Bir Festival Nasıl Sabote Edilir?
Bir kentin gelişmesi bir belediye başkanının en büyük özlemlerinden, en büyük beklentilerinden biridir kuşkusuz.
Öncelikle görev üstlendiği beldesine en iyi hizmeti verebilmenin, halkının huzur ve mutluluğu için gece gündüz demeden çalışmanın performasını sergilemek zorundadır.
Çünkü, bunun için seçilmiştir, bunun için halkından oy istemiştir.
Koltuğa oturursunuz ve seçim öncesi vaadettiklerinizi gerçekleştirmenin stratejilerini uygulamaya başlarsınız.
Maddi imkanlarınız, iktidar ile olan ilişkileriniz, aklınız, beceriniz, aldınız destek, bu sözleri zaman süreci içerisinde birer ikişer gerçekleştirmeye doğru sizi zorlar.
Yaptıklarınızla sevilirsiniz, yapamadıklarınızla da eleştiri alırsınız. İğneli bir fıçıdır oturduğunuz koltuk. Herkesi memnun etmek hiç mümkün değildir. Ölçünüz mutlu çoğunluğun olmasıdır. Yine de sizden memnun olmayanları memnun etmek gibi bir sorumluluğunuz vardır.
Makamınız ayrımsız hizmet etmeyi zorunlu kılmaktadır ve bundan kaçış şansınız da hiç yoktur.
Bunun yanı sıra aslında asli göreviniz olmamasına rağmen beldenizin tanıtımını da yapmakla yükümlüsünüzdür. Hele bir de beldeniz turizm gibi önemli bir faktörü bünyesinde barındırıyorsa, bu yükümlülüğünüz en üst seviyeye çıkmaktadır.
Zaten bundan siz kaçsanız da, yönetimini üstlendiğiniz belde halkı sizi buna zorlayacaktır. Kaçış şansınız sıfırdır.
Siz de, oturur elinizdeki mevcut imkanlara, yeni imkanlar ekleyerek, bu misyonu en iyi şekilde yapmak, halkın beklentilerini karşılamak, onların mutluluğunu ve huzurunu arttırmak için çaba harcarsınız.
Özellikle, küçük turistik beldelerin bir şansı, yaz aylarında yerli turist dediğimiz tatilcilerin gelmesiyle hareketlenmesidir. Şanssızlığı ise tatil sezonunun sona erip de tatilcilerin dönmesiyle birlikte, aylarca sürecek derin bir sessizliğe gömülmesidir.
Hele bir de tatil beldenizin 2 ay gibi kısa sayılabilecek bir tatil sezonuna sahip olduğunu düşünürseniz, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek, halkınıza en iyi hizmeti vererek, gelen tatilciyi en memnun şekilde ayrılmasını sağlayarak, bir sonraki sezona da gelmesini sağlamak gibi her belediye başkanında olmayan ayrı bir misyonu da ister istemez görev edinmek gibi bir durumunuz da söz konusudur.
Aslında yaptığınız iş çok risklidir. Çok sıkıntılıdır. Beldeniz küçüktür, nüfusu azdır, buna göre pay alırsınız, ancak yaz aylarında mevcut nüfus en az 10 kat artmıştır ve siz hâlâ o kentinize girerken Karayollarının diktiği tabelada yazan nüfusa göre pay almaya devam edersiniz.
Size maddi konuda yardımcı olan devlet, “Yaz aylarında senin nüfusun çok artıyor, bu nedenle ben de birkaç ay sana açıktan fazla para vereyim” demes asla. “Olanla idare et” der aksine.
Ne yapacaksınız, elinizdeki kısıtlı imkanlarla yine en iyisini yapmanın çarelerini aramak durumundasınızdır. İşte burada zeka, akıl ve beceriniz devreye girer.
Beldenizin tanıtımını ne kadar iyi yaparsanız, gelecek tatilci sayısını da o kadar arttırmanızla doğru orantılıdır. Tabii bu her artış, size aslında ekonomik külfet olarak dönmektedir ve bunun sıkıntısını ancak siz bilirsiniz, siz çekersiniz.
Belediye başkanı olarak hiç kimseye dert yanma gibi bir lüksünüz yoktur. Aksine, beklentiler her geçen gün artar, insan ihtiyaçlarının sonsuzluğundan yola çıkarak, farklı taleplerle karşılaşırsınız.
Ama yine de beldenin şehri emini olarak bunları karşılamak için çaba sarfedersiniz. Kaçış yoktur.
Yazlık beldelerin en önemli tanıtım araçlarından biri de çeşitli yarışmalar organize etmek, festivaller düzenlemek, benzeri etkinlikler gerçekleştirmektir.
Bu organizasyonlar iletişim araçlarında yer aldıkça da, tanıtımınız beklentileriniz doğrultusunda gerçekleşir, yurdun farklı bölgelerinden insanlar sizi duyar, güzelliklerinizi keşfeder ve beldenize gelme ihtiyacı hissederler.
Tanıtımınız ne kadar doğru faktörleri içeriyorsa, tatilci akını da o oranda artacak demektir.
Yıllarca bu tanıtım çalışmalarını kendi kısıtlı imkanlarınızla en üst seviyeye çıkartmak, kentinizi dünya beldeleri arasında yer edinebilmesini de sağlayacak bir takım uluslararası ilişkilere bile gözünüzü kırpmadan girersiniz.
Tüm bunlar için yeri gelir yıllarca uğraşmak, karşınızdaki devasa organizasyonu ikna etmek, onlara her türlü kolaylığı sağlamak da sizin görevinizdir. Ki, bu tür organizasyonları ikna etmek de öyle her babayiğidin harcı değildir.
Sonunda uzun yıllara dayanan bu mücadelenizin karşılığını alırsınız ve dünya çapında bir organizasyonu beldenizde yapmanın heyecanını aylarca yaşamaya başlarsınız.
Üstlendiğiniz sorumluluk öylesine ağırdır ki, bir saatin dişlileri gibi en küçük detayı dahi atlamadan yerine getirmek gerekmektedir. İşte, burada hem kendinizin hem de ekibinizin çok iyi olması şarttır.
Aylarca bu saatin dişlilerini tek tek monte eder, en küçük bir aksama olmaması için de özenle kurmaya başlarsınız.
Organizasyonun yanında, hem belde halkınızı hem de sizin konuğunuz olan tatilcileri de eğlendirmeniz gerekir. Onlar, sizin beldenize sadece deniz, kum ve güneş için değil, stres atmaya, kafa dağıtmaya ve huzur bulmaya gelmişlerdir. Festivaller de bunun için vardır zaten.
Akşamları da ülkenizin en önde gelen sanatçılarını sahneye çıkartıp, halk konserleri verdirirsiniz. Kentinizin meydanları, bu tür konserler için biçilmiş kaftandır adeta. Burada binlerce kişi toplanıp, sahnedeki sanatçıyı aynı coşku ile dinlemenin keyfini çıkarırken, siz de halktaki bu coşkunun mutluluğunu tadarsınız.
Tabii tüm bunlar da bir tanıtım çalışmasını gerektirir.
Böylesine devasa bir organizasyona imza atarken, bunların kamuoyunda yer alması da beldenin tanıtımına, ölçülemeyecek değerler katacaktır.
Yaygın medya ile yerel medyayı harmanlayıp, kentinizin bu etkinliğinin ülkenin en ücra köşesindeki vatandaşa kadar ulaşmasını öngördüğünüz için de onları da davet edersiniz, bu etkinliklerinize...
Bırakın yurdun en ücra köşesini, artık uydu aracılığı ile dünyanın en ücra köşesindeki kişiye dahi ulaşmaktadır artık yayınlar ve bu sayede dünya küçüldükçe, sizin tanıtımınız da büyümektedir.
Dedik ya, bunun için aylarca, hatta yıllarca çalışıp çaba harcamış, en küçük detayı dahi atlamaya büyük özen gösterip, saat gibi işlemesi için kafa patlatmışsınızdır. Artık iş saatin kurulmasına gelmiştir.
Saatinizin tıkır tıkır çalışması da ayrı bir keyiftir.
Herşey kusursuz olarak gitmektedir.
Gündüz müthiş bir yarışma olmuştur. Dünyanın dört bir yanından gelen sporcular kıran kırana yarışmıştır. Birinciler, ikinciler, üçüncüler belirlenmiş, madalyalarını, kupalarını almışlar, kazananlar mutluluktan uçarken, dereceye giremeyenler de, bu mutluluğu yaşamayı gelecek yıllara bırakmanın hüznü ile kalmışlardır.
Siz de yorgunsunuzdur ama tatlı bir huzur içerisindesinizdir ayrıca. Akşamına da ülkenin en ünlü bir sanatçısı sahne alacaktır. Gündüz yapılan yarışma, akşam eğlencesi ile taçlanacaktır. Mutluluğunuz ve huzurunuz iki katına çıkacaktır.
Sanatçı sahneye çıkar, birbirinden güzel eserlerini seslendirirken, halkta da coşkulu bir dalgalanma başlar. Alkışlar, sanatçıya eşlik etmeler, bu coşkuyu doruk noktasına çıkartacak sevinç görüntülerini oluşturur.
Bu arada medya mensupları da harıl harıl çalışmakta, en güzel görüntüyü yakalamanın mücadelesini sergilemektedir. Onlar da, bağlı bulundukları kanalın ekranlarına en iyisini sunmanın bir savaşını verirler adeta.
Sahnedeki sanatçı bir sağa bir sola gittikçe, özellikle omuzundaki 15 kilo ağırlığındaki koca kamera ile kameraman da bir o yana bir bu yana giderek, sanatçıyı bulunduğu sahnenin önünden takip eder.
Taa ki, kameramanların böylesine bir çalışma temposunu engellemeyi kendine görev edinen bir görevli çıkana kadar!..
Kendi kendine durumdan vazife çıkartan, asli görevi halkın güvenliğini sağlamak olan görevli, kendisi de halktan biri olan kameramanı kendine kurban seçer ve onun yaptığı çalışmadan rahatsızlığını son derece anlamsız bir biçimde ortaya koyar.
Oysa ki, sahnenin önü haberciden çok sahnedeki sanatçıyı yakından görmek için toplanan vatandaşla doludur. Kameramanlar da rahat çalışamamaktadır. Asayişi sağlamakla da görevli olan kişi, basın mensuplarının daha rahat çalışabilmesi için sahne önündeki kuru kalabalığı kenara çekmesi gerekirken, o tam tersini yapar ve çalışan kameramanları sahne önünden çekmeye karar verir.
Sivil birinin kendisini engellemeye çalıştığını gören kameraman da, doğal olarak görevinin bunu gerektiğini söyler ama söylediğine de pişman olur. Aslında bir devlet görevlisi olan kişi, kendini tanıtmadan kameraman ile o kadar protokol ve kişinin önünde sert bir kavgaya, hatta yumruklaşmaya başlar.
Hem de hiç gereği yokken. Çalışma kolaylığı sağlayacağına çalışma zorluğu çıkarttığı kişiyi de elinden kamerasını alarak, bulunduğu ortamdan uzaklaştırır.
Olaylar olayları, tepkiler tepkileri beraberinde getirir tabii ki... Hiç de istenmeyen sıkıntılar yaşanır.
Sonuçta her iki tarafın da mağduriyeti söz konusudur. Ama en büyük mağduriyet belediyenindir, belediye başkanınındır. Yıllarca harcadığı çaba, nakış gibi işlediği, saat gibi kurduğu organizasyon, bir anda güme gitmiştir...
Bir festival, bir görevli tarafından sabote edilmiştir!..