Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları (II)
“2003 bir subaru outback otomobille o zamana kadar olanlardan çok farklı bir misyonla Shell’e doğru yola çıktım. Biz Ekonomik Tetikçilerin (ET) sorumluluğunu üstlenmemiz gereken birçok şeyde olduğu gibi, yaşandığı ülke dışında kimsenin bilmediği bir savaştı bu. Evlerinin, ailelerinin ve topraklarının petrol şirketleri tarafından yok edilmesini, hayatları pahasına engellemeye kararlı ... kabileleriyle buluşmaya gidiyordum. Yaşanan şey onlar için çocuklarının ve kültürlerinin ölüm-kalım mücadelesiyken, bizim için güç para doğal kaynak savaşı, aynı zamanda dünya egemenliği için girilmiş mücadelenin ve birkaç hırslı insanın küresel imparatorluk rüyalarının parçasıydı.”
“Biz ET’lerin en iyi yaptığı şeylerden biridir bu: küresel imparatorluk kurmak. Biz, diğer ulusları, en büyük şirketlerimizi hükümetimizi ve bankalarımızı yöneten şirketokrasiye boyun eğmeye zorlayan koşulları oluşturmak üzere, uluslararası finans kuruluşlarını kullanan seçkin bir grubuz ve mafyadaki muadillerimiz gibi iyilik’de yaparız: bunlar genellikle altyapı (elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, sanayi siteleri) yatırımları için verilen borçlar şeklindedir.”
“Bu tip borçların bir şartı da, tüm projelerin bizim mühendislik ve inşaat firmalarımız tarafından gerçekleştirilmesidir. İşin aslı, paranın çoğu ABD’yi terk etmez bile; sadece Washington’daki bankalardan Newyork, Houston ya da San Francisco’daki mühendislik ofislerine aktarılır. Paranın alacaklı şirketokrasi üyesi işletmelerimize bu şekilde neredeyse anında geri gelmesine rağmen, borçlu ülke hem anaparayı hemde faizini son kuruşuna kadar ödemek zorundadır.”
“Eğer bir ET gerçekten başarılıysa, verilen paranın miktarı o kadar yüksek olur ki borçlu ülke birkaç sene sonra ödemelerini yapamaz hale gelir. İşte o zaman da biz, tıpkı mafya gibi diyetimizi isteriz. Bu da genellikle şunlardan bir veya birkaçını içerir: Birleşmiş Milletler’de alınacak bir kararda borçlu ülkenin vereceği Oy’un kontrolü, topraklarında askeri üsler kurulması, petrol vb. değerli kaynaklara erişim. Bu arada borç yükümlülüğü tabiki devam etmektedir ve küresel imparatorluğumuza bir ülke daha eklenmiştir.”
“1968’deki ilk ziyaretim sırasında, Texaco şirketi, Ekvador’un Amazon bölgesinde daha yeni petrol bulmuştu. Şimdi ise ülke ihracatının neredeyse yarısını petrol oluşturuyordu. İlk ziyaretimden kısa bir süre sonra inşa edilen ve And Dağlarını aşan bir boru hattı, o zamandan beri yarım milyon varilden fazla petrolü narin Yağmur ormanlarına sızdırmıştı.”
“Ekvador, ET-örgütlü bir konsorsiyum tarafından 1,3 milyar dolara inşa edilen 450 km’lik yeni boru hattı sayesinde, artık ABD’ye petrol ihraç eden ilk 10 ülke arasına girmeyi hedefliyordu.”
“O sırada yağmur ormanında büyük bir bölüm tahrip olmuş, tatlı su balığı makavlar ve ormandaki jaguarlar neredeyse yok edilmiş, üç yerel Ekvador kültürü yok olmanın eşiğine getirilmiş ve billur gibi nehirler birer pislik yuvasına dönüştürülmüştü.”
“Ormandan gelen büyük sis bulutları Pastaza Nehri’nin kanyonlarından yukarıya doğru çıkıyordu. Gömleğim tere bulanmıştı, midem kaynıyordu, ama bunların neden sadece tropik sıcak ya da yoldaki yılankavi dönemeçler değildi. O güzelim ülkenin öyle harap edilmesinde oynadığım rolün bilincinde olmam, beni yine rahatsız etmeye başlamıştı.”
“Ben ve benim gibi ET’ler yüzünden Ekvador artık biz onu modern bankacılık mühendislik ve ekonomik yöntemler gibi mucizelerle tanıştırmadan öncesine kıyasla çok daha kötü durumdaydı.”
“1970’den beri, yani “petrol patlaması” olarak bilinen dönemde resmi yoksulluk oranı % 50’den % 70’e ve işsizlik oranı % 15’den % 70’e çıkarken, kamu borcu da 240 milyon dolardan 16 milyar dolara yükselmişti. Aynı zaman diliminde milli kaynaklardan nüfusun en yoksul kesimlerine ayrılan pay ise % 20’den % 6’ya düşmüştü.”
“Ne yazık ki Ekvador bir istisna değildi. Biz ET’lerin küresel imparatorluk şemsiyesi altına getirdiğimiz neredeyse her ülke benzer bir akıbete uğradı. Üçüncü dünya ülkelerinin borcu trilyon dolara yükselirken, bu borcun faizi (2004 yılı itibariyle senede 375 milyar dolar) tüm üçüncü dünya ülkeleri sağlık ve eğitim harcamalarını ve gelişmekte olan ülkelerin yıllık aldıkları dış yardımın 20 katını aştı.”
Kıymetli okurlarım, önce Birleşmiş Milletler tarafından yeni belirlenen küresel hedefleri paylaştım, ardından Birleşmiş Milletlerden bahsettim, şimdi de Birleşmiş Milletler Genel Konseyine üye ülkelerin gayrı resmi çalışanı olan ve ürünlerini kullandığımız küresel firmalarca finanse edilen Ekonomik Tetikçilerin yaptıklarından kısa alıntılar paylaşmaya devam ediyorum.
Kaynak: “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” John PERKİNS