Bir Kedinin Not Defteri
Her şey Mart yaklaşırken başladı, bütün erkek kediler peşimde. Bir ileri bir geri miyavlayıp duruyorlar, onları anlamadığımı sanıyorlar ama bal gibi ne istediklerini biliyorum. Sokak kedilerine pek yüz vermem, mahalle çöplüklerinde sürtünüp duruyorlar. Bana yanaşacak erkek kedi'nin güçlü kuvvetli olması lazım, ne de olsa yavrularımın babası olacak. Olacakta ne olacak? Bize sahip çıkacağı mı var ? Doğur, ondan sonra yavrulara sen bak.
Erkek Kedi'lerin insanlardan bir farkı mı var ? Yok, onlarda nerede eğlence ve yiyecek oradalar. Uzatmayalım, arkamda önümde en çok dolaşan bir erkek kedi vardı. Bütün Mart ayı boyunca onunla gizli gizli samanlıklarda, tavan aralarında buluştuk. Ama neler yaptığımızı vallahi billahi söylemem, sonra adımız çıkar 9'a. İnmez 8'e, ne me lazım. Karda yürüyecek izini belli etmeyeceksin, ama benim ki belli oldu.
Uzun lafın kısası hamile kaldım, kısa bir süre sonra da 4'üz doğurdum. Yavrularım küçük olduğu için onları uzun süre kimsenin kolay kolay ulaşamayacağı yerde büyüttüm, ama insanlar bana rahat vermiyorlar. Yiyecek bulmakta zorlanıyorum, bazı tek katlı evlere girip çıktığımda beni gören üzerime terlik, süpürge falan fırlatıyor. Doğrusu gücüme gidiyor, biz kedi olarak biraz nankörüzdür. Rahatımıza düşkünüzdür, her şeyi ev sahibinden bekleriz.
Biraz önce sokak kedilerini beğenmediğimi söylemiştim ama benimde hangi evin kedisi olduğum belli değil, koca bir mahallede her eve girip çıkıyorum. Genellikle bir evde duruyordum ama o evde çok vukuat işledim. Bir defasında adamlar et pişirmiş. Ben gözetliyorum, ne zaman bir parça et düşecek diye. Tam o sıra tavanın başında bulunan kişi telefon çalıp içeriye girmez mi? Telefonda 15 dakika konuşurken işi bitirdim, tavada ki etlerin tümünü yedim. Ev sahibine kemikleri kaldı, eti pişiren döndüğünde neye uğradığını şaşırdı.
Bir gün yine sucuk alıp buzdolabına koymuşlar, baktım mutfakta kimse yok. Buzdolabının kapağı da hafif aralıklı. Biraz zorladım, açıldı. Yavrum 3 kangal sucuk. 2'sini yedim, bir tıkırtı. Sıvıştım mutfaktan, ev sahipleri kızdı köpürdü. Doğrusu bu işlerde kendimi hiç suçlu hissetmiyorum, buzdolabının kapağını iyi kapatsalardı. Zaten o sucukları kapıda beklesem bile cızır cızır pişirirler, bir lokma bile bana vermezlerdi. Elalemin çoluğu çocuğu gözümüzün önünde ağzımızın suyunu akıta akıta sucuk yiyecek, biz karşıdan bakacağız. Yok öyle yağma, sabrında bir sonu vardır.
Geçen gün yine yiyecek bulmak için yola çıktım, 5-6 çocuk peşimden koşturmaya başladı. İçlerinden birisi ''Anam kedi, hadi şunu tutup kuyruğuna teneke bağlayalım..'' demez mi. Yağladım tabanları, kaçtım. Yakalasalar kuyruğuma teneke bağlarlar, su dökerler. Bir defasında böyle bir tuzağa düşmüş, kurtuluncaya kadar akla karayı seçmiştim. Çocuklardan kaçmak için bir asmadan tırmanıp 2. kat bir balkonda soluğu aldım, oradan yola bakıyorum. İnsanlar bana bakıp bakıp ''Şu kedi'nin keyfine bak, 2.kata çıkmış insanları seyrediyor''diyorlardı, dört yolu gözetliyordum.
Orada bir trafik polisi vardı, düdük çalıp duruyor. İnsanlar yeşil yanınca geçiyor, kırmızı geçince duruyorlardı. Biraz sonra bulunduğum noktadan indim, kırmızı ışık yanarken namı ibret olsun diye karşıdan karşıya geçtim. Trafik polisi beni görünce hemen defterine sarıldı, kedi olduğumu fark edince ceza yazmaktan vazgeçti. İşte kedi olmanın faydaları, halbuki bir kişi kırmızı yanarken geçse şipşak cezayı yerdi.
Ben günde trafik kurallarına aldırmadan 10-15 defa karşıdan karşıya geçiyorum, bazen hızla gelen vasıtalar bir çok arkadaşımızı ezip geçiyor. Hiç bir trafik polisi de çıkıp kediyi öldürdüğü için hiç bir şoföre ceza yazmıyor, bu şoförleri daha da cesaretlendiriyor. Gerçi bizim hakkımızı savunacak bir mercide yok, biz kediler özgürlüğü severiz. Kediler Derneği kurulsa bile hiç bir kedi gidip o derneğe üye olmaz, kediler derneğine başkan olsan ne olur? Ondan da bir şey olmaz, kimse kazandığından ve elde ettiğinden sana bir zırnık vermez. Kısacası biz kediler kediseverlerin sayesinde bir kısmımız evlerde onun bunun kedisi olarak yaşarız, çoğumuz ise sokaklarda çöp bidonu karıştırarak vakit geçiririz. Ama hep mutluyuzdur, tıpkı bir kısım insanlar gibi.