaştık, Moda iskelesine…
Güneş pırıl pırıl…
Martılar mutlu görünüyordu. Yelkenliler dekor uydu Moda sahilinin…
Son kahvaltı olduğunu bilmeden koyulduk kahvaltımıza. Manzara daha güzel olsun diye apar topar değiştirdik masamızı denize sıfır. Gülen gözlerle başladık anlatmaya yaşadıklarımızdan kesitleri…
Ne kadar da çok çay içtik…
Son kalan peynirleri sokak kedilerimin payı diye yavaşça paketledi.
Kahvaltının ardından ayrılmak istemedik birbirimizden zamanı daha da uzatmak için Moda parkında yürüyüş yaptık. Moda Parkında yapılan çalışmalar Ayşen’i çok rahatsız etmişti. Park boyunca doğanın, yeşilin yok olmasından rahatsız olduğunu dile getirdi.
Şirin mi şirin evine geldik.
Evi kitap bahçesi gibiydi.
Sanki bir şeyler hissetmiş gibi “Ayşen, bu kadar kitap, Ya sonra? Dedim. Daha cümlemi bitirmeden
Ayşen, yanıt verdi. “Oğlum çok seviyor. Kitaplarımın hepsi onun. ” dedi. On beş gün sonrasını gördük mü ne? Almancadan, dilimize çevirdiği bir kitap üzerinde yorumlar ve değerlendirmeler yaptık. Yayınevi ile görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Özellikle bu kitabı seçmişti. Nedeni ise yaşamını etkilediği öğrenci davranışları ile ilgiliydi. Daha önce mesleğini sürdürürken birçok öğrenci sorunlarıyla karşılaşması onu bu kitabı çevirmesine vesile olduğunu anlatırken yüreği sızlıyordu.
Motivasyonunu kıranlara kırgındı. Değer görmeme içini kurtçuk gibi kemiriyordu.
Davranış sorunları olan öğrencilerle ilgili de “şimdi olsa daha farklı davranırdım.” dedi.
Grİgory Petrov’un ” Beyaz Zambaklar Ülkesinde “ kitabını bana armağan etti. Okuduğum bir kitaptı. Teşekkür ettim. Benim için şu anda paha biçilmez bir eser.
Sonra yine Kadıköy’de bir kitabevinin üzerinde “ Gün Batımını” izlemek ve kahvemizi içmek için yine güzel bir mekân seçtik. Aramıza bir arkadaşımız daha katıldı. Sohbet ve kahve .. .
Gün batımı bizi yine aldı götürdü…
geçmiş ve gelecek arasında yolculuk yaptık..
Vakit çok hızlı geçiyordu. Ayrılmamak için bir kahve bir çay bahaneydi…
Ama gün batmıştı. Dönmem gerekiyordu.
Gülerek, masada en son kalan Trabzon hurmasını paylaşarak yedik.
Vedalaşırken “görüşmek üzere “ diyerek sarıldık. Yine el sallayarak iskeleden uğurladı. Ben çok yakında “MELEK OLACAĞIM” dercesine…
Ne çok yaşamıştım ölümü.
Bir daha bir daha…
Azrail hiç yabancı gelmiyor bana… Tanıdık yüzlerimin arasında
CAN DOSTUM AYŞEN,
Kırdın mı incittin mi birilerini
Tabii ki HAYIR!
Nihai evine döndün. Huzur içinde uyu güzel melek
Hayatınız bizim değildir.
Kâinat ahenginin bir parçacığıdır.