İngiltere’de 895 yıl önce…
“Büyük özgürlükler sözleşmesi” yürürlüğe girer.
Bu bir anayasa değildir.İnsan yaşamına ilişkin kurallar belgesidir.
Kral da, kraliçe de olsan…
Kurallar içinde hareket edecektir.
* *
Okuyacağınız olay buna örnektir..
* *
İngiltere seçim havasında.
Başbakan Gordon Brown, geçmişi parlak bir politikacı ve iddialı.
28 Nisan’da sokakta seçim turuna çıkar.
Yolda partilisi bir kadınla karşılaşır.
66 yaşındaki işçi emeklisi kadın kendini tanıtır:
- Ben Gillian Duffy. Sizi destekliyorum ama sorunlar var.
Başbakan Brown: “ Nedir?”
Duffy: Ülkemiz çok göç alıyor. İleriye yönelik tehdittir.
Başbakan, kadının sırtını okşar:
“Görüşünüzü takdir ediyorum ama Avrupa’da her ülke bunu yaşıyor”
* *
Brown, yapmacık bir tebessümle ayrılır.
Ne var ki, yakasındaki mikrofon açıktır.
Seçim çalışması nedeniyle, bir radyonun isteğiyle takmış, unutmuştur.
Yardımcısına döner:
“ Ne dar kafalı kadın…”
Aracına binerken sinirini alamaz:
“Bağnaz…”
* *
Mikrofonu fark ettiğinde her şey geçmiştir.
Aniden ter basar.
Akşam TV’ye çıkar, herkesten özür diler.
Ertesi gün emekli kadının evine gider.
“ Yaptığım yanlıştı, beni bağışlayın…”
Gillian Duffy:
“ Politikacısınız. Dikkat etmelisiniz… Affetmiyorum”
* *
Haber gazetelere manşet olur.
Başbakan Brown sıkıntılıdır.
13 yıldır iktidardaki partisi. Bir anda çökmüştür.
Bir kadına…
Bir söz yüzünden.
* *
6 Mayıs’ta seçim oldu.
Sonuç malum.
Başbakan da, partisi de kaybetti.
Muhafazakârlar öne çıktı.
Yeni hükümet kurulacak, Brown olmayacak.
* *
Gelişmiş demokrasilerde, siyaset böyledir.
Bir laf, bir gaf…
Her şeyi silip süpürür.
* *
Gelişmemiş demokrasilerde…
Çal, çırp, kaldır, götür…
Haşla, fırçala, salla, tokatla…
Her şey makbuldür.
Yaptıkça değer kazanırsın.
Bırak seçim kaybetmeyi, oyları artırırsın.
* *
Şekil TR’ de görüldüğü gibi…
*********************************************