Bir Haftalıkken Terk-edip Gittiğim “OĞLUMA!”
Halbuki bu hayata ne umutlarla başlamıştım…
Üniversiteden mezun olduğum gün, ailem bana bir mektup yazmış ve odamdaki komidinin üzerine bırakmıştı.
‘’Oğlum Ali! Bugün, Üniversite’yi bitirdin ve mezun oldun. Bizim yüzümüzü güldürdün. Seninle gurur duyuyoruz. Ama mücadele daha yeni başlıyor. Artık ekmek kazanmak ve toplumda bir yer edinebilmek için mücadele edeceksin. Biz yine senin arkandayız. Sakın merak etme. Ama şu tavsiyelerimizi de lütfen unutma…
-Dostların senin gül bahçendir. Ne kadar iyi bakarsan, onlarda sana iyi bakar.
-Yalan sisli dağa benzer. O sis, dağın etrafından, elbet bir gün dağılır ve sonunda sen mahcup olursun…
-Asla hak yeme! Ezilenleri bir de sen ezme. Onların yanında ol ve haklarını her zaman gözet!
-Amirlerine itaat et. Asla saygıda kusur etme. Ama kendini de asla ezdirme. Kişiliğini unutma.
-Daima adaletten yana ol. Adil ol ve göreceksin ki, sen adil oldukça , insanlar da sana karşı adil olacaklar…
-Her kanun, her yönetmelik doğrudur diye bir şey yok. Çalıştığın yerin kuralları öyle diye, sen illaki onlara uyacak değilsin. Düzeltmek için mücadele et…. Ama insanlarla hep saygı-sevgi çerçevesinde ahbaplık et.
-Rızkını aramak için kolay yollara başvurma… Unutma ki, en lezzetli ekmek , zor kazanılan ve helal olan ekmektir.
-Seni çekemeyenler, sana iftira atanlar olabilir. Biz Annen ve Baban olarak eminiz ki, sen hepsinin üstesinden gelebilecek güçtesin.
-Doğruluktan, dürüstlükten, samimiyetten, muhabbetten ve adaletten asla taviz verme… Geri kalan sadece bir aldatmaca bunu unutma…
-Her kötülüğün karşısında Allah’a sığın. O sana direnmen için gerekli gücü verecektir…
Seni seviyoruz… Yolun açık olsun evladım;’’
Annen , Baban
Aralık 2004
İşte bu not adeta benim Anayasam gibi olacaktı…
Her maddesini özümsedim, yüreğime kazıdım.
Tek amacım, sadece bana bu notu yazan engin bir yüreğe sahip aileme layık bir evlat olmaktı.
Onun için çabaladım, durdum…
Tırnaklarımla bir yerlere geldim ve sonunda aslında onlara layık olabilmek adına, aklımın ucunda dahi yok iken,evlenme kararı aldım.
Ailem varını yoğunu benim yuvama dökerek benim mutlu bir evlilik yapmam için ellerinden geleni yaptılar.
Bu yaştan sonra yeniden banka kredileri ve damatlarından alınan yeni borçlarla tanıştılar…
Kemerlerini sıktılar… Sıktıkça daraldılar… Huzursuzlandılar…
Ama asla bana yansıtmadılar…
Canım Annem ve canım Babam, sırf benim mutluluğum için ter akıttılar…
Neden mi?
Çünkü adam olmayı becermemi istiyorlardı…
Elimden geldiğince buna çabaladım…
Asla inancımı yitirmedim…
Sadece yuvamın mutluluğu için koşturdum…
Ama maalesef beceremedim…
Neden mi?
Çünkü adamlığın para ile,insanlığın ise söylenen yalanlar ve yapılan soytarılıklarla ölçüldüğü bir devirde Dünya’ya gelmiştim…
Çünkü bana cemiyette dik durabilmeyi öğreten ihtiyar Babam, bana nasıl ‘’Yavşak!’’ olunacağını asla öğretmemişti!
Asla ‘’Yavşak!’’olamadım…
‘’Yavşak!’’ olamadığım içinde kaybettim…
Nihayetinde kendimi bir batağın içinde buluverdim…
Beni asla sevmemiş ve ağzından dökülen her cümlesi yalan olan bir kadın…
Sırf ailemden, Dünyalık kopartabilmek ve elini güçlendirmek için hamile kalan bir kadın…
Namus abidesi gibi görünüp aslında, kalbinde en ufak bir ahlak değeri barındırmayan bir kadın…
Ve o kadının örümcek ağları bağlamış beyninden üretilen,
Yalanlar…
Entrikalar…
Planlar…
İhanetler…
Oyunlar…
Fitneler…
Dedikodular…
İftiralar…
Ve, nihayetinde dağılan bir Yuva…
Ziyan olan onlarca emek!
Geride bırakılıp, gidilen daha henüz bir haftalık oğlum!
Sönen bir Ocak!
Bozulan bir ruh sağlığı!
Oğlu için yanıp tutuşan bir yürek!
Ve, etrafında dönen tüm kirli oyunları, ancak yuvası dağıldıktan sonra anlayan,
Şu hayatta ki, en değerli varlığı olan oğlunun, büyümesini kaçıran,
Şefkatini ve sevgisini, oğluna vermesi engellenen bir Baba!
Bu mücadele bir yıldır devam ediyor… Aynı ailemin bana bıraktığı mektuptaki maddelerde yazdığı gibi…
Asla yılmadım!
Yıkılmadım!
Ezmedim!
Ezilmedim!
Yaşanan her türlü onursuzca ve pislikçe şeye rağmen onurlu ve dik durmaya çabaladım!
İnancımı kaybetmedim!
Oğluma olan özlemimi yitirmedim!
Ve hepsinden önemlisi sağlam kalabildim!
Bundan sonrada kalmaya devam edeceğim!
Sırf oğluma da böyle bir mektup bırakabilmek için!
Sırf oğluma, babası tarafından nasıl korunduğunu gösterebilmek için…
Seni seviyorum ve bundan böyle sadece senin mutluluğun için yaşayacağım yavrum!
Sadece senin için!
Baban Ali!
Sevgili Ali Rauf,
Yazilarinin gun be gun takipcisiyim.
Ellerine ve yuregine saglik...
Ailene cok sinirlendim.
Mezun olacagin gun oyle bir mektup birakilir mi?
Hani vekil, basbakan ,c.reisi cocuklari alisila gelmis her durusu bir haber ozelligi tasir.
Ozel tv'lerden veya trt gibi bir kurumdan sizin mezuniyet ve dugun haberlerinizi duymadik:((
Mezuniyet eglenceleri duzenlemediler mi?
Hani oturacagin villalarin tapusu?
Hani Abd'de ayri Avrupa ulkelerinde ayri ev tapulari?
Hani gemiciklerin?
hani vekil danismanligi isi?
(yarin isine baslayacaksin mujdeeeeeeeeeee)
hani ucaklarin?
ya hu ilkler boyle olmasi gerekiyor.
Mektuplarinda ki gibi kuru kuru sevgi olurmu?
Baktiniz ki hayat ailenin yazdiklari gibi yasanmiyor.
Bari siz duzenin olusturdugu adamlardan biri olsaydiniz...
Mektup yazmak durumun da kalmazdiniz.
Ankara'dan sevgiler
Aralık 30th, 2010 at 20:07Sevgili Ali, mücadelene saygı duyuyor ve ben de seni seviyorum.
Aralık 31st, 2010 at 00:29Eyvallah Ahmet Abi:) Sevilmek güzel şey...Bende seni seviyorum...
Fazilet Hanım, yorumunuz için çok teşekkür ederim. Çok farklı bir noktadan ele almışsınız yazımı ve inanın bunları bir zamanlar bende düşündüm. Ama sanırım bu olay başıma gelmesi bana hayatı sorgulattırdı. Sayılı nefesler eşliğinde tüm yaşamımı koltuk sevdası peşinde koşmaktansa,15'inden 15'ine nasibini bekleyen alelade bir memur olmak daha onurlu geldi bana. En azından ruhum bu yarışta yorulmayacaktı. Dolayısıyla, Ailem gerekeni yaptı. Bende oğluma gerekeni yapmaya uğraşıyorum. Ve haklsınız, bazen gereklerde gereksiz olabiliyor:)
Sevgiler....
Aralık 31st, 2010 at 09:58