Bir Katliam Yıldönümünün Hatırlattıkları
Sovyetler Birliği olarak bilinen bir zamanların süper gücü devlette, sözde birlik üyesi ülke halklarına yapılan zulümleri çoğumuz duymuş ya da okumuşuzdur. Bolşevik devrimine destek veren ancak ayıklanması gerektiği düşünülen unsurların ortadan kaldırılmasıyla işe başlanarak belli dönemlerde baskılar, sürgünler ve katliamlar yapılmış, bunlardan en büyük payı ise tahmin edilebileceği gibi Müslüman halklar almıştır. Özellikle Kırım, Türkistan ve Kafkasya ‘da yaşayan hemen hemen her Müslümanın yakın çevresinde katliamlara kurban gidenlerin ya da sürgüne gönderilip akıbeti belli olmayanların bulunduğu görülür.
Sovyetler Birliği yıkılmaya yüz tutarken bile çeşitli bahanelerle bu tutumunu sürdürmüştür. Hafızalardan silinmeyecek son icraatlarından birisi tarihe “Kanlı Ocak” ve özellikle de Azerbaycan ‘da “Qara Yanvar” yani “Kara Ocak” olarak geçen 20 Ocak 1990 ‘da gerçekleştirdiği katliamdır. Ocak ayının 19 ‘unu 20 ‘sine bağlayan gece Kızılordu 35.000 ‘den fazla askerle Bakü ‘ye girmiş, bunu protesto etmek için 20 Ocak ‘ta Azadlık meydanında toplanan halkı tanklarla ezmiş, halka ateş açarak yüzlerce insanın ölmesine ve yaralanmasına neden olmuştur. Bir çok insanın da kaybolduğu bilinmektedir.
İddia edilen gerekçe her ne kadar Azeriler tarafından Ermenilere baskı uygulanması olarak belirtildiyse de, o dönemde tüm Sovyet coğrafyasındaki gelişmeleri takip edenler asıl gerekçenin Azerbaycan ‘da bağımsızlık ateşinin artık yandığını Kremlin yönetiminin fark etmesi olduğunu bilirler.
Ermenilerin artan toprak taleplerine Azeriler karşı çıkarak protestolarda bulunmuşlar, bazı olumsuz gelişmeler gerçekten yaşanmıştır ancak bu, aynı birlik içinde yer alan bir ülkenin başkentine binlerce askerle girerek katliam yapmak için bir gerekçe olamaz. Bu gerekçeyi de dünyada sağduyu sahibi hiçbir insan zaten inandırıcı bulmamıştır.
Asıl amacın genelde, hissedilmeye ve bazı bölgelerde de dillendirilmeye başlanan bağımsızlık beklentilerinin önlenmesine yönelik bir gözdağı vermek, özelde ise Ermeni – Azeri güç dengesini Ermeniler lehine değiştirmek olduğu dünya kamuoyunca geç de olsa fark edilmiştir.
Bağımsızlığın ilanından ve yeni Azerbaycan devletinin dünyaca tanınmasından sonra bile Sovyetler Birliği ‘nin siyasi varisi Rusya da Ermeni saldırganlığına çoğu zaman doğrudan, bazen de dolaylı destek vererek Azerbaycan topraklarının işgal edilmesine ve katliamlar yapılmasına yardımcı olmuştur. Aslında “Qara Yanvar”da da gerçek amacın ne olduğuna dair yeterli ipucu bu destekten anlaşılabilmektedir.
Rus desteği olmasaydı Ermenilerin Azerbaycan ‘ı işgal etmeleri mümkün olabilir miydi?
Neticede Rusların bu zulmü Azerbaycan ‘a zarar vermiş olsa da gerçek amacına ulaşamadı. Ne 20 Ocak katliamı, ne de başka baskılar Azerbaycan halkının bağımsızlık ateşini söndüremedi, aksine ateşin güçlenmesine neden oldu.
Aradan 22 yıl geçmiş. Tüm engellere rağmen Azeri kardeşlerimiz bağımsızlığına kavuşmuş. Başlarına Ermeniler musallat edilmiş ve toprakları işgal edilmiş. Halen bu işgal sürmekte.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında Azerbaycan ayakta durmayı bilmiş, gelişmeye devam etmiştir. Şu anda ülkede Sovyetler Birliği döneminin alışkanlıklarından kurtulmak için gayret gösterilmekte ve o dönemin sıkıntıları, yalanları ve aldatmacaları unutulmaya çalışılmaktadır.
Evet, her lüzumsuz şey unutulacak ve geleceğe bakılacak. Bunda şüphe yok.
Ancak, bazı acılar vardır ki bunlar asla unutulmayacaktır. Acı tecrübeler dostu ve düşmanı ayırt ettiği gibi çok çalışmanın ve zamanı boşa harcamamanın ne denli önemli olduğunu da gösterir.
20 Ocak 1990 ‘da yaşanan “Qara Yanvar” işte bu unutulmayacak acılardan biridir. Çünkü Azerbaycan halkı da bizim gibi geleceğine umutla bakmak isteyenlerin geçmişlerini unutmamaları gerektiğini bilir.